YDH - Lübnan'ın el-Ahbar gazetesinde Yahya Dabuk imzasıyla yer bulan makalede, ABD'nin Siyonist rejime ateşkes ve savaşın sona erdirilmesini de içeren bir esir takası anlaşmasının bölgede savaşın patlak vermesini engelleyecek tek reçete olduğunu kabul ettirmeye çalıştığı belirtiliyor.
Beklendiği üzere Doha'daki arabulucular, mevcut müzakere sürecinin 'yapıcı' ve sürdürülmeye değer olduğuna ve Hamas'ın Tel Aviv'in geri çektiği ilk çözüm önerisinde yapılan değişiklikleri kabul etmesi gerektiğine karar verdikten sonra, baskı ve bölgede tırmanış korkusu altında başlayan müzakere sürecini uzatmaya ve yeni turların yapılmasının beklendiği Kahire'ye taşımaya karar verdiler.
Öte yandan, son aylarda bir anlaşmaya varılmasını engelleyen en önemli ayrılıkların çözüme kavuşturulmadığının ortaya çıkmasının ardından, gerçekler erteleme niyetine işaret ediyor.
Bunların başında işgalcinin Gazze Şeridi'nin merkezindeki Netzarim koridorundan ve Mısır sınırındaki Selahaddin koridorundan çekilmesi gelirken, geçici ateşkes anlaşmasının ilk aşamasının sona ermesinin ardından savaşın tekrar başlamasından kaçınma konusu hala Filistin tarafının anlaşmayı kabul etmesini sağlayacak gerçek bir taahhüt içermiyor.
Çarşamba günü başlaması planlanan Kahire turu, anlaşmanın nihayete erdirilmesini hızlandırmak için adına İsrail'e gelen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in ziyaretinin sonucunu bekliyor.
Sızan bilgilere göre ABD yönetimi, İsrail'e Netzarim'den çekilmeyi, kendisinin memnun olacağı ve 'silah ve militanların' Gazze Şeridi'nin kuzeyine dönmesini engelleyecek etkili bir mekanizma bulunması koşuluyla 'kabul ettirmeyi' başardı.
Washington'un Tel Aviv'den kısmi çekilme ihtimali konusunda sinyaller aldığı nispeten Selahaddin koridoruna, güney sınırına benzeyen bu bölgede İsrail'in 'silah ve militan kaçakçılığı”'olarak adlandırdığı şeyi ve Hamas'ın kabiliyetlerini yeniden inşa etmesine yarayan her şeyi engellemek için güçlerin bir kısmı orada tutuldu.
ABD ayrıca bir başka 'başarıyı' da desteklemeye çalışıyor. İsrail tarafıyla elde edilen bir diğer 'başarı' da takas anlaşmasının ilk aşamasında yer alan Filistinli mahkûmların sayısı ve kimlikleri ile yardım operasyonları ve insani yardımın Gazze Şeridi'ne girişi konusunda 'esneklik' sağlanması.
Fakat bu 'kazanım', takas ister bir, ister iki aşamada gerçekleşsin, esir kartından vazgeçmeden önce savaşın sona ermesini ve savaşa geri dönülmemesini ve İsrail kuvvetlerinin bölgeden çekilmesini talep eden Filistin tarafına pek bir şey sunmuyor.
Her ne kadar Amerika, müzakereler sırasında takasın ilk aşamasına odaklansa da ateşkesin sona ermesinden sonra anlaşmanın akıbeti ve ikinci aşamaya ilişkin müzakerelere nominal olarak geri dönülmesi konusunda birden fazla soru işareti taşıyan ikinci ve son aşama üzerinde durulmuyor.
ABD'nin açıklamaları ve tutumları ile Tel Aviv'den gelenler, iki taraf arasındaki uçurum fazlaca büyük olmasına rağmen abartılı bir iyimserliğe işaret ediyor. Ancak bu abartı, Amerikan tarafının eskisinden daha ciddi olduğunu ve bir anlaşmaya varma niyetinde olduğunu gösterebilir.
Her ne kadar Doha'da müzakere süreci başladığından beri Hamas'a diğer arabulucularla birlikte tutumlarından ve değişmezlerinden geri adım atması için baskı yapmaya çalışsa da, bunu özellikle ABD'den değiştirilmiş şartları baskı ile Gazze'deki harekete iletmek üzere alan Doha'nın yapması bekleniyor.
Arabulucular ve İsrail, ABD Başkanı Joe Biden'ın önerisindeki değişiklikleri içeren bir anlaşmaya varıp daha sonra bunu Hamas'a kabul ettirmeye mi çalışacak?
Hareket, günlerdir taleplerini dikkate almayan resmi anlaşmaları kabul etmeyeceğini açıklasa da bu hedefe ulaşma eğilimi var gibi görünüyor, bu da ABD tarafından sızdırıldığı üzere Kahire turunun, Blinken'in Tel Aviv ziyareti sonucunda Amerika ve İsrail arasında üzerinde anlaşmaya varılacakların detaylarına ilişkin bir müzakere turu olması amaçlansa da Filistinlilerin reddini kabul etmekle meşgul olacağı anlamına geliyor.
Esir takası anlaşması üzerinde uzlaşmak bölgede savaşı önlemenin tek reçetesidir.
Fakat Kahire'de bir anlaşmaya varılırsa, masadan hiç kalkmayan soru cevapsız kalacaktır: İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Hamas ile esir takası konusunda anlaşmaya varıldığı açıklanır açıklanmaz hükümetten çekileceğini peşinen ilan etmişken, hükümetini ve faşistlerle koalisyonunu tehdit eden bir anlaşmayı kabul eder mi?
Başbakanlık koltuğunu kaybetmesi halinde kendisini bekleyen ikilemi hatırlatan birden fazla dosyada yargılandığı meselesi varken, bu aşamada resmi de olsa, adli eylem ve işlemler başlarken bunu yapabilir mi?
Bir ön değerlendirme yapmak gerekirse, gözlemcilerin geçmişten geleceğe tahmin yürüterek kötümserliklerini abartmamalarını gerektiren veriler mevcut.
Zira ABD'nin çözüm konusunda baskı yapması -her ne kadar Washington şu ana kadar Filistin'in çıkarları pahasına İsrail'in çıkarları lehine ağır bir önyargıya sahip olsa da- ve Filistin tarafındaki reddeder tutum, nispeten olası görünen bir şekilde, özellikle de Blinken'ın bugün düşman yetkililerle yapacağı görüşmelerde odaklanması beklenen bölgesel tırmanış ve bunun büyümesi korkusu ışığında, anlaşmanın tuz buz sağlayacak şekilde şartların değiştirilmesini zorlayabilir.
Bir başka deyişle, ABD'li yetkilinin İsrail yönetimine, ateşkes ve savaşın sona erdirilmesini de içeren bir esir takası anlaşmasının bölgede savaşın patlak vermesini engelleyecek tek reçete olduğunu söylemesi bekleniyor ki bu Washington için olduğu kadar Tel Aviv için de en endişe verici konu ve İsrail'in kararını baskı altına alan çok sayıda faktörü bir araya getiren etkenlerden biri. Ancak bu tür varsayımlar üzerinden herhangi bir yargıya varmak mümkün değil.
Çeviri: YDH