YDH- Mondoweiss'da yayımlanan makalenin yazarı Tarık S. Haccac, İsrail rejiminin Gazze’de yürüttüğü açlık politikası nedeniyle Filistinlilerin yaşadığı sıkıntıları tanıkların sözleriyle belgeliyor.
38 yaşındaki Ahmet Abdülrahim, soykırımdan önce beş kişilik ailesini bir hafta boyunca beslemek için kullandığı para olan 150 Şekel'i cebine koyarak Gazze Şehri'ndeki pazar kalıntılarını dolaştı. Bugün bu miktar tek bir öğünü bile zor karşılıyor.
Artık bombalanmış kalıntılardan biraz daha fazlası olan pazarlarda sebze, et ve meyve dahil olmak üzere tüm temel ihtiyaçlar bulunmuyor. İnsanların çoğunluğu için bu tür lüksler, akıl almaz fiyatlar dışında mevcut değil. Nadir de olsa sebzelerin çoğu insanların bahçelerinden geliyor.
Ahmet'in bulabildiği tek şey temizlik malzemeleri ve konserve yiyeceklerdi. ‘Mondoweiss’a konuşan Ahmet, çocuklarının uzun süredir bu gıdalara bağımlı olması nedeniyle sağlık sorunları yaşamaya başladıklarını söyledi.
Uzun süren bir aramadan sonra Ahmet biraz kabak buldu; kabakları plastik bir torbanın üzerine küçük bir yığın halinde yere koyan satıcıyı fark edince daha hızlı yürüdü. Fiyatını sorduğunda bir kilogram kabağın 80 Şekel (20 dolar) olduğunu öğrenince şaşırdı. Savaştan önce kilosu 3 şekeldi (bir dolardan az).
Bulunabilen diğer sebzelerin çoğunun fiyatı da böyleydi. Bir kilo yeşil biber 250 şekel (66 dolar) iken eskiden 5 (1,4 dolar) idi. Bir kilo salatalık ve domatesin fiyatı 90-100 şekel (23-26 dolar) iken eskiden 2-3 şekel (53-80 sent) idi.
Ahmet, hayal kırıklığı içinde eve dönerken, paralarının neredeyse yarısını iki kutu fasulyeye harcadığını öğrendiklerinde ailesinin vereceği tepkiden korktuğunu söyledi.
"Çocuklarımla yetişkinler gibi ilgilenmeye başlıyorum," diyen Ahmet şöyle devam etti: "Onlara bunun bir savaş olduğunu ve düşmanımızın açlıktan ölmemizi istediğini söylüyorum. Onlara şimdiye kadar hayatta kalabildiğimiz için şükretmemiz gerektiğini söylüyorum. Bu savaş bittiğinde onlara ne isterlerse getireceğime söz veriyorum."
Gazze'deki açlık durumu sona ermiş değil. Kuzey Gazze'de dramatik bir şekilde arttı, ancak savaşın başlangıcından farklı şekillerde. Uzun süren yetersiz beslenme ve yaşamsal besinlerden mahrum kalma dönemleri, Gazze nüfusu üzerinde, özellikle de çocuklar ve hamile kadınlar gibi en çok ihtiyacı olanlar için ciddi bir sorun yaratıyor.
Mart ayında yaptığı açıklamada "Bu krizden önce Gazze'de nüfusu beslemeye yetecek kadar gıda vardı" diyen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus şunları vurgulamıştı: "Yetersiz beslenme nadir görülen bir durumdu. Şimdi ise insanlar ölüyor ve çok daha fazlası hastalanıyor. Gazze'ye önemli ölçüde daha fazla gıda girmesine izin verilmezse bir milyondan fazla insanın feci bir açlıkla karşı karşıya kalması bekleniyor."
DSÖ ayrıca, savaştan önce beş yaşın altındaki çocukların sadece %0,8'inin akut yetersiz beslenme sorunu yaşadığını belirtmişti. Şubat ayına gelindiğinde bu rakam %12.4 - %16.5'e yükselmişti.
Bu rakamlar açıklandığından beri İsrail'in soykırım savaşı, halkın sistematik olarak gıdadan mahrum bırakılmasını daha da kötüleştirdi. Ancak İsrail propagandası bizi kıtlık olmadığına ve İsrail'in kasıtlı bir aç bırakma politikası olmadığına inandırmak istiyor. Birçok İsrail medya kuruluşu yanıltıcı bir şekilde kıtlığın ne olduğuna dair teknik tanımlara odaklanmakta ve BM'nin Gazze'deki koşullarla ilgili ICP raporlarından dürüst olmayan bir şekilde yanlış alıntılar yapmaktadır.
Sahadaki gerçeklik ise tam tersi bir hikaye anlatıyor: Gazze halkının beslenme kaynaklarından sistematik olarak mahrum bırakılması uzun vadeli sonuçlara yol açıyor. Gazze sağlık yetkilileri ve sağlık çalışanları bunu haftalardır gözlemliyor.
Kamal Advan Hastanesi Müdürü Hüsam Ebu Safiye, el-Cezire'ye yaptığı açıklamada, kıtlık hayaletinin bir kez daha Gazze'nin kuzeyini sardığını belirterek, farklı besin değerlerine sahip gıdaların bulunamamasının halk üzerinde uzun vadeli bir etkisi olacağını vurguladı. İsrail ordusunun geçen hafta Gazze Şehri'ndeki Şucaiye mahallesine yönelik ikinci işgalinin başlamasından bu yana, Gazze'nin kuzeyinde yaşayanların gıdaya erişimi daha da kötüleşti.
Ebu Safiye, haftalardır Gazze Şeridi'nin kuzeyine temel gıda maddelerinin girmediğini ve eldeki tek temel gıda maddesinin un olduğunu söyledi. Ebu Safiye, bunun da yağ ve proteine ihtiyaç duyan çocuklar, yaşlılar ve hamile kadınların beslenme ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu belirtti.
Ebu Safiye, Şucaiye’nin ikinci işgali başlamadan çok önce el-Cezire'ye "14 gün içinde 214 çocuk yetersiz beslenme belirtileri göstererek hastaneye geldi" dedi. "Bunların arasında 50'den fazla ileri derecede beslenme bozukluğu vakası ve yoğun bakım ünitesinde durumu kritik olan 6 vaka da var."
"Bu çocuklar sadece sıvı takviyesiyle yaşıyor ve elimizde onlar için süt ya da özel gıda yok, bu da hayatlarını riske atıyor" dedi.
Ağaç yapraklarını yemek
Gazze'nin kuzeyinde yaşayan insanlar, bu açlık dalgasının şimdiye kadar Şerid’in karşılaştığı en kötü açlık dalgası olduğunu söylüyorlar ve bu koşullar değişmezse hayatta kalma ihtimallerini merak ediyorlar.
Gazze Şehri'nin bazı sakinleri, genellikle üzüm yapraklarına sarılmış güzel kokulu pirinçten oluşan bir yemek olan ‘devali’yi hazırlamak için dut yaprakları gibi ağaç yapraklarını kullanmaya başladı.
Gazze'de yaşayan yerel bir gazeteci olan Mahmud İsa, Şucaiye işgalinden kısa bir süre önce Mondowiess'e verdiği demeçte "İnsanlar yabani ot pişiriyor" dedi. "Yaprakları su ve baharatla pişiriyorlar. Su kullanmak bile riskli, çünkü tuzdan arındırma tesislerini çalıştıracak güç yok."
"Gazze'de güneş enerjisi de artık kullanılamıyor. İsrail insansız hava araçları Gazze'deki her çatıda bulunan güneş panellerini sistematik olarak hedef aldı. İnsanların umutlarını kaybetmelerini ve açlıktan ölmelerini istiyorlar" diye devam etti.
İsa, insanların Gazze'de satılan son kullanma tarihi geçmiş konserve gıdaların çocuklarını hasta ettiğine inandıklarını söyledi. Bu da bazılarının, Gazze'nin kuzeyinde artık sağlık sistemi olmadığı için, çocukları hastalandığında tedavi ettiremeyecekleri korkusuyla bu tür gıdalardan uzak durmaya çalışmasına yol açıyor.
"Aileler zehirlendikleri takdirde çocuklarını tedavi etmenin bir yolu olmadığını biliyorlar, bu yüzden konserve gıdaları terk ediyorlar" dedi.
Ancak Gazze'de son kullanma tarihi geçmiş gıda ürünlerinin tüketiminden kaynaklanan gıda zehirlenmesi vakaları bildirilmiş olsa da yem bitkileri yemekten kaynaklanan başka gıda zehirlenmesi vakaları da ortaya çıkıyor.
Gazze'de meyve, sebze, tavuk, et ve balık bulunamadığını söyleyen Mahmud şöyle devam etti:
"Üç ay önce Kuveyt Meydanı'ndaki İsrail kontrol noktası kapatıldı ve er-Reşid Caddesi'ndeki kontrol noktası da kapatıldı. İsrail ordusu Erez sınır kapısından gıda kamyonlarının girişine izin veriyor ama bu, Gazze'nin kuzeyindeki nüfus için yeterli değil.
Refah sınır kapısı çalışırken 60'tan fazla kamyon gelirdi ve bunların içinde dondurulmuş sebze, et, tavuk ve diğer gerekli yiyecekler bulunurdu. O zamanlar hayatta kalabiliyorduk. Katlanılabilir bir durumdu. Ama şimdi tüm geçişler kapalı ve insanlar açlıktan ölmeye başladı."