YDH- İsrail gazetesi Haaretz'de yayımlanan makalenin yazarı İsrailli diplomat Alon Pinkas, haydut bir devlet olarak İsrail'in eylemlerinin hem bölgesel istikrar hem de varlığını borçlu olduğu ABD ile ilişkisi üzerindeki etkilerini inceliyor; Netanyahu'nun aldatıcı taktiklerinin ve politikalarının hem İsrail toplumu hem de uluslararası ilişkiler üzerindeki zararlı etkilerinin ABD'li yetkililer arasında endişe verici bir şekilde fark edildiğinin altını çiziyor.
İsrail son yıllarda tam bir üçleme yaptı: dış politika yok, dışişleri bakanı yok ve dışişleri bakanlığı yok. Teorik olarak bu üç kurum da var. Pratikte ise yoklar.
Hasbara [İsrail propagandası] denilen bir şey var - Amerikalı profesyoneller tarafından hazz-burrah olarak telaffuz ediliyor - dış politika gibi davranıyor.
Hasbara, ilk olarak Theodor Herzl tarafından geliştirilen yumuşak diplomasinin bir versiyonudur: 1897'de Basel'deki Birinci Siyonist Kongre'de, siyasi Siyonizm'in ana görevlerinden birinin "haklı davamızı dünya uluslarına açıklamak" olacağını söyledi.
"Açıklama" İbranice'de "hesber "dir. Dolayısıyla hasbara, açıklama eylemi ve uygulamasıdır. Ancak Yahudilerin bu kavrama aşık olmalarına ve bu kavram etrafında ayrıntılı bir terminoloji ve kültür yaratmalarına rağmen hasbara her ne ise, sofistike ve yaratıcı bir diplomasi gerektiren modern bir devletin kapsamlı, tutarlı ve yapılandırılmış bir dış politikası değildir.
İsrail uzun yıllar boyunca tek bir diplomatik girişim, jeopolitiğin cesurca yeniden değerlendirilmesi ve bu değerlendirmeye uygun tek bir yenilikçi fikir bile üretmedi.
Dünya değişiyor, bölge değişiyor, İsrail'in karşılaştığı zorluklar değişiyor, fırsatlar değişiyor. İsrail diplomasisi ise bu meydan okumalara karşı durmakta zorlandı. İsrail felç oldu.
Netanyahu döneminde Dışişleri Bakanlığı'nın içi boşaltıldı ve yüceltilmiş bir seyahat acentesine indirgendi. Bu büyük bir utanç çünkü İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın onlarca yıl boyunca kendini işine adamış, zeki ve bilgili diplomatlar tarafından inşa edilmiş şanlı bir geleneği var.
Geçtiğimiz 18 ay boyunca, hükümetin anayasal darbe ve savaş gibi aşırılık yanlısı politikalarını aktarmakta giderek daha da zorlandılar.
Son olarak, sözde dışişleri bakanımız var. İsim zikredilmiyor; ama siyasi bir rakibi yatıştırmak ya da koalisyon aidatlarını ödemek için tarihsel olarak zayıf bir bürokratik pozisyon olan bu makam, son birkaç yılda Sayın Netanyahu'nun dalkavuk galerisini süsleyen beceriksiz, soytarı karakterlerin sığınağı haline geldi.
İsrail'in hem dünyadaki hem de bölgedeki eşsiz yeri ve statüsü göz önüne alındığında bu üçlü durum son derece tuhaf.
Tarihsel olarak İsrail'in dış politikası savunma ve güvenlik politikasına bağlıydı. Bu durum İsrail'in varlığının ilk on yıllarında anlamlıydı ve güvenliğin diplomasiye üstünlüğünü -ve bununla birlikte savunma kurumunun Dışişleri Bakanlığı üzerindeki hakimiyetini- haklı çıkaran hafifletici koşullar vardı.
Son 15 yıldır bir dış politika, dışişleri bakanlığı ve dışişleri bakanının olmamasını açıklayan tuhaf koşullar var. Buna Benjamin Netanyahu deniyor. Açıkça tutarlı bir dış politikanız olmadığında, geriye başbakanın geçici eylemlerine ve tepkilerine bakmak kalıyor.
Bu da Netanyahu'nun ipin ucunu kaçırdığı ve kendi siyasi hesapları uğruna bölgeyi ateşe vermeye hazır olduğu sonucuna götürüyor. Hatta New York Times'ın manşetine bile konu oldu:
"Netanyahu, meydan okuyarak, bölgesel bir savaşı riske atarak yoldan çıkmış gibi görünüyor."
"Haydut" kelimesinin çok açık bir anlamı var. "Haydut fil" sürüden ayrı yaşayan, vahşi ya da yıkıcı eğilimlere sahip olan ve bunları sergileyen fildir.
İnsan davranışları ve özellikleri söz konusu olduğunda, Merriam-Webster ve Oxford sözlükleri kelimeyi "izole, sapkın, tehlikeli, öngörülemez, kontrol edilemez, alçak" olarak tanımlamakta ve "yozlaşmış ve dürüst olmayan" anlamına da gelebileceğini eklemektedir.
"Haydut" kelimesinin devlet kurumları için de bir uygulaması vardır. Bir devlet "haydut" olarak adlandırıldığında, uluslararası hukuka ve uluslararası davranış normlarına meydan okuduğu anlamına gelir.
Cumartesi günü Haaretz üst düzey bir ABD'li yetkilinin "Biden Netanyahu'nun rehineler konusunda kendisine yalan söylediğini fark etti" dediğini bildirdi.
Yetkili, iki lider arasındaki görüşmede başkanın kendisine özellikle "Benimle kafa bulmayı bırak" dediğini söyledi.
Netanyahu Amerikalılar tarafından yalan söylediği, oyaladığı ve 115 rehineyi Gazze'den çıkarma anlaşmasını baltaladığı için eleştirilirken, yönetim de onu diğer alanlarda - özellikle Gazze'deki savaşı uzatmak ve bölgesel tırmanışı hızlandırmak için yaptığı hantal ve şeffaf girişimler - haydutluk yapmakla suçluyor.
Birbirini izleyen yönetimlerin 30 yıl boyunca onunla birlikte çalıştıktan ve hepsinin de onun maskaralıklarına, tavırlarına, sürekli manipülasyonlarına ve Amerikan çıkarlarını hiçe saymasına karşı derin bir tiksinti geliştirdikten sonra, onu ancak şimdi "haydut" olarak görmeye başlamaları hayret vericidir.
Amerika'nın öğrenme eğrisinin bu kadar uzun süre bu kadar düz olması gerçekten şaşırtıcı. Netanyahu'nun geçtiğimiz Ekim ayından bu yana Gazze'deki savaşı uzatma ve herkesin zihninde her an tırmanabilecek bir savaş ortamını sürdürme ve devam ettirme konusunda çıkar sahibi olduğu Biden yönetimi için çok açık olmalıydı.
Netanyahu'nun siyasi çıkmazı, 7 Ekim fiyaskosundan doğrudan sorumlu olması, net siyasi hedefleri olmayan bir savaşı sürdürmesi, kamuoyu bilincini ve korkularını manipüle ederek mühendislik yapması onu basit bir sonuca götürdü: savaş devam etmeli.
Bunun "ikinci bir Kurtuluş Savaşı", "varoluşsal bir savaş" ya da "uygar Batı ile İslamofaşizm arasındaki bir savaş" -tüm bunlar onun terimleridir- olduğunu haklı çıkarmak için savaş daha büyük ve daha abartılı olmalıdır. Geçen ay ABD Kongresi'ne "Asıl savaş Amerika ile" dedi ve onlara anlamaları ve yapmaları gerekenler konusunda tavsiyelerde bulundu.
Belirsizlik, korkular, endişeler, gerilimler, ekonomik sıkıntılar ve zihinsel stresin eşlik ettiği kalıcı bir savaş hali tam da Netanyahu'nun İsraillilerin olmasını istediği yerdir. Sonsuz bir savaş gerçekliği ile toplumu uyuşturmak onun hedefidir.
Böyle bir ruh hali halkın protestosunu söndürür, umutsuzluk ve keder duygusunu derinleştirir ve siyasi ilgisizlikle sonuçlanır. Çok uzun süre işe yaramayacak ama şu anda İsrail'i bu noktaya getirdi.
Netanyahu hakkında 1990'lara kadar uzanan kalın bir psikolojik-politik-profil dosyasına sahip olan Amerikalıların güncel bir değerlendirmesi var mıdır? "Haydut" muhtemelen bunu ifade ediyor.
Nero-Claudius-Caesar ve Louis XIV sendromlarının birleşimi olan nadir ve benzersiz bir rahatsızlığı var gibi görünüyor.
İsrail'i bir ateş yağmuru altında yakmaya niyetli ve istekli görünüyor çünkü kendisini, kendisi olmadan yaşayabilirliği ya da eylemliliği olmayan bir devletin vücut bulmuş hali olarak görüyor.
Netanyahu, tasarım gereği bir dış politikaya sahip olmamanın başlıca sorumlusudur. Ahkam kesen ve öğüt veren konuşmalarının bir dış politika olduğuna gerçekten inanıyor. İsrail'in kendi etrafında döndüğünden emin olmak için dış politika kavramının ve aygıtının içini boşalttı. Bu açıdan, 10 ay önce değil, yıllar önce yoldan çıktı.
Çeviri: YDH