YDH- Lübnan'dan yayın yapan The Cradle'de yayımlanan makalenin yazarı Halil Nasrullah, İsrail'in hedef gözeterek gerçekleştirdiği suikastların Lübnan ya da Gazze'deki direnişi zayıflatmadığını aksine keşif ve istihbarat kabiliyetlerini geliştirmeye teşvik ettiğini, bunun da İsrail güvenliği için zorluklar yarattığını ve çatışmadaki kara operasyonlarını etkilediğini vurguluyor.
İsrail'in Hizbullah liderlerine yönelik suikastları, yüksek riskli bir stratejiyle moralleri yükseltmeyi ve güç gösterisinde bulunmayı amaçlıyor. Aynı zamanda Hizbullah da uyum sağlayıp istihbaratını geliştirerek çatışmayı amansız bir sürpriz ve karşı eylem döngüsü içinde tutuyor.
İsrail ve Hizbullah arasındaki tırmanışa ek olarak, işgal devleti çeşitli düzeylerde Lübnanlı direniş liderlerine yönelik suikastlarını yoğunlaştırdı ve özellikle doğrudan cephede yer alan saha komutanlarını hedef aldı.
Bu suikastlar iki taraf arasında uzun süredir devam eden çatışmanın bir parçası olup, sadece 7 Ekim'deki Aksa Tufanı Operasyonunu takip eden olaylara bir tepki değildir. Bu direniş liderlerinin ortadan kaldırılması, işgal devleti içinde genellikle önemli bir başarı olarak çerçevelenmektedir.
Ancak bu genellikle Hizbullah'a karşı stratejik zaferler elde etmekten ziyade yerleşimci toplumu ve güvenlik kurumları içindeki algıları etkilemeye hizmet etmektedir.
İstihbarat güdümlü savaş
Lübnan direnişi ile işgal ordusu arasında devam eden savaş, geleneksel askeri çatışmalardan temelde farklıdır. Bu çatışmanın asimetrik doğası karmaşık istihbarat operasyonları ve uyarlanabilir stratejiler gerektiriyor. Her iki taraf da doğrudan askeri çatışmaları desteklemek için istihbarat yeteneklerini sürekli olarak geliştiriyor.
Güney Lübnan ve kuzey işgal altındaki Filistin'de çatışmanın güvenlik boyutu açıktır. Direniş, İsrail mevzileri hakkındaki bilgisini önemli ölçüde geliştirerek İsrail istihbaratını şaşırttı ve işgal ordusu içinde yüksek bir alarm durumu yarattı.
Nasr biriminin komutanı Ebu Talib ve Aziz biriminin lideri Ebu Ni'me gibi kilit isimlerin yakın zamanda öldürülmesi çatışmanın karmaşıklığını ortaya koyuyor.
Sıkı güvenlik önlemlerine rağmen cephe komutanları savunmasız hedefler olmaya devam ediyor. Onların ölümü önemli bir zafer değil, savaşın daha geniş kapsamı içinde taktik bir manevra anlamına geliyor.
Buna ek olarak, askeri savaş sırasında güvenlik çatışmaları sadece işgal ordusu için değil her iki taraf için de daha kolay hale geliyor.
İsrail'in suikastların arkasındaki hedefleri
Bu suikastların birincil amaçları sadece hesaplaşmanın ötesine geçiyor. İsrailli yetkililer tarihsel olarak direniş liderlerini hedef almanın etkinliğini tartışmış ve direnişin bir dizi bireyden ziyade bir sistem olarak işlediğini kabul etmişlerdir.
İsrail askeri istihbaratının eski araştırma birimi başkanı Amit Saar, bu noktayı vurgulayarak, hedefli suikastların direnişin yörüngesini temelden değiştirmediğini belirtti.
Hizbullah Genel Sekreteri Abbas Musavi'nin öldürülmesi Hizbullah'ın Lübnan'daki yörüngesini değiştirmedi zira örgüt bu kayba rağmen misyonuna sadık kaldı ve çatışma sürmeye devam etti.
Bunun yanı sıra ister askeri ister siyasi olsun Filistinli liderlere suikast düzenlenmesi de söz konusu.
Hamas lideri Yahya Sinvar'a suikast düzenlenmesi ihtimali sorulduğunda şöyle dedi: "Onu öldürmeli miyiz? Bir sistemle çatışırken bir kişiye suikast düzenlemeye odaklanmıyorum. Ancak gelecekteki herhangi bir savaşta hedef olabilir."
El Aksa Tufanı operasyonundan sonra istifa eden Saar'ın söyledikleri, işgal ordusunun Lübnan'da gerçekleştirdiği suikastların hedeflerini anlamaya yardımcı oluyor.
Buna rağmen İsrail güvenlik teşkilatı bu suikastları, başta psikolojik etki, İsrail ordusu ve halkının moralini yükseltmek olmak üzere çeşitli nedenlerle sürdürüyor. Bir diğer neden ise kurum içi rekabet ve kurum içindeki başarıların sergilenmesi.
Buna ek olarak, bu eylemler işgal güçlerinin 1948'de işgal varlığının kurulmasından bu yana benzeri görülmemiş "savunma" duruşunu telafi ediyor. Son olarak, uzun direniş geçmişi olan liderleri ortadan kaldırmanın tarihi hesaplaşma gibi bir sebebi var.
Direniş'in uyumluluğu ve istihbarat
İsrail'in söylemlerinin aksine, ister Lübnan'da ister Gazze'de olsun direniş, suikastlardan önemli ölçüde etkilenmedi. Aksine bu olaylar direnişin keşif kabiliyetlerini arttırmasına neden oldu. Hizbullah'ın son dönemdeki başarılarının birçoğu 7 Ekim'den sonra toplanan istihbarattan kaynaklanıyor ve bu da Hizbullah'ın uyum sağlama ve etkili bir şekilde karşılık verme yeteneğini gösteriyor.
Kamuoyuna yapılan açıklamalar perde arkasındaki değerlendirmelerle örtüşmekte ve birkaç saha komutanının öldürülmesinin direnişi caydırmadığını ortaya koymaktadır. Aksine, bu kayıplar özellikle istihbarat toplama alanında operasyonların geliştirilmesine ivme kazandırdı.
Yeni noktalar ve karargahlar hakkında istihbarat toplamak kapsamlı güvenlik çabaları gerektiriyor. Bazı raporlara göre, bu istihbarat çalışması, kara operasyonlarını doğrudan etkilediği için İsrail güvenlik kurumlarını en çok rahatsız eden şey.
İsrailliler hedefe yönelik suikastları başarı olarak görse de, bunlar genellikle devam eden bir çatışmada kazanılan taktik puanlardan ibaret. Bu arada direniş, mobil ve sabit hedef bankalarını koruyarak istihbarat ve güvenlik yeteneklerini güçlendiriyor.
Bu dinamik İsrail'in operasyonlarını, özellikle de işgal ordusunun korktuğu gibi çatışmaların genişleyebileceği senaryolarda etkiliyor.
Hizbullah'ın dehşetli intikamı
Güney Lübnan'ın batı kesiminde faaliyet gösteren Aziz birliğinin komutanı Ebu Ni'me'nin öldürülmesine verilen karşılık incelendiğinde bazı stratejik değerlendirmeler ortaya çıkmaktadır. Direniş doğu bölgesinden, özellikle de komutanı Ebu Talib'in de suikasta uğradığı Nasr birliğinin bölgesinden misilleme yapmayı seçti. Bu taktiksel karar düşmana birkaç kritik mesaj vermeyi amaçlıyordu:
Birincisi, Hizbullah'ın beklenmedik bir bölgeden karşılık vermesi, Aziz birliğinin kontrolündeki bölgeden misilleme beklediğinden işgal ordusunu hazırlıksız yakaladı. Bu durum direnişin tepkilerini doğru tahmin etmede başarısız olunduğunun altını çizdi.
İkincisi, direniş Nasr biriminin bölgesinden karşılık vererek Ebu Talib suikastının ve ardından gelen karşı eylemin operasyonlarını aksatmadığını göstermeyi amaçladı.
Dolayısıyla Ebu Ni'me suikastı da benzer şekilde direniş operasyonlarını etkilemeyecektir. Ebu Ni'me suikastına yönelik son misilleme ve Bekaa'da bir başka direnişçinin ölümüne verilen yanıt, direnişin direncini ortaya koydu.
Özellikle de 1973'ten bu yana ilk kez işgal altındaki Suriye'nin Golan Tepeleri'nde bulunan Hermon Dağı'ndaki uzun menzilli bir teknik ve elektronik keşif merkezini hedef aldı.
Direnişin kabiliyetleri güçlü kalmaya devam etmekte ve daha etkili askeri ve güvenlik yanıtları vermek üzere gelişmektedir. Gazze Şeridi'ndeki saldırı sona erene kadar gerekli görülen destek operasyonlarını sürdürmeye kararlıdır.
Liderlerine yönelik suikastlara verilen yanıt, Hizbullah'ın yapısının ve operasyonlarının büyük ölçüde etkilenmediğini göstermektedir. İster işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki 'güvenlik kuşağı' içinde isterse saldırılarının hedef aldığı daha uzak bölgelerdeki eylemleri işgal ordusunu etkilemeye devam etmektedir.
İsrail ordusunun performansından ve üst düzey subayların, özellikle de eski subayların açıklamalarından anlaşıldığı üzere, bu durum hem mevcut çatışmada hem de gelecekteki olası çatışmalarda açıkça görülmektedir.
Çeviri: YDH