YDH - İsrail rejiminin Lübnan ve Suriye'ye yönelik başlattığı operasyonlar, bölgede son dönemdeki gelişmeler ve özellikle İsmail Heniyye ve Hasan Nasrullah gibi isimlerin etkinlikleri göz önünde bulundurulduğunda, yakın gelecekte büyük bir çatışmanın habercisi olabilir.
İsrail’in bu operasyonları, nihayetinde üçüncü bir Lübnan savaşının başlamasına zemin hazırlayan ciddi ve tehlikeli bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Her ne kadar İsrail, bu operasyonların sınırlı ve geçici olduğunu iddia etse de savaşın gidişatı ve olası sonuçlar birçok faktöre bağlı.
Son bir ayda, İsrail’in Güney Lübnan ve Kuzey Filistin cephelerindeki gelişmelere odaklandığına tanık olduk. Bu odaklanma, Hizbullah’ın İsrail’e karşı gerçekleştirdiği bir dizi eylem ile Lübnan, Irak ve Yemen’den direniş örgütlerinin Filistin’deki başarılı operasyonlarının bir sonucudur. Mevcut durum, İsrail'in lehine gibi görünmüyor.
İsmail Heniyye, Salih el-Aruri, Fuad Şukur, İbrahim Akil, Ali Kareki, Muhammed Hüseyin Surur gibi isimler ve Hizbullah’ın saha komutanları, İsrail'in stratejisine karşı direndi.
Özellikle, İsrail’in Şahrirat Neşnan bölgesinden çekilmesi, işgalciyi çok daha zor hale getirdi. Direniş gruplarının karşı saldırıları, İsrail'in bölgedeki konumunu ciddi şekilde zayıflattı.
Bölgedeki gerginlik, özellikle Güney Lübnan ve Kuzey Filistin cephesinde oldukça yüksek ve hatta Suriye’nin güneyinde eş zamanlı operasyonların gerçekleşme ihtimali de konuşulmaya başlandı.
İsrail’in Lübnan’a geçici saldırıları, Hizbullah için yeni bir durum değil. Nitekim, 1982’de İsrail’in Lübnan’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar da benzer bir şekilde başlamıştı.
O dönemde, İsrail, İngiltere büyükelçisini terfi ettirmek ve Filistinli direniş hareketi liderlerini takip etmek bahanesiyle Güney Lübnan’a bir saldırı düzenlemişti.
Saldırı sonucu rejim güçleri Beyrut’a kadar ilerlemiş, Filistinli, Lübnanlı ve Suriyeli milisler kuşatılarak teslim olmak zorunda kalmıştı.
Bu savaş, başlangıçta Filistinli direnişçilerin Güney Lübnan'dan çıkarılmasıyla sonuçlandı. Ancak daha sonrasında Hizbullah’ın kuruluşu ve diğer Lübnanlı direniş örgütlerinin güç kazanmasıyla, İsrail Güney Lübnan’dan çekilmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise benzer bir dinamik tekrar harekete geçebilir.
2006 yılında, 33 Gün Savaşı olarak bilinen ikinci savaşta, İsrail Güney Lübnan’a yönelik geçici bir harekât başlattı ve bölgenin 1 kilometrelik kısmını işgal etti. Fakat savaş, 11 Ağustos 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı ile sona erdi.
Bu karar, Hizbullah-Lübnan-İsrail savaşını durdurmak amacıyla alınan önemli bir adım oldu. Karara göre, Hizbullah’ın Güney Lübnan’ı terk etmesi ve bölgenin istikrara kavuşması hedeflendi.
Aynı şekilde İsrail de Güney Lübnan’dan çekilmeyi kabul etti ve Lübnan topraklarını tamamen geri bırakmak zorunda kaldı.
ISW News'in analizine göre İsrail'in harekâtı, Siyonist rejim içerisinde hem destekçileri hem de karşıtları olan bir kampanya olarak öne çıkıyor. Bu harekâtı destekleyenler, Hizbullah’ın askeri kabiliyetlerindeki eksiklikleri ve Lübnan’da İsrail’e karşı zayıf direnç gösterilmesini gerekçe göstererek bu tür operasyonları savunuyor. Karşıtlar ise, İsrail’in bu saldırılarının gerekli olmadığını ve daha fazla yıkıma yol açabileceğini savunuyor.
İsrail’in Güney Lübnan’da potansiyel harekât senaryoları:
Güney Lübnan'da güvenlik çemberi oluşturulması: İsrail, Güney Lübnan’da 5-10 kilometrelik bir tampon bölge oluşturabilir. Bu bölge, İsrail’in saldırı güçlerine Hizbullah'a karşı avantaj sağlasa da Lübnan halkının işgal edilmesine yol açabilir ve uzun vadede İsrail için olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Geniş çaplı harekât: Güney Lübnan’da büyük bir operasyon ihtimali de gündemde. Bu operasyon birkaç farklı eksende ilerleyebilir:
A Ekseni: Nakura-Sur’dan Sayda’ya ve Beyrut’un güneyine doğru ilerleyiş.
B Ekseni: Marun er-Ras ve Bint Cibeyl'e ve Nabatiye’ye doğru hareket.
C Ekseni: Kiryat Şimona'nın kuzeyinden Merceyun ve Nabatiye’ye doğru ilerleyiş.
Suriye'ye ve Lübnan’ın doğusuna: Suriye’ye yönelik bir harekât ilk bakışta olası görünmese de Suriye ordusunun zayıf durumu ve güneydeki silahlı grupların varlığı, İsrail’in bu eksende de harekete geçebileceğini gösteriyor. İsrail, Deraa ve Kuneytra gibi bölgelerde direniş gruplarına karşı operasyonlarını hızlandırabilir.
Rejimin harekâtına ilişkin bu senaryolar, İsrail’in Lübnan’daki geçmiş operasyonlarıyla paralellik gösteriyor. İsrail’in Orta Doğu’da uyguladığı geçici harekatlar, Gazze'den Lübnan ve Suriye’ye kadar geniş bir cephede devam ediyor. Bu operasyonlar, bölgedeki siyasi dengelere ve ABD’nin desteğine bağlı olarak genişleyebilir.
Siyonist rejim, karşısındaki direniş örgütlerinin durumunu dikkatle analiz ederken, en ufak bir uyumsuzluk belirtisi gördüğünde saldırıya geçme eğiliminde. Filistin, Gazze, Lübnan ve Suriye’deki mevcut gelişmeler, Netanyahu’nun İran ve Yemen’e yönelik planlarıyla birleşince, bölgedeki gerilimin daha da artabileceği görülüyor.