Ezidiler soykırıma yeşil ışık yakan Kürtleri cezalandırmak için mücadele veriyor

26 Ağustos 2024

The Cradle'daki makale, Ezidi toplumunun 2014 soykırımı sırasında Peşmerge-IŞİD ortaklığında işlenen zulümler nedeniyle devam eden kötü durumun ve uluslararası tanınma ve hesap verebilirliğe duyulan acil ihtiyacın altını çizmektedir.

YDH- The Cradle Irak Muhabiri aracılığıyla medyaya taşınan makale, Ferhat Şamo Roto gibi hayatta kalanların cesurca savunduğu hakikatleri gözler önüne sererken, uluslararası toplumun rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmesi gerekliliği konusunda dokunaklı bir hatırlatma işlevi görüyor.

IŞİD olarak isimlendirilen terör örgütü, Ağustos 2014'te, Irak'ın Sincar bölgesindeki Ezidi dini azınlığından binlerce erkeği katletti ve binlerce kadın ve çocuğu köleleştirdi. On yıl sonra, IŞİD tarafından uğradıkları soykırımdan kurtulan ve mülteci olarak Avrupa'ya kaçan Ezidiler, yaşananlarla ilgili gerçekleri anlatmak için Berlin'deki Alman Parlamentosu önünde bir protesto kampı kurdu.

The Cradle'a konuşan Ezidi insan hakları savunucuları, Mesut Barzani ve ailesinin başını çektiği Irak Kürdistan Bölgesi'nin (IKB) siyasetçi ve askeri liderlerinin soykırımın planlanması ve uygulanmasında IŞİD'le işbirliği yaptıklarının tüm dünya tarafından bilinmesini istediklerini söylüyor.

Soykırımdan kurtulan Ferhat Şamo Roto, The Cradle'a “Başımıza gelenlerden en çok Barzani ve Kürtler sorumludur” diyor. Ferhat, Berlin'de Soykırım Gerçeği için Ezidilerin Sesi (VETO-G) protesto kampının kurulmasına yardımcı olan birkaç Ezidi insan hakları savunucusu arasında yer alıyor.

İhanet

2014'teki IŞİD katliamından önceki haftalarda Peşmerge yani Barzani'nin kontrolündeki Kürt güvenlik güçleri, Sincar'ı “kanlarının son damlasına” kadar koruyacaklarını açıkça ilan etti. Ancak Ezidiler o zamanlar Barzani'nin IŞİD ile anlaşarak terör örgütünün soykırım yapmasına izin verdiğini bilmiyordu.

Barzani'nin emriyle Peşmerge Ezidileri silahsızlandırdı ve Sincar'dan kaçmalarını engelleyerek onları savunmasız, terörün takip edeceği açık hedefler olarak bıraktı. 

17 yaşındayken ailesiyle birlikte IŞİD katliamından kaçan Ferhat, üç yıl boyunca IKB'deki bir ülke içinde yerinden edilmiş kişiler (IDP) kampında bir çadırda yaşadıktan sonra Fransa'da mülteci oldu.

Şu anda Paris'teki prestijli Centre d'Etudes Diplomatiques et Strategiques'de Ezidi soykırımı üzerine doktora yapıyor. Ferhat'ın ve kampta ve Irak'ın içinde bulunan diğerlerinin The Cradle'a defalarca teyit ettiği gibi:

''Barzani'nin Peşmergeleri, resmi medya ve liderleri aracılığıyla bizi Sincar'ı koruyacaklarına ikna etmek için her yolu denedikten sonra, IŞİD'in saldırmasına izin vererek haber vermeden Sincar'ı terk etti.''

Gerçeğin susturulması

Çoğu Ezidi gibi Ferhat da başlangıçta Kürtlerin soykırımdaki sorumluluğu konusunda sessiz kaldı. IDP kampında yaşarken Barzani'nin gizli polisi Asayiş'in misillemesinden korkuyordu.

Ferhat ve diğer Ezidiler, Avrupa'da bile, Barzani'nin soykırımın planlanmasındaki rolü hakkında açıkça konuşmanın kendilerinin ya da hala kamplarda yaşayan akrabalarının öldürülmesine neden olabileceğinden korkuyor.

Ancak zaman içinde Ferhat konuşmak için cesaretini topladı. Akademik konferanslarda ve medya röportajlarında Kürtlerin Ezidi soykırımındaki rolünü vurgulamak için bir STK kurdu.

Barzani'nin siyasi partisi, Ferhat'ın Paris'teki doktora çalışmalarını ödemeyi teklif ederek sessizliğini satın almaya çalıştı, ancak Ferhat bunu reddetti ve konuşmaya devam etti. 

Ferhat, 2020 yılında Obama Vakfı'nın Genç Lider programına seçildikten sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuelle Macron ile bir toplantıya davet edildi. Ferhat ona Kürtlerin soykırımdaki rolünü anlattı ve gerçeği soykırımdan kurtulan diğer kişilerden ilk elden duymak için Şengal'i (Sincar) ziyaret etmesini istedi.

Macron, Ferhat'a “Gelmeyi çok isterim ama Kürtler bunu kabul etmiyor.” dedi. Kısa süre sonra Ferhat tehditler almaya başladı.

Mart 2022'de ırkçı sloganlar atan iki araba dolusu adam Ferhat'ın arabasının önünü kesti. Adamlarla yüzleşmek için indiğinde, araçlarıyla çarparak onu öldürmeye çalıştılar.

Ferhat kaçmayı başardı ancak bileği ezildi ve iyileşmesi için çok sayıda ameliyat geçirmesi gerekti. Ferhat sonraki üç ayı saklanarak ve Fransız yetkililerin koruması altında geçirdi.

Kürtlerin uzun kolu

Alman hükümeti Ezidi soykırımını tanımış olsa da, Irak'taki Kürt mevkidaşlarının bu soykırımın gerçekleştirilmesindeki rolünü kabul etmemiştir. Alman hükümeti, 2014'teki soykırımın hemen ardından, IŞİD'in yakın ortağı değil de düşmanı olduğunu iddia eden Barzani'nin Peşmergelerine silah ve finansman sağlamaya başladı.

Ezidi-Alman göçmenlik avukatı Kareba Hagemann, Alman parlamentosu üyelerini Kürtlerin Ezidi soykırımındaki rolü hakkında bilgilendirmeye çalıştı ancak Kürtlerin Alman siyasi sistemindeki etkisinin bunu zorlaştırdığını söylüyor. 

Hagemann The Cradle'a bu gerçeği şöyle açıklıyor:

“Almanya'daki bir Kürt beni, onları, özellikle de Barzani'yi eleştirmemem konusunda uyardı, çünkü 'Barzani'nin eli kolu uzundur' dedi. Bu, çalışmalarımı durdurmam için bir tehditti. Kürtlerin, Alman parlamentosunda bile etkileri var.”

Bir Alman milletvekilinin bir çalışanı da Hagemann'a “Kürtler hakkında olumsuz bir şey söylemeye cüret etmemesini” söyleyerek onu tehdit etmiş. 

Kanadalı Ezidi insan hakları aktivisti Mirza İsmail de Barzani ailesinin 2014 Soykırımındaki rolünü ifşa eden çalışmaları nedeniyle tehditler aldı. İsmail, The Cradle'a şöyle konuştu:

“Irak'ın Kürdistan bölgesine gidemiyorum çünkü ölüm tehditleri alıyorum. Kutsal mekânımız Laleş'i bile ziyaret edemiyorum çünkü bölge Barzani'nin kontrolü altında.”

İsmail, soykırım sırasında IŞİD tarafından işlenen suçlar hakkında ABD Kongresi ve Kanada parlamentosuna ifade verdi. Ancak soykırımı önlemek için harekete geçebilecek olan Obama yönetimi yetkililerine Kürtlerin rolüne dair kanıtlar sunmaya çalıştığında, yetkililer kendisiyle konuşmayı reddetti.

Obama yetkilileri bunu görmek istemediklerini söylediler. Bunun nedenini Mirza İsmail şöyle açıkladı:

Neden görmek istemediler? Çünkü bu, bunun olmasına izin verdiğiniz için suçlu olmadığınız anlamına gelir. Bu şekilde, bilmediklerini iddia edebilirler. Ama kanıtları saklayamazsınız. Kanıtlar her yerde.

The Cradle'a konuşan bir başka Ezidi insan hakları savunucusu, 2014 soykırımından önce Sincar'ın Peşmerge tarafından işgal edilmesine karşı çıkan bir akrabasının Barzani'nin gizli polisi tarafından öldürüldüğünü söyledi. Aktivist, IŞİD katliamından sonra kaçtığı Batı ülkelerinden birinde mülteci olarak yaşıyor. Ancak yeni ikamet ettiği ülkedeki Kürtlerden de tehditler alıyor.

Ezidi insan hakları savunucusu şöyle söylüyor:

“Adalet uyuyor. Bir gün uyanacağını umuyoruz. Tanrı'nın bu adaletsizliği sonsuza kadar hoş göreceğini zannetmiyorum.”

Sınır dışı edilme

Soykırımdan on yıl sonra, Şengal'deki (Sincar) IŞİD saldırısından kaçan yüz binlerce Ezidi hala Irak'ın Kürt bölgesindeki aşırı kalabalık IDP kamplarında yaşıyor. Almanya'daki protestocular, uluslararası STK'ların kampların işletilmesi için Kürt yetkililere milyarlarca dolar yardımda bulunduğunu, ancak bu yardımların çoğunun yerinden edilmiş Ezidilere ulaşmadığını söylüyor.

Yıllarca Dohuk yakınlarındaki Shariya Kampında yaşamış bir Ezidi, The Cradle'a Ezidilerin çadırlarda yaşamaya devam ettiğini, günde sadece iki saat elektrik aldıklarını ve gıda ve su sıkıntısı çektiklerini söyledi. Ancak uluslararası STK temsilcileri kampı ziyaret ettiğinde elektrik ve suyun günde 24 saat verildiğini ve erzakların cömertçe dağıtıldığını söyledi.

STK çalışanları, Kürt yetkililerin Ezidilere ev sahipliği yapma konusundaki cömertliği hakkında övgü dolu raporlar yazıyor. Ancak ayrıldıklarında kamp koşulları bir kez daha geriledi. Kürt gizli polisi Asayiş'in kamplarda muhbirleri var ve onları yakından izliyorlar.

Bir nesil Ezidi çocuğun tüm çocukluklarını geçirdiği kamplardaki koşullara öfkelenen Ezidiler, Asayiş tarafından tutuklanma ve kaybolma korkusuyla seslerini çıkarmaya çekiniyor. Kimse açıkça “Uluslararası toplumdan ve STK'lardan gelen milyarlarca fon gerçekten nereye gidiyor?” diye sormaya cesaret edemiyor. 

Yeni bir soykırım mı?

Berlin'deki VETO-G Kampı'nda protesto gösterisi düzenleyen Ezidiler de yeni bir soykırımın kapıda olduğuna dair korkularını dile getirdiler. Protestocular, Almanya'nın son zamanlarda tehlikeli bir yolculuk yaparak güvenli bir yere ulaşan Ezidileri Irak'a sınır dışı etme politikasına son vermesini talep etti.

Kareba Hagemann The Cradle'a yaptığı açıklamada, Berlin hükümetinin soykırımdan kurtulanları, 2014 soykırımının Kürt faillerinin iktidarda olduğu Irak'a geri göndermesinin kendisini şoke ettiğini söyledi.

Ancak IKB'deki IDP kamplarında Kürt yönetimi altında yaşayan Ezidiler tamamen savunmasız ve Barzani hükümetinin insafına kalmış durumdalar. Kürt liderlerin yeni bir soykırım gerçekleştirmeye ya da kışkırtmaya karar vermeleri halinde, 2014'te olduğu gibi çok sayıda Ezidi kolaylıkla katledilebilir. 

Nefret söylemi

Yeni bir soykırım korkusu, Berlin'deki onuncu yıldönümü Soykırım protestosundan sadece bir hafta sonra, 9 Ağustos'ta patlak verdi. Binlerce Ezidi, Kürtlerin sosyal medyada ve camilerde IŞİD'in 10 yıl önce gerçekleştirdiği soykırımı tekrarlamakla tehdit etmelerinin ardından Irak'ın Kürt bölgesindeki IDP kamplarından korku içinde kaçtı.

The Cradle'a konuşan Ezidi kaynaklar, Asayiş'in göçün kanıtları ortaya çıktıktan sonra kamp çıkışlarını hızla kapattığını ve daha fazla ailenin ayrılmasına izin vermediğini belirtti. Bir kaynak şunları söyledi: 

“Şu anda gördüklerim 2014'teki soykırıma benziyor. Her biri mümkün olduğunca çok insanla dolu yüzlerce araba ve kamyonun Sincar'a kaçmaya çalıştığını görüyorum.”

Bu arada, Kürt sosyal medya kullanıcılarının zulüm gören dini azınlığa karşı şiddeti kışkırttıkları ve “Tüm Ezidiler kafirdir ve aynı ideolojiyi paylaşırlar. IŞİD onlardan herhangi birini hayatta bırakarak hata yaptı. Laleş [Ezidilerin kutsal mekanı] ile birlikte onları da yeryüzünden silmeliydiler.” tarzında paylaşımlar yaptıkları gözlemlendi.

Tel Ezer ve Siba Şeyh Hızır'ı Anmak

Ezidiler ayrıca 14 Ağustos'ta Berlin'de parlamento önünde toplanarak Sincar'da Ezidileri hedef alan büyük terör saldırısının 17. yıldönümü için bir nöbet tuttular.

14 Ağustos 2007'de Ezidi kasabaları Tel Ezer (Kahtaniye) ve Siba Şeyh Hıdır'da (Cezire) eşgüdümlü olarak patlatılan dört bombalı intihar aracı 796 kişinin ölümüne ve bin 500 kişinin yaralanmasına yol açmıştı.

Irak'ın kanlı tarihindeki en büyük ikinci terör saldırısının ardından Iraklı Tuğgeneral Abdulkerim Halef katliamın “mini bir nükleer patlama” sonrasına benzediğini söyledi.

The Cradle ile konuşan bir Ezidi, patlamayı duyduktan sonra Tel Ezer'in merkezindeki olay yerine koştuğunu anlattı. O sırada sadece beş yaşında olan Ezidi, patlamanın etkisiyle ortadan ikiye ayrılmış olan kardeşinin cesedini bulmuş.

The Cradle'a konuşan bir başka kurtulan ise bomba patladığında Tel Ezer'de sokakta futbol oynadığını söyledi. O sırada sadece beş yaşında olan bu çocuk, kendisinden sadece birkaç adım ötede duran kız kardeşinin nasıl havaya uçtuğunu anlatırken gözyaşlarına boğuldu.

ABD ordusu hemen bombalamanın “El-Kaide'nin tüm özelliklerini taşıdığını” duyurdu, ancak The Cradle ile konuşan Tel Ezer'den birçok Ezidi bombalamanın her iki kasabayı da sıkı bir şekilde kontrol eden Peşmerge ile koordinasyon içinde yapıldığını belirtti.  

Tel Ezer'den katliamdan kurtulan bir kişi The Cradle'a “Kimse bombalı kamyonlardan el-Kaide'nin sorumlu olduğuna inanmıyor. Bu devasa bomba yüklü kamyonlar kontrol edilmeden Tel Ezer ve Siba Şeyh Hatır'a nasıl girebildi?” dedi.  

Güçlü devletlerden destek

Ancak uluslararası toplumdaki bazı kesimler, halen devam etmekte olan Ezidi soykırımında Kürtlerin rolü konusunda gerçeği söylemeyi reddediyor. 2015 yılında, önde gelen insan hakları avukatı Emel Clooney, Ezidi soykırım kurbanlarını savunduğunu iddia ederek BM Güvenlik Konseyi'ne ifade verdi. 

Clooney ifadesinde şunları söyledi:

 “Önümüzde duran şeyin soykırım olduğunu biliyoruz ve bunun hala devam ettiğini de biliyoruz. Faillerin kim olduğunu tam olarak biliyoruz. IŞİD işlediği suçlarla internet üzerinden övünüyor.”

Daha sonra ise “Bu faillerin güçlü devletlerin hiçbirinden siyasi destek almadığını biliyoruz” iddiasında bulundu. Halbuki IŞİD'in güçlü devletlerden muazzam bir desteği var.

Clooney, Mesut Barzani ve Peşmerge'nin ABD, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve İsrail'in yardımıyla soykırımı gerçekleştirmek için IŞİD'le komplo kurduğu gerçeğini söylemek yerine, parmağını yalnızca güçlü siyasi sponsorları adına suçu işleyen alçak IŞİD piyadelerine doğrulttu. 

Emel Clooney ve uluslararası toplumdaki diğerleri Ezidi soykırımı gerçeğini ortaya çıkarmayı reddettikleri için, bu görev Ferhat Şamo Roto, Kareba Hagemann, Mirza İsmail ve isimleri asla bilinmeyecek olan ancak adaleti uykusundan uyandırmak için hayatlarını riske atan diğer birçok Ezidi gibi cesur hak savunucularına kalmıştır.

Çeviri: YDH