YDH- The Cradle'da yayımlanan Haydar Mustafa imzalı makale, Deyr ez-Zor vilayetindeki aşiret direnişinin son zamanlarda yeniden canlanmasının yerel Arap toplulukları arasında ABD destekli Kürt güçlerine karşı, tarihsel şikayetlerden kaynaklanan ve son liderlik çatışmalarıyla daha da şiddetlenen hoşnutsuzluğun altını çizdiğini bildiriyor.
7 Ağustos'ta Suriyeli Arap aşiretlerinden oluşan bir koalisyon, Suriye'nin Deyr ez-Zor vilayetinin doğu kırsalındaki bazı önemli kasabaları ABD destekli Kürt güçlerinden geri aldı.
Şeyh İbrahim el-Hafl liderliğindeki aşiret mensupları, geçen yıl ABD destekli milislere karşı Arap aşiret isyanının başlamasından bu yana Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mevzilerine yönelik en büyük saldırıyı başlattı. Yenilenen saldırı aynı zamanda bölgedeki ABD varlığına karşı halk direnişini de yeniden alevlendirdi.
İşte bu direnişin kökenleri, Ebu Havle olarak da bilinen Arap lider Ahmed el-Habil'in tutuklanıp görevden alınmasıyla sonuçlanan Deyr ez-Zor Askeri Konseyi'ne karşı SDG liderliği darbesine kadar uzanıyor.
Direnişin kıvılcımı
Ağustos 2023'te SDG'nin Deyr ez-Zor Askeri Konseyi liderini tutuklaması, el-Bağuz'dan el-Şuhail'e kadar SDG kontrolü altındaki birçok köyde aşiret ayaklanmasını tetikledi.
Bu ayaklanma, Şeyh Hafl'ın geçtiğimiz Eylül ayında yaptığı sesli açıklamada "Deyr ez-Zor kırsalındaki Aşiretler ve Kabileler Ordusu" için bir askeri komutanlık kurulduğunu duyurmasıyla hızla daha organize bir direnişe dönüştü.
O zamandan beri Hafl, SDG için sürekli bir tehdit haline geldi ve Suriye hükümeti ile İran'ın kendisini desteklediği suçlamaları havada uçuştu. Bu, gerçekten toprakları özgürleştirmeye ve kaynakları geri kazanmaya odaklanmış olan Arap aşiret hareketini itibarsızlaştırmaya yönelik açık bir girişimdir.
SDG, Suriye Genel İstihbarat Başkanı Husam Luka'nın "emriyle" gerçekleştirildiğini iddia ettiği saldırının "başarısız" olduğunu erkenden duyurdu. SDG Facebook üzerinden yaptığı açıklamada şunları söyledi:
''Al-Diban, Al-Latwa ve Abu Hamam köylerine saldıran Suriye rejimi destekli paralı askerlerin kalıntılarına karşı süpürme harekâtımız devam etmektedir.''
Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) uzun süredir baskısına maruz kalan Arap topluluklarının yoğun olarak yaşadığı el-Ömer ve Koniko petrol sahalarında ABD güçleri önemli tesisler kurdu. Bu aşiretlerin bağlılığını kazanmak için mücadele eden ABD, onları Suriye ve İran çıkarlarıyla bağlantılı potansiyel bir tehdit olarak gösteriyordu.
Böyle bir anlatı çerçevelemek, Suriye petrolünün ve buğdayının çalınması da dahil olmak üzere gündemlerine ve uygulamalarına meydan okuyan her türlü direniş hareketini bastırmaya çalışan ABD projesinin ve SDG'li müttefiklerinin geniş stratejisiyle tutarlı bir başka yaklaşımdır.
'İran destekli' aşiret direnişi
Şeyh Hafl, özellikle Suriye sınırları dışındaki aşiret ve kabileleri direnişe destek vermeye çağırdı. Bu çağrı, SDG'ye yönelik saldırıların artarak devam etmesine yol açtı. İlkin Diban'da kök salan aşiret direnişi, Fırat'ın doğusundaki kasaba ve şehirlere yayılarak bu yerleri sürekli bir çatışma alanına dönüştürdü.
Bu direniş ABD çıkarları için önemli bir tehdit oluşturuyordu. ''İçsel Kararlılık Operasyonu" olarak adlandırılan operasyonun ABD Kongresi'ne sunduğu Ekim-Aralık 2023 üç aylık güncellemesinde aşiret savaşçılarının "tam teşekküllü bir direniş hareketine" dönüştüğü bildirildi.
Sunulan rapora göre, ''bu savaşçılar Fırat Nehri'nin batı yakasında Suriye rejimi ve İranlı müttefiklerinden açık destek alıyordu ve direnişçiler burada ikmal yapıyordu, silahlanıyordu ve nehrin doğu yakasında SDG kontrolündeki köylere saldırılar düzenliyorlardı.''
Tehdidi fark eden ABD uçakları son zamanlarda Arap aşiret güçlerinin üslerine doğru ilerlemelerini ya da aşiretlerin SDG'yi "Arap topraklarından" çıkarma hedeflerine ulaşmalarını engellemek için bu güçleri hedef alan birkaç saldırı düzenledi.
SDG, Haseke'yi kuşatmakla toprak kazanıyor
Sınırlı çatışmalar ve küçük operasyonlarla bir yıl geçti. Bu bir yılın ardından Hafl, "Kandil" çeteleri olarak adlandırdığı gruplarla mücadele çağrısını yeniden yaptı. Hafl'ın duyurusu, Arap aşiret güçlerinin Deyr ez-Zor şehir ve kasabalarındaki SDG mevzilerine şiddetli bir saldırı başlattıığı zamana denk geldi.
Bu saldırı sırasında aşiret güçleri, Diban, el-Basira, Ibriha, el-Harici, el-Tayyane, Ebu Hamam, Garanic, el-Kişkiya gibi bölgelere girmeyi ve kontrolü artırarak genişletmeyi başardı.
SDG ise buna Suriye hükümetinin kontrolündeki Haseke ve Kamışlı'da yaşayanları kuşatma altına alarak, un, gıda ve su kaynaklarını keserek karşılık verdi ki bu SDG'nin Şam'a baskı yapmak için sık sık başvurduğu bir taktik.
Yerliler SDG'nin Haseke'yi bir bilinmeze doğru sürüklediğine inanıyor; zira kuşatma politikasının uygulanması şehir içinde yerel çatışmaları tetikleyebilir. Ancak bu durum aşiret direnişini, ABD işgaline ve onun Kürt milislerine baskı yapmayı sürdürmekten alıkoymayacaktır.
Özellikle Suriye merkezli bir Rus heyeti Cuma günü öğleden önce Kamışlı havaalanına geldi ve krizde arabuluculuk yapmak üzere çeşitli görüşmelerde bulundu. Suriye gazetesi el-Vatan'a göre SDG liderlerinin arabuluculuğu reddetmesi ve Haseke halkına yönelik kuşatmayı sürdürmekte ısrar etmesi üzerine bu görüşmeler olumlu sonuç vermedi.
Jeopolitik hedeflere hizmet etmek
ABD'nin Cezire bölgesini işgali ve 20'den fazla Amerikan üssünün kurulması, uluslararası koalisyonun iddia ettiği gibi öncelikle terörle mücadele için değil, daha ziyade "IŞİD "in ABD'nin Doğu Akdeniz'den Orta Asya üzerinden Çin'e ve Basra Körfezi üzerinden İran'a uzanan stratejik kara bağlantılarını engellemesini güçlendirmek için bir bahane olarak kullanılmasından kaynaklanıyordu.
ABD ayrıca Suriye ve Irak sahaları arasında yakın bağların gelişmesini engellemeye çalışıyor.
Siyasi ilişkiler yazarı ve araştırmacı Dr. Ahmet el-Dürzi, The Cradle'a ABD'nin bölge sakinlerine rağmen SDG'ye neden sınırsız destek vermeye devam ettiğini açıklıyor:
''Amerikan işgali, bu desteği gittiği yere kadar verecek, Arap aşiretlerini de bu bağlamda ele alıyor.''
Dürzi, bugün Suriye'nin doğu bölgesinde yaşanan olayların, Filistin direnişinin Aksa Tufanı Operasyonu'nun yansımalarının ve Batı Asya'daki çatışmaların daha geniş bir alana yayılmasının bir sonucu olduğuna inanıyor.
Bazıları son yaşananları Arap aşiretleri ya da Arap kabilileleri ile Kürtler arasındaki yerel bir çatışma olarak niteliyor ancak aşiretler Direniş Ekseni ile ortak nedenler ve ortak hedeflerde buluşuyor.
Aşiret güçlerinin geri çekilmesi ve SDG'nin Haseke ve Kamışlı'daki kuşatmayı kaldırmasıyla durum geçici olarak istikrara kavuşsa bile Dürzi, altta yatan uluslararası çatışmanın muhtemelen işgal altındaki Filistin ve Gazze'deki olaylarla bağlantılı olarak yeniden ortaya çıkacağına inanıyor.
ABD'nin Cezire bölgesinde varoluşsal bir çıkmazdan bahsetmek için erken olsa da, kayıplarının şu anda sınırlı olduğu göz önüne alındığında, yazar ve siyasi analist Halid el Miftah, ABD'nin artan halk reddi ve direnişiyle karşı karşıya olduğunu savunuyor.
Bölge, Washington'un ayrılıkçı bir Kürt oluşumu kurmak ve Suriye'nin kaynaklarını sömürmek gibi hedeflerinin giderek daha fazla farkına varıyor.
El-Miftah, The Cradle'a ABD'nin Türkiye-Suriye yakınlaşmasının etkilerini hissetmeye başladığını ve bu yakınlaşmanın Rusya'nın himayesinde gerçekleşmesi halinde SDG'nin ayrılıkçı emellerinin sonunu getirebileceğini söylüyor.
Dolayısıyla ABD bu sonucu engellemek için engeller yaratmaya başladı.
Bölgedeki direnişin bir parçası
Suriye'nin büyük bölümünde geniş çaplı askeri çatışmaların yıllar önce sona ermesine rağmen, doğu bölgesi gerginlik ve çatışmalarla çalkalanmaya devam ediyor.
Kuzeyde SDG ile Türkiye yanlısı gruplar arasındaki silahlı çatışmalar devam ederken, Fırat'ın doğusunda Arap aşiret güçleriyle savaş, geçmiş savaşlardan farklı hesapların yönlendirdiği yeni bir döneme giriyor.
Aşiretler artık operasyonlarını genişletmeye kararlı ve hazırlıklarını arttırmış durumdalar. ABD üsleri hem Suriye hem de Irak tarafındaki direniş güçlerinin daimi hedefi haline geldi; insansız hava araçları ve roketler sık sık Ömer ve Koniko petrol sahalarındaki işgal üslerini vuruyor.
Bu arada aşiretler, SDG'nin ABD üsleri çevresindeki ilk savunma hattı olarak hizmet veren köyler üzerindeki kontrollerini genişletti.
Bu arada, SDG'nin Temmuz ayında yüzlerce IŞİD militanını hapishanelerden serbest bırakmasıyla birlikte, uluslararası koalisyonun daha önce örgütün varlığını ortadan kaldırdığını iddia etmesine rağmen, IŞİD bölgedeki terör saldırılarına devam ediyor.
IŞİD hücreleri periyodik olarak Suriye ordusu mevzilerine ve Direniş Ekseni'ndeki müttefiklerine saldırılar düzenliyor.
Cezire bölgesi, ABD'nin Suriye topraklarını zorla işgal etmesinin sonuçlarını aldığı, Suriye'nin toprak bütünlüğü üzerindeki etkisini ve halk arasında ektiği fitneyi göz ardı ettiği bir savaş alanı haline geldi.
Doğu bölgesi, yerel ve uluslararası aktörlerin müdahil olduğu bir tırmanma döngüsü içinde sıkışıp kalırken, Suriye halkı hem devam eden şiddetten hem de kaynaklarının çalınmasından zarar görmektedir.
Çeviri: YDH