YDH- Amerika'dan yayın yapan Axios'a göre, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) çığır açan bir karara imza atarak İsrail'in Filistin topraklarının büyük bir bölümünü yasadışı olarak ilhak ettiğini ilan etti.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Cuma günü yayınladığı istişari kararında İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki politika ve uygulamalarının Filistin topraklarının büyük bir bölümünün ilhakı anlamına geldiğini belirtti.
Bu tavsiye niteliğindeki görüş, yasal olarak bağlayıcı olmasa da büyük önem taşıyor.
Axios, UAD'ın hükmünün, İsrail işgalinin başladığı 1967 yılından bu yana uluslararası bir mahkeme tarafından yapılan en önemli tespitlerden biri olduğunu vurguladı.
Hüküm, ABD de dahil olmak üzere Batılı ülkeler tarafından yaptırım uygulanmasına yol açabilir.
Buna ek olarak mahkeme, tüm BM üyesi devletlerin bölgenin statüsündeki değişiklikleri tanımamakla yükümlü olduğunu ve tüm devletlerin İsrail'in toprakları yönetmesine yardım etmemekle yükümlü olduğunu ve “Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını kullanmasına yönelik her türlü engelin sona erdirilmesini” sağlamakla yükümlü olduğunu söyledi.
İsrailli yetkililer şimdi bu kararın yerleşimciler, yerleşim yerlerindeki özel kuruluşlar ve bir bütün olarak İsrail rejimi üzerindeki yansımaları konusunda artan endişelerle karşı karşıya.
Mahkeme, Filistin Yönetimi tarafından başlatılan ve Aralık 2022'de kabul edilen bir BM Genel Kurulu kararıyla İsrail işgalinin ilhak anlamına gelip gelmediğini belirlemekle görevlendirilmişti.
Geçtiğimiz Şubat ayında mahkeme birkaç gün süren duruşmalar düzenledi.
İsrail yasal işlemlerde aktif olarak işbirliği yapmadı ancak kendi yasal argümanlarını mahkemeye kaydettirmek için perde arkasında müttefikleriyle birlikte çalıştı.
Geldiğimiz noktada, Cuma günkü görüş, işgal altındaki Batı Şeria'daki İsrail yerleşimlerinin ve doğal olarak İsrail rejiminin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ortaya koyuyor.
İstişari görüşte, “İsrail'in yerleşimlerin ve ilgili altyapının genişletilmesi ve doğal kaynakların sömürülmesini içeren politikaları... süresiz olarak yerinde kalmak üzere tasarlanmıştır. Bu politikalar Filistin topraklarının büyük bölümünün ilhakı anlamına gelmektedir” açıklaması yer aldı.
Mahkeme, İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki varlığının hukuka aykırı olduğunu ve Yahudi yerleşimcilerin bölgeden tahliye edilmesi de dahil olmak üzere mümkün olan en kısa sürede sona erdirilmesi gerektiğini söyledi.
Mahkeme, İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki mevzuat ve tedbirlerinin Irk Ayrımcılığına Karşı Sözleşme'nin ihlalini teşkil ettiğini de sözlerine ekledi.
Mahkeme, İsrail'in yerleşim politikasının Filistinli sivil halka karşı şiddete yol açtığını ve İsrail rejiminin bunu ele almakta başarısız olduğunu vurguladı.
Mahkeme, İsrail'in bu politika ve uygulamalardan zarar gören Filistinlilere tazminat sağlaması gerektiğini söyledi.
Uluslararası Adalet Divanı, tüm ülkeleri İsrail'in Batı Şeria'daki varlığını yasal olarak tanımamaya çağırdı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İsrail'in “siyaset ve hukuku birbirine karıştırdığını” ve “Orta Doğu'nun gerçekliğinden kopuk olduğunu” savunarak görüşü reddettiğini söyledi.
Sözcü yaptığı uzun açıklamada “Hamas, İran ve diğer unsurlar İsrail'e yedi cepheden saldırırken... mahkeme 7 Ekim'de yaşanan vahşeti ve İsrail'in topraklarını ve vatandaşlarını savunma konusundaki güvenlik zorunluluğunu görmezden geliyor” dedi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın ofisi UAD kararını memnuniyetle karşıladı ve bunu “adalet için bir zafer” olarak nitelendirdi.
FY, Uluslararası topluma İsrail'i işgalini “herhangi bir koşul olmaksızın tamamen ve derhal” sona erdirmeye zorlaması çağrısında bulundu.
Mahkeme, BM Genel Kurulu ve BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail işgalini sona erdirmek için istişari kararı ışığında daha ileri adımlar atmayı düşünmesi gerektiğini söyledi.
İşgalci rejimin iki aşırı sağcı üyesi, kararın ardından hızla Batı Şeria'nın tamamen ilhak edilmesi çağrısında bulunan açıklamalar yaptı.
İsrail medyası Times of Israel, Uluslararası Adalet Divanı'nın bu hükmünün ''Yahudi devletinin uluslararası itibarına darbe niteliğinde'' olduğunu bildirdi.
İsrailli uluslararası hukuk uzmanı Neve Gordon'a göre uluslararası olarak parya haline gelen İsrail rejiminin başbakanı Benyamin Netanyahu, Batı Şeria için İncil'deki isimleri kullanarak, “Yahudi halkı kendi topraklarında işgalci değildir - ne ebedi başkentimiz Kudüs'te, ne de atalarımızın toprakları olan Yahudiye ve Samiriye'de” dedi.
Netanyahu, “Lahey'deki hiçbir yanlış karar bu tarihi gerçeği çarpıtamayacaktır, tıpkı anavatanımızın tüm topraklarındaki İsrail yerleşimlerinin yasallığına itiraz edilemeyeceği gibi.” diye ekledi.
Bazı muhalefet milletvekilleri de kararı kınarken, Ulusal Birlik Partisi lideri Benny Gantz görüşü “dış müdahale” olarak nitelendirdi.
Gantz, “Hem bizi yok etmek isteyenlere karşı kendimizi savunmaya devam edeceğimize hem de tek ve biricik Yahudi Devletini koruyacağımıza yemin ediyoruz” dedi.
Sol muhalefet partilerinin üyeleri ise İsrail politikasının hatalı olduğunda ısrar ederken, İşçi Partisi MK Gilad Kariv hükümetin Batı Şeria'yı “fiilen ilhak etmesi”, “toprak hırsızlığı” ve Filistinlilerle müzakere yürütmeyi reddetmesinin “İsrail'in kabul görmüş demokratik bir ülke olarak statüsünü” koruyamayacağı anlamına geldiğini belirtti.