YDH- The Cradle'dan araştırmacı yazar Muhammed Nadir el-Ömeri'nin makalesine göre, Amerika'nın, Suriye'de, yerel direniş grupları ve değişen jeopolitik dinamikler nedeniyle giderek daha fazla muhalefet ve zorluklarla karşılaşması ve birdenbire değişen güç dinamikleri bölgeyi istikrarsızlaştırıyor, Amerika'nın Suriye'deki varlığının geleceğini ise belirsizleştiriyor.
ABD askeri üslerinin Suriye'nin kuzeydoğusunda konumlandırılması bilinçli bir stratejidir. Güneybatıda Suriye-Ürdün-Irak sınırından kuzeydoğuda Fırat'ın batısındaki bölgelere kadar uzanan alanda 24'ü askeri üs olarak sınıflandırılan 28 ABD tesisi bulunuyor.
Belirli jeostratejik hedeflerle dikkatlice planlanmış bu konuşlanma, sadece Washington'un yerel, bölgesel ve uluslararası düzeylerdeki çıkarlarına hizmet etmek için var. ABD'den gelen veriler, Suriye'deki Amerikan askerlerinin sayısında önemli bir artış olduğunu ve 2015'te 50 olan sayının 2017 sonunda 2 binin üzerine çıktığını gösteriyor.
Dahası, Nisan 2017 tarihli raporlar, dönemin ulusal güvenlik danışmanı Tuğgeneral HR McMaster'ın Irak ve Suriye'ye 50 bin kadar asker konuşlandırma olasılığını düşündüğünü ortaya koymuştur.
Bu askeri yığınaklar, Obama yönetimi tarafından Suriye'de terörizmin yükselişi ve hükümet kurumlarının zayıflaması da dahil olmak üzere iç istikrarsızlığı ele almak için gerekli olarak meşru gösterildi.
ABD askeri varlığı, sözde 'Özgür Suriye Ordusu'ndan el-Nusra Cephesi ve daha sonra IŞİD gibi aşırıcı gruplara kadar militan gruplara silah, nakit ve istihbarat pompalayan dış müdahalelerle daha da kötüleşen bu koşullardan yararlandı.
Ayrıca Amerika, Şam'ın dış destekli isyanla mücadele için Rusya'dan hava desteği talep etmesinin ardından Moskova'nın etkisini dengelemek üzere tasarlanmış bir strateji olarak Suriye'nin kuzeydoğusunda özerk bir yönetim yapısı oluşturmaları için Kürt gruplara destek verdi.
İstikrarsızlaştırma ve ekonomik abluka
ABD'nin yasadışı varlığının başlıca hedeflerinden biri Suriye'nin petrol ve doğalgaz kaynaklarının yağmalanmasıdır. Bu sadece Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) vekillerinin faaliyetlerini finanse etmekle kalmıyor, aynı zamanda Haziran 2020'de uygulanan Sezar Yasası yaptırımlarıyla örneklenen Suriye üzerindeki ekonomik ablukayı da güçlendiriyor.
O dönemde ABD'nin eski Suriye elçisi James Jeffrey, bu yaptırımların Suriye lirasının çöküşüne katkıda bulunduğunu ve Suriye hükümetinin ekonomi politikasını engellediğini belirterek, Şam'ın “etkili bir ekonomi politikası yönetemediğini ve Lübnan bankalarında kara para akladığını” kaydetti.
ABD ayrıca petrol gelirlerini askeri varlığını finanse etmek ve Suriye'nin yeniden inşa çabalarını engellemek için kullanıyor. Örneğin Ağustos 2020'de CNN, Trump yönetimi tarafından onaylanan ve ABD firması Delta Crescent Energy LLC'nin SDG tarafından kontrol edilen petrol sahalarını geliştirmesine izin veren bir anlaşmayı haber yaptı.
İran'ı çevrelemek ve İsrail'in çıkarlarını güvence altına almak
Bölgesel düzeyde ABD, İran'ın Irak ve Suriye üzerinden Akdeniz'e bir kara koridoru oluşturma çabalarını engellemeye çalışıyor. Bu stratejik konuşlanma, Washington ve Ankara arasında artan gerilimin ortasında, Türkiye'nin İncirlik Hava Üssü'nü tamamlayıcı ve yedekte tutulan bir önlem olarak da işlev görüyor.
Buna ek olarak, Suriye'nin güneydoğusunda ve Irak sınırı yakınlarındaki ABD üsleri Arap aşiretlerini kontrol altında tutuyor ve Suriye ile Irak arasındaki kara koridorunu bloke ederek İsrail'i koruyor. Bu strateji, Suriye'yi bölgesel ortaklarından, özellikle de İsrail'e doğrudan tehdit olarak algılanan İran ve Hizbullah'tan daha fazla izole etmek için tasarlanmıştır.
Rus ve Çin etkisine karşı koymak
Uluslararası alanda, ABD'nin Suriye'deki varlığı, Amerika'nın dünyada güçlü kalmasına yardımcı olurken Rusya ve Çin'in etkisini de sınırlıyor.
Bu konuşlanma, Çin'in ekonomisini güçlendirip ABD'nin konumunu zayıflatabilecek olan Çin'in Kuşak ve Yol girişimine karşı bir meydan okuma olarak görülüyor. Güçlü bir ABD varlığı olsa bile, Amerikan birliklerinin böylesine zor bir ortamda ne kadar kalabileceği belirsiz.
Washington'un Suriye'nin siyasi sistemini değiştirme girişimleri çoğunlukla başarılı olamadı ve ABD üsleri yerel direniş gruplarının daha fazla saldırısıyla karşı karşıya.
Kasım 2023'ten bu yana ABD birliklerine ve tesislerine yönelik 102 saldırı gerçekleşti ve bu da Suriye'deki Amerikan varlığına yönelik muhalefetin arttığını gösteriyor.
Rus diplomasisindeki son başarılar ve Suriye-Türkiye uzlaşı çabaları ABD'yi çatışmaya devam etmek ya da çekilmek arasında bir karar vermeye itebilir.
ABD'nin Suriye'deki müdahalesinin geleceği
Önümüzdeki başkanlık seçimleri de Amerika'nın Suriye'deki müdahalesinin geleceğini etkileyebilir. Mevcut hükümet bölgesel bir ateşkes sağlamayı başarır ve İran nükleer anlaşmasına yeniden katılmaya gerçekten ilgi gösterirse, Demokratlardan daha fazla destek almak için Suriye'den asker çekmeye karar verebilir.
Tersine, Donald Trump kazanırsa, Rusya ile yapılacak bir anlaşma ABD'nin hem Ukrayna hem de Suriye'den çekilmesini hızlandırabilir.
2015 yılından bu yana birbirini izleyen ABD yönetimleri, Suriye'deki toplam Amerikan askeri varlığına ilişkin net ve tutarlı bir rakam veremedi.
Ancak tahminler Haseke, Deyr ez-Zor, Fırat'ın batısı ve Suriye-Irak sınırı boyunca çeşitli üslerde yaklaşık 3 bin ABD askerinin konuşlandığını gösteriyor. Bu birlikler, Suriye'nin yeraltı zenginliklerinin çoğunu oluşturan önemli petrol ve gaz kaynaklarının etrafında stratejik bir çember oluşturuyor.
Bu bölgelerdeki ABD üslerinin varlığı, enerji kaynaklarını koruma ve bu ürünlerin nakil yollarını kontrol etme ihtiyacını göstermektedir.
Suriye'nin enerji ve egemenliğinin güvence altına alınması
Haseke'nin kuzeydoğu kırsalında yer alan Rumeylan üssü, ABD'nin Suriye'deki ilk askeri karakoluydu. Üs, birincil görevi bölgedeki petrol tesislerini korumak olan yaklaşık 500 personele ev sahipliği yapıyor.
Bölgede 2011'den önce günde 120 bin ila 150 bin varil ve yaklaşık iki milyon metreküp gaz üreten yaklaşık bin 300 petrol kuyusu bulunuyor.
Aynı adı taşıyan şehrin güneydoğusunda yer alan Şeddadi üssü, bölgenin en önemli petrol rezervlerinin yakınında stratejik bir konuma sahiptir. Çevresinde yaklaşık 500 petrol kuyusu bulunan al-Gypsa sahası, Haseke'deki ikinci en büyük petrol sahasıdır. Üs aynı zamanda Şeddadi gaz tesisini de kapsıyor ve Suriye'nin enerji kaynaklarının kontrolündeki kritik rolünü daha da vurguluyor.
Deyr ez-Zor'daki el-Ömeri saha üssü ABD'nin Suriye'deki en büyük ve en önemli üssüdür ve 2011'den önce günde 80 bin varile kadar üretim yapan el-Ömeri petrol sahasında yer almaktadır.
Bu üs, Koniko sahası, Tel Baydar, Life Stone, Kasrak, Himos ve el-Tenef gibi diğerleriyle birlikte, ABD'nin Suriye'deki en hayati ve kaynak zengini arazi üzerindeki hakimiyetini sağlamaktadır.
ABD'nin kuzeydoğu Suriye'deki askeri varlığı, geniş kapsamlı etkileri olan stratejik bir konuşlanmadır. Washington'un İran'ın nüfuzuna karşı koyma, İsrail'in çıkarlarını güvence altına alma, Suriye'nin ekonomisini çökertme ve ABD'nin Şam ve Fars Körfezi'ndeki hegemonyasını sürdürme amaçlarına hizmet etmiş olsa da, Amerikan birlikleri artık her gün saldırı tehdidiyle karşı karşıya.
ABD varlığına karşı direniş şu anda yerel Arap aşiretlerinden ve bölgedeki Direniş Ekseni'nden geliyor, ancak aniden değişen bölgesel dinamikler ve ABD dış politikasında seçim sonrası olası değişiklikler bu güçlere karşı muhalefeti genişletebilir ve sonunda ABD'yi Suriye'den çekilmeye zorlayabilir.
Ancak ABD bölgedeki varlığını değerli görmeye devam ettiği sürece, öngörülebilir gelecekte Suriye'deki askeri üslerini muhafaza etmesi ve stratejik hedeflerini sürdürmesi muhtemeldir.
Çeviri: YDH