İsrail hapishaneleri Filistinliler için nasıl işkence kamplarına dönüştü?

10 Ağustos 2024

The New Arab'daki tanıklıklar derlemesi, İsrail rejiminin, Filistinlilerin hukuksuz bir şekilde tutulduğu hapishanelerde nasıl çağdışı işkence ve insanlık dışı muameleler uyguladığını ortaya koyuyor.

YDH- The New Arab'ta yer bulan makale,  Ekim ayından beri Gazze'de soykırım yürüten İsrail rejiminin Filistinlileri hukuka aykırı olarak rehin tuttuğu hapishanelerinde eskide kalmış işkence biçimlerini ve insan hakları örgütlerinin medyada konuşmaktan utandığı insanlık dışı muameleleri soykırımın bir başka parçası olarak kullandığını tanıkların ifadesi ile açıklıyor.

İsrail hapishanesinden yeni serbest bırakılan Gazzeli Fedi Bekir, 45 günlük hukuksuz tutukluluğunun büyük bölümünü gözleri bağlı olarak geçirdiğini anlattı. Bu süre zarfında, görmesine izin verilen ya da görmesi sağlanan çok az şey olmuş. Bekir, şahit olduğu şeylerin sonsuza kadar kendisine musallat olacağını söylüyor.

Gazze'de çatışmaların başladığı Ekim ayından bu yana İsrail, cezaevi sisteminde hukuka aykırı olarak tutulan Filistinlilere yönelik işkence ve kötü muamele konusunda sistematik bir yaklaşım uyguluyor.

Rehinelerin tanıklıkları ve Filistinli ve uluslararası hak gruplarının raporları, korkunç şiddet eylemlerinin cinsel istismar, elektrik verme ve suda boğmadan uykudan mahrum bırakmaya, mahkumların kulakları kanayana kadar yüksek sesle müzik çalmaya ve toplu tecavüze kadar uzandığını gösterdi.

Hukuk mezunu olan Bekir, 5 Ocak'ta İsrail askerleri tarafından yakalandı. Üç arkadaşıyla birlikte Gazze Şehri'ndeki Tel el-Hava'da un ve yiyecek ararken İsrail askerleri tarafından üzerlerine ateş açıldı. Arkadaşlarından ikisi hemen öldürüldü, üçüncüsü yaralandı ve Bekir sol bacağından, sağ kolundan ve karnından yaralandıktan sonra gözaltına alındı. Hapsedildiği sürenin tamamının "korkunç" olduğunu ancak özellikle bir taciz olayını asla atlatamayacağını söylüyor. 

Bekir, ''Gözlerimin önünde bir köpek bir rehineye tecavüz etti.'' dedi.

Elleri kelepçeli ve gözleri bağlı olan Bekir, bir hücreden çıkarılıp asfalt bir avluya götürülen ve burada sıraya girmeleri emredilen üç mahkumdan biriydi.

Bekir,  "Sağımdaki adam öne çıkması için çağrıldı, 10 ila 12 asker tarafından zorla soyuldu, dört ayak üzerine itildi, bilekleri ve bacakları bağlandı. Daha sonra arkasına bir sıvı döktüler ve hayvan hemen ona saldırdı ve tecavüz etti. Anında panik yaşandı. Mahkum - çaresiz, şok ve acı içinde - dehşet içinde çığlık attı ve bağırdı, köpeği sarsmaya ve itmeye çalıştı ama yapamadı, biz de yapamadık. Biz de bunun durması gerektiğini haykırıyorduk. Hiçbir şey yapamıyorduk. Olanlara inanamıyorduk" diye anlatıyor.

"Sonunda bilincini kaybedince bağırışları kesildi. Daha sonra acımasızca dövüldük ve tam bir ıstırap, hayret ve şok halinde hücrelerimize geri gönderildik. Bu, gözlerimizin bağlı olmamasına izin verdikleri tek zamandı" diye hatırlıyor.

İsrail hapishanelerinde Filistinlilere yönelik cinsel istismar, Ekim ayından bu yana sayısız Filistinli tanıklık, bağımsız insan hakları grupları ve BM uzmanları tarafından geniş çapta belgelendi. İsrail ordusu, askeri köpekleri sadece Gazze'deki askeri operasyonlar sırasında sivillere saldırmak için değil, aynı zamanda gözaltındaki Filistinlileri korkutmak ve cinsel tacizde bulunmak için de kullanmakla suçlanıyor. 

Euro-Med İnsan Hakları Gözlemcisi, askeri köpeklerin tutuklulara tecavüz etmek için kullanıldığı iddia edilen en az bir olayı belgeledi.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Direktörü Münir el-Barş ve Filistin'deki Tutuklu İşleri Komisyonu Başkanı Kaddura Fares, İsrail tarafından hukuka aykırı olarak gözaltına alınan Filistinlilere cinsel tacizde bulunmak için askeri köpeklerin kullanıldığını bildirdi.

Ekim ayından bu yana Filistinli tutuklulara yönelik işkence ve cinsel istismarın geniş çapta belgelenmesine rağmen, İsrailli politikacılar tarafından desteklenen düzinelerce İsrailli geçtiğimiz ay Sde Teiman tesisinde Filistinli bir tutukluya toplu tecavüzle suçlanan askerlerin tutuklanmasını protesto etti.

B'Tselem'in Filistinlilere yönelik sistematik taciz ve işkenceyi belgeleyen son raporuna cevaben İsrail Cezaevi Servisi (IPS) sözcüsü, tüm mahkumlara yasalara göre muamele edildiğini ve tüm temel hakların profesyonel eğitimli gardiyanlar tarafından eksiksiz uygulandığını söyledi.

Sözcü, "Anlattığınız iddialardan haberdar değiliz ve bildiğimiz kadarıyla IPS sorumluluğu altında böyle bir olay meydana gelmedi" dedi.

''Cehennem gibiydi''

Bekir, İsrail hapishanelerinde kötü muamelenin normal olduğunu söyledi. Hiçbir zaman düzgün bir şekilde tedavi edilmeyen yaraları nedeniyle kasıtlı olarak dövüldüğünü ve hakkında hiçbir şey bilmediği suçlamaları itiraf etmesi için terörize etmek amacıyla kendisine ateş edildiğini hatırlattı.

Bekir "Sürekli sivil olduğumu söyledim," dedi.

Hak örgütleri, İsrailli yetkililerin Gazze'den yüzlerce Filistinli sivili, tutuklanmaları için herhangi bir kanıt sunmadan ya da asgari yasal süreçleri takip etmeden topladığını söylüyor. Bu kişiler daha sonra avukata ya da Kızıl Haç gibi izleme gruplarına erişimlerinin olmadığı gizli tesislerde iletişimsiz bir şekilde tutuluyor.

"Çırılçıplak soyuldum ve Gazze'nin engebeli yollarında ilerleyen bir kamyona baş aşağı asıldım, kamyon hareket ettikçe vücudum kamyonun kenarlarına çarptı ve sonunda başımda derin bir kesik oluştu," dedi Bekir yarayı göstererek.

"Askeri bir tank tarafından bir yere götürüldüm ve yere yatmam emredildi. Kokusuna ve tenime değen dokusuna bakarak üzerine yatırıldığım şeyin çürümüş bir ceset olduğuna inanıyorum. Sonra başka bir dayak raundu başladı. Aşağılanma ve dehşetten başka bir şey değildi," diyor ve mahkumların vücutlarında sigara söndürüldüğünü, sıcağa rağmen yemek ve su verilmediğini ve sol kulağının kanamaya başladığı noktaya kadar yüksek sesle müzik çalındığını söylüyor.

Kötü muamele, saatler uzaklıktaki başka bir cezaevine nakledilmesiyle de devam etmiş.

Orada günlerce çocuk bezi giymek zorunda bırakılmış ve bacağı şişip apse patlayana ve acıdan bilincini yitirene kadar yoğun bir şekilde elektrik verilmiş.

''Uyandığımda yanımda bir doktor vardı, bana bir ağrı kesici ve bir yudum su verdi. Hepsi bu kadardı. Ama günlerce acı içinde kıvrandım ve sonunda bir doktor anestezi yapmadan bacağımı ameliyat etti. Yanında bir asker vardı ve acı içinde her çığlık attığımda bana plastik bir çubukla vuruyordu. Orası bir hapishane değil. Cehennemdi - tamamen intikam amaçlı bir askeri üs. Cezaevlerinde, esir tutulanlara asgari düzeyde haklar garanti edilir." diye anlatmayı sürdürdü Bekir. 

İsrail hapishanelerindeki vahşet

Han Yunus'taki Nasser Tıbbi Sağlık Kompleksi'nde sağlık görevlisi olarak çalışan Loay el-Astal, 16 Şubat'ta İsrail'in tesisi kuşatması sırasında gözaltına alındı. Toplanan 110 personel arasında o da vardı.33 yaşındaki Loay el-Astal, başından itibaren, hapsedilenlerin çırılçıplak soyularak aşağılandığını ve saatlerce bu şekilde bırakıldığını hatırlıyor. El-Astal, "Öne çıkmam için çağrıldığım ve kendimi sağlık görevlisi olarak tanıttığım an dayak ve işkence başladı" diye açıklıyor.

Şubat ayında çıplak ve saatlerce aç ve susuz bırakılan el-Astal, su istediğinde bir askerin ağzına nasıl idrarını yaptığını hatırlarken ağladı. Gözleri bağlıyken kendisine ağzını açması söylenmiş ve o da kendisine su verileceğine inanarak açmış. Bu olaydan hemen sonra başının arkasına sert bir şekilde vurulmuş ve kaburgalarına tekme atılarak her iki tarafında da kırıklar oluşmuş. Çok acı çekmesine rağmen kendisine ne ilaç verildiğini ne de herhangi bir ağrı kesici önerildiğini söylüyor.

El-Astal ayrıca Gazze'nin kuzeyindeki bir gözaltı merkezine nakledildiğini ve burada 13 gün tutulduktan sonra başka bir tesise götürüldüğünü anlatıyor. El-Astal tutuklu kaldığı yaklaşık iki ay boyunca gözlerinin ve ellerinin bağlı olduğunu söylüyor.

"Hakaretler ve aşağılamalar hiç durmadı. Dayak ve taciz hiç durmadı. Açlık ve susuzluk hiç bitmedi. Ve tüm bunlar ilk günden itibaren, daha ben sorgulanmadan ya da soruşturulmadan önce başladı. İsrailli rehineleri ya da Hamas savaşçılarını taşıma suçlamalarını reddettiğimde daha da fazla dayak yedim" diye anlatıyor El-Astal.

Tuvaleti kullanmasına izin verilmeyen El-Astal, birçok kez altını kirlettiğini söyledi. Kendilerine verilen yemek porsiyonlarının iki yaşındaki bir çocuğu doyurmaya yetmediğini ve geceleri soğuk havaya rağmen kıyafet ya da yatak örtüsü verilmediğini de sözlerine ekledi. İşkence ve kötü muamele yüzünden ölen mahkumlar gördüğünü söyledi.

El-Astal, "Yapmadığımız şeyleri itiraf etmemiz için gece yarısı ya da sorgulama sırasında köpeklerin üzerimize saldırmasına izin veriyorlar" dedi. 

'Ebu Gureyb ya da Guantanamo'dan daha kötü'

Filistin İnsan Hakları Merkezi (PCHR) saha araştırmaları müdür yardımcısı Yasir Abdül Gaffur, grubun Filistinli mahkumlara karşı kullanılan 40'tan fazla işkence türünü belgelediğini söylüyor. Bunlar arasında dayak, tavana asma, çıplaklık, şiddet, erkek, kadın ve çocuklara yönelik cinsel taciz, yiyecek, su ve ilaçtan mahrum bırakma, tuvalete erişimin engellenmesi ve elektrik verme yer alıyor. Bir tutuklunun ifadesine göre, Filistinli bir tutukluya bir İsrail askerinin tüfeğinin namlusu kullanılarak tecavüz edilmiştir.

Yasir Abdül Gaffur İsrail hapishanelerindeki insanlık dışı muameleleri şöyle açıklıyor:

"Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu serbest bırakılan tutuklulardan, Ebu Gureyb ya da Guantanamo hakkında duyduklarımızın bir hiç olduğu şok edici olayları ve işkence türlerini anlatan düzinelerce tanıklık aldık. Bunlardan bazıları çok eskiden kullanılan işkence biçimleriydi."

''Filistinlilere yönelik bu aşağılık muamelenin nedeni, İsrail Cezaevi Servisi'nin (IPS) tutukluların idaresini orduya emanet etmiş olması. Gözaltına alınanlar arasında çocuklar ve 80 yaşın üzerinde insanlar da var. Ayrıca, medya önünde konuşmaktan utandığımız, maruz kaldıkları kötü muameleleri anlatan eski kadın rehinelerden de tanıklıklar aldık" diyen Abdül Gaffur merkezin işkence nedeniyle yaklaşık 18 ölüm vakasını belgelediğini sözlerine ekledi.

"Bunun hukuki tanımı, gerekçe gösterilmeksizin kasıtlı olarak öldürmektir" dedi.

Filistin İnsan Hakları Merkezi'nden Abdül Gaffur hem keyfi tutuklamaların hem de İsrail hapishanelerindeki kötü muamele ve işkence koşullarının soykırım suçunun bir parçası olduğunu sözlerine ekledi.

Çeviri: YDH