YDH- Batı Asya’ya odaklanan Staša, The Cradle’da yayınlanan ‘’Israeli war criminals: can the ICC lock them up?’’ başlıklı makalesini savaş suçlusu Netanyahu ve şürekasının tutuklanması için uğraşan UCM Başsavcısı Kerim Han’ın erdemli ancak çelişik çabaları ile başlatıyor, adaletin yeniden tesisinin Batı hegemonyasındaki dünyayı cezasızlık örüntüsünden uzaklaştıracağı öngörüsü ile sonlandırıyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcısının 20 Mayıs'ta İsrailli ve Hamaslı beş lider hakkında tutuklama emri çıkardığını duyurması dünya çapında bir yorum ve görüş selini tetikledi. Bu hukuki girişim uluslararası ilişkilerde eşi benzeri görülmemiş bir dönüm noktasını temsil ediyor. İlk kez Batı müttefiki bir rejimin liderleri savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla itham ediliyor. UCM Başsavcısı Kerim Han'a göre, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın diğer suçların yanı sıra açlık, cinayet, sivillere yönelik kasıtlı saldırılar, imha ve zulümden cezai olarak sorumlu olduklarına dair makul argümanlar var.
Han'ın şöyle açıklıyor:
''Bu suçlar devlet politikası uyarınca Filistinli sivil nüfusa karşı yaygın ve sistematik bir saldırının parçası olarak işlenmiştir. Bizim değerlendirmemize göre bu suçlar bugün de devam etmektedir.''
Khan ayrıca Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar, Hamas'ın askeri kanadının lideri Muhammed Dayf ve grubun siyasi lideri İsmail Haniye için de tutuklama emri talep etti.
UCM yaptırımlarının başlıca etkileri
Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım ve saldırı suçlarından dolayı kişileri yargılamak üzere 2002 yılında daimi son çare mahkemesi olarak kurulan UCM, 124 taraf devletten oluşmaktadır. Ancak mahkeme, yaptırım uygulayabilmek için üye devletlerin işbirliğine ihtiyaç duyuyor ve bu işbirliği de mahkemenin yargı yetkisini tanımayan ABD, Rusya, Çin ve İsrail gibi nüfuzlu devletler tarafından sağlanamıyor. Bu nedenle İsrailli üst düzey liderler için tutuklama emri çıkarılması, Tel Aviv'in batılı müttefikleri tarafından çıkarılan pek çok engelle birlikte, daha önce görülmemiş derecede siyasi ve lojistik karmaşıklık içerecektir.
The Cradle'a konuşan Boston Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası İnsan Hakları Kliniği Direktörü Susan Akram, UCM savcısının ön duruşma yargıçlarına destekleyici kanıtlar sunmak için öncelikle çok sayıda hukuki soruyu ele alması gerektiğine işaret ediyor. Yargıçların arama emri taleplerini ne zaman görüşüp karara bağlayacakları ise belirsizliğini koruyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün eski icra direktörü ve Princeton Kamu ve Uluslararası İlişkiler Okulu'nda misafir profesör olan Kenneth Roth, talep edildiği gibi çıkarılmaları halinde UCM tutuklama emirlerinin ana etkisinin altını çiziyor.
Netanyahu ve Gallant, tutuklanma ve yargılanmak üzere Lahey'e teslim edilme riski nedeniyle UCM'ye üye 124 ülkeden hiçbirine seyahat edemeyecek.
The Cradle'a verdiği demeçte Netanyahu ve ekibinin "dünyaları birdenbire çok küçülecek" diyen Zyberi, "savaş suçu işlemek için kullanmakla resmen suçlanacakları ve muhtemelen mahkemede bu suçlamalara cevap vermekten kaçınmaya çalışacakları göz önüne alındığında, hükümetlerin onlara daha fazla silah gönderme konusunda iki kez düşünmelerini umduğunu" sözlerine ekledi.
Oslo Üniversitesi Norveç İnsan Hakları Merkezi'nde uluslararası hukuk ve insan hakları profesörü olan Gentian Zyberi, UCM'nin mağdurlara tazminat olarak kullanılmak üzere yurtdışındaki fonlara ve mülklere el koymak gibi başka yaptırımlar da uygulayabileceğini belirtiyor.
"En önemli siyasi sonuç, UCM suçlamaları onayladığında siyasi liderler olarak meşruiyetlerinin sarsılması olacaktır" diye uyarıyor.
Ohio Eyalet Üniversitesi'nden Profesör John Quigley'e göre gerçekçi olmak gerekirse, bazı devletler Netanyahu'nun hükümet başkanı statüsünü ve dolayısıyla kendi topraklarında dokunulmazlığını gerekçe göstererek onu teslim etmeyi reddedebilir. UCM'nin kendisi bu dokunulmazlığa saygı göstermese de, uluslararası hukuk bu konuyu kesin olarak çözüme kavuşturmuş değil.
Quigley şunları da ekliyor:
Cezaya gelince, mahkumiyetten önce herhangi bir ceza söz konusu olamaz. Tipik ceza hapis cezasıdır. Para cezası da verilebilir. Eğer kişinin Roma Statüsüne taraf bir devlette mal varlığı varsa, UCM tarafından bunlara el konulması istenebilir.
UCM ABD ve İsrail'in tehdidi altında
Bu emirlerin çıkarılma ihtimali küresel çapta karışık tepkilere yol açtı. Aralarında Fransa, Belçika, Slovenya, İrlanda ve İspanya'nın da bulunduğu bazı AB ülkeleri olumlu tepkiler verirken, ABD ve İsrail tahmin edilebileceği üzere öfkeli tepkiler verdi.
Örneğin ABD Başkanı Joe Biden, mahkemenin hem İsrail hem de Hamas liderlerini benzer suçlarla itham eden yakalama kararları çıkarmasına yönelik öfkesini dile getirdi: "Bu savcı ne ima ederse etsin, İsrail ile Hamas arasında hiçbir denklik yoktur."
Biden ayrıca Gazze'de bir soykırımın varlığını da kesin bir dille reddetti: "Yaşananlar soykırım değil. Bunu reddediyoruz"
Buna karşılık ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, mahkemenin İsrail'in "bu soruşturmanın meşruiyetini ve güvenilirliğini" sorgulayan eylemi üzerinde yargı yetkisi olmadığını söyledi. Ancak UCM ön yargılama dairesi, BM Genel Kurulu'nun Filistin'e 'üye olmayan gözlemci devlet' statüsü veren ezici oyuna dayanarak bu argümanı çoktan reddetti.
Washington ayrıca UCM savcısının, tamamlayıcılık ilkesi olarak bilinen ilke uyarınca İsrail'in kendi soruşturmalarını ertelemesi gerektiğini iddia ediyor.
Ancak Roth, İsrail'in savaş suçları konusunda kendi kendini objektif bir şekilde soruşturabileceği fikrini tamamen çürütüyor: "İsrail 70 soruşturma ilan etti ama UCM'nin mevcut davasının merkezinde yer alan aç bırakma stratejisiyle ilgili hiçbir soruşturma yok."
Ayrıca Roth, "İsrail'in savaş suçları nedeniyle üst düzey yetkilileri yargılamak gibi bir geçmişi olmadığını" ve Netanyahu'nun UCM talebine verdiği ve Han'ı "antisemit" olarak nitelendirdiği aşağılayıcı yanıta dayanarak yakın zamanda da bunu yapmasının pek olası olmadığını belirtiyor.
Yaptırımcı adalet
Bu arada ABD Temsilciler Meclisi, İsrailli üst düzey liderler hakkında tutuklama emri çıkaran mahkemeye yaptırım uygulanmasını öngören bir yasa tasarısını kabul etti ve bu tasarı şimdi ABD Senatosu'nda onaylanmayı bekliyor.
Yasa, UCM'nin Amerikalıları ya da İsrail de dahil olmak üzere UCM'yi tanımayan ABD müttefiklerinin vatandaşlarını yargılamasına "doğrudan katılan ya da başka bir şekilde yardım eden" kişilere yaptırım uygulanmasını amaçlıyor. Washington'un UCM'nin erişim alanını kısıtlamaktaki başlıca çıkarı, mahkemenin dikkatini ve yasal gücünü dünya çapında yasadışı askeri saldırı ve operasyonlarda bulunan Amerikan birlikleri ve yetkililerine yöneltebileceği endişesidir.
Bu Washington ve Tel Aviv'in UCM'yi ve Özel Savcılığı tehdit ettiği ilk olay değil. Profesör Akram, eski Başkan Donald Trump'ın eski özel savcı Fatou Bensouda ve çalışanlarının ABD'deki hesaplarını donduran ve New York'taki Birleşmiş Milletler merkezine rapor vermek üzere ABD'ye giriş vizelerini reddeden bir kararname yayınladığını hatırlatıyor. Guardian'da kısa süre önce yayınlanan bir araştırma raporu, İsrail'in 10 yıl boyunca Bensouda ve ailesine karşı bir taciz ve tehdit kampanyası yürüttüğünü ve istihbarat teşkilatlarının "mahkemenin soruşturmalarını raydan çıkarmak amacıyla UCM'nin üst düzey personelini izlemek, hacklemek, baskı yapmak, karalamak ve iddiaya göre tehdit etmek" için görevlendirildiğini ortaya koydu.
Ancak Zyberi'ye göre UCM'ye ya da personeline Filistin'deki durumu soruşturdukları için yaptırım uygulamak UCM Statüsü'nü ihlal etmek, adaletin işleyişine müdahale etmek anlamına gelir ve dolayısıyla 70. Madde uyarınca yaptırım uygulanmasını gerektirir.
Quigley, Washington'un tepkisinin hukukun üstünlüğünün göz ardı edildiğine işaret ettiğini ileri sürmektedir: UCM'yi düşmanlarına karşı desteklemekte ancak müttefikleri hedef alındığında kınamaktadır.
Bu ikilik, Savcı Han'ın CNN'e verdiği bir röportajda üst düzey bir liderin şaşırtıcı bir itirafını ortaya koymasıyla vurgulanmıştır: "Bu mahkeme [UCM] Afrika ve Putin gibi haydutlar için inşa edildi."
Akram'a göre UCM'nin geçmişte Afrikalı ve Balkanlı faillere odaklanması, batılı güçlerin, örneğin ABD ve İngiltere'nin Irak ve Afganistan'da işledikleri suçları görmezden gelmesine yol açıyor. Ona göre Netanyahu ve Gallant'a karşı açılan dava mahkemenin güvenilirliğini test ediyor; Roth ise potansiyel tutuklama kararlarını, güçlü liderlerin bile hukuk önünde hesap verebileceğinin kanıtı olarak görüyor.
Han'ın başlattığı süreç başarıyla sonuçlanırsa, UCM uluslararası adaletin sınırlarını yeniden şekillendirmek ve savaş suçlularını - milliyet, ırk veya din ayrımı gözetmeksizin - sorumlu tutmak için benzersiz bir konuma sahip olacaktır. Bu da bizi uluslararası hukuka bir adım daha yaklaştıracak ve Batı liderliğindeki cezasızlık döneminden bir adım daha uzaklaştıracaktır.
Çeviri: YDH