YDH- Amerikan rejimi, Başkan Joe Biden ve ekibinin 25 Eylül'de, Lübnan'daki çatışmaları durdurmayı ve ateşkes görüşmelerini yeniden canlandırmayı amaçlayan yeni bir diplomatik girişim başlattığını açıkladı.
Washington tarafından başlatılan ve İsrail-Lübnan arasındaki çatışmaların durdurulmasını amaçlayan bu diplomatik girişim Fransa, İsrail, Lübnan ve bazı Arap ülkeleri tarafından da desteklendi.
Amerikalı yetkili, “Kuzey cephesi için diplomatik bir çözüm bulmak amacıyla çeşitli ülkelerle işbirliği yapıyoruz” dedi.
İsrailli yetkililer Başbakan Benyamin Netanyahu'nun bu girişimin değerlendirilmesini onayladığını doğruladı.
İsrailli Gazetci Barak Rawid yönetimindeki Axios haber sitesi, kendi kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Amerika'nın söz konusu ettiği planın daha geniş çaplı bir çatışmayı önlemek için geçici bir ateşkes sağlamayı, yerinden edilmiş yerleşimcilerin evlerine dönmesini kolaylaştırmayı ve Gazze'deki ateşkes ve tutuklu müzakerelerini yeniden canlandırmayı amaçladığını belirtti.
Bu gelişmelerin ardından, Birleşik arap Emirliklerinin yayın kuruluşu Sky News Arabia 21 günlük bir ateşkesin yakında yürürlüğe girmesinin beklendiğini öne sürmüştü.
Bir Beyaz Saray yetkilisi de ateşkes açıklamasının İsrail ve Lübnan hükümetleriyle koordine edildiğini ve önümüzdeki saatlerde onaylanmasının beklendiğini açıklamıştı.
Beyaz Saray yetkilisi, "Bu bir dönüm noktası, bu zamanı Gazze de dahil olmak üzere tüm cephelerde başarılar elde etmek için kullanmaya çalışacağız,” dedi.
Daha sonra, İsrail meclisinden, Netanyahu'yu koalisyondan ayrılmak ve 'hükümetini' devirmekle tehdit eden aşırı sağcı bakanlar ve muhalif partililer ateşkesin kabul dahi edilemeyeceğini dile getiren sesler yükseldi.
Maliye Bakanı Bezalel Smotriç, ‘düşmana 21 günlük ateşkes vererek aldığı ağır darbelerden kurtulması için zaman tanınmaması gerektiğini’ vurguladı.
Diaspora Bakanı Amihay Şikli daha da ileri giderek, ateşkestense ‘tampon bölge oluşturmayı amaçlayan bir kara harekâtı olmadan kuzeydeki savaşın sona eremeyeceğini’ savundu.
tarafların prensip olarak kabul ettiği 21 günlük geçici ateşkes çerçevesinde 2000 yılında BM tarafından onaylanan, İsrail ve Lübnan'ı ayıran ‘mavi hat’ boyunca geçerli olacaktı ve ateşkes sırasında taraflar, sivillerin hem İsrail hem de Lübnan'daki evlerine dönmelerine olanak sağlayacak kapsamlı bir anlaşmayı müzakere edeceklerdi.
Amerikalı yetkililer ''Lübnan ve İsrail'in işbirliğine önem verdiklerini'' teyit etti.
Ertesi gün, New York uçağından yazan Netanyahu ateşkes görüşmelerini yalandı:
“Ateşkesle ilgili haber yanlıştır. Bu, Başbakan'ın yanıt bile vermediği bir Amerikan-Fransız önerisidir.”
Başbakan Netanyahu'nun sosyal medya hesaplarından da paylaşılan mesajda “Kuzeydeki çatışmaların hafifletilmesine yönelik sözde direktifle ilgili haber gerçeğin tam tersidir” denildi.
Mesajda “Başbakan, kendisine sunulan plana göre İsrail ordusuna tüm gücüyle savaşmaya devam etmesi talimatını vermiştir. Gazze'deki çatışmalar da savaşın tüm hedeflerine ulaşılana kadar devam edecektir.” ifadeleri yer aldı.
İbranice yayın yapan Kanal 14 televizyonunun internet sitesinde yayımlanan haberde, "Eğer bu doğruysa, İsrail'in son dönemdeki kapsamlı saldırılarında Hizbullah'ın binlerce üyesini etkisiz hale getirmesi ve özellikle iletişim kanallarını devre dışı bırakmasıyla oluşan kaos ve dağınıklık durumu, bu ateşkesle birlikte tersine dönebilir ve Hizbullah'ın güçlenmesine yol açabilir," denildi.
Kanal 14 ekledi:
''Ateşkes kararı, olayların akılcı yönetilip yönetilmediği konusunda büyük şüpheler uyandırmaktadır."
Uzmanlara göre, bu ateşkes Hizbullah'a yönelik bir komplonun ta kendisi olarak planlanmış görünüyor.
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Bou Habib, Perşembe günü yaptığı açıklamada Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah'ın geçen hafta İsrail tarafından öldürülmeden hemen önce “tam bir ateşkes” için anlaştığını açıkladı.
Bou Habib, Amerikan PBS kanalına verdiği mülakatta Nasrullah'ın suikasta uğramadan hemen önce ateşkesi kabul ettiğini ve Lübnanlı yetkililerin Amerikalı ve Fransız arabuluculara hükümetin ateşkese rıza gösterdiğini bildirdiğini söyledi.
Bou Habib ayrıca ABD ve Fransız temsilcilerin kendilerine İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun da anlaşmaya onay verdiğini söylediğini aktardı.
Batı ve Batı'nın domine ettiği Arap medyası ve onların güdümündeki etki ajanlarının ''Nasrullah ölmeden önce Gazze'yi terketti'' söylemiyle çarpıttığı ateşkes ve suikast olgusuna dair, Lübnanlı gazeteci Hasan İllaik, 3 Ekim günü X hesabında düşüncelerini paylaştı.
İllaik, ''Lübnan'daki soykırım ekseninin destekçileri'' diyerek atıfta bulunduğu Batı-Arap medyası ve gazetecilerinin gerçekleri görmezden geldiğini ifade etti ve şunları yazdı:
''Lübnan'daki soykırım ekseninin destekçileri açıklanan aşağıdaki gerçekleri görmezden gelmekte ısrar ediyorlar: Lübnan devleti (ve tabii ki Hizbullah) güney cephesinde ateşin kesilmesini öngören Amerikan-Fransız girişimini kabul etti.
Cumhurbaşkanı Nebih Berri'nin açıkladığı girişim, Amerikalılar ve Fransızlar tarafından Lübnan ve Gazze arasındaki savaşın durdurulmasının işgal varlığının sözde onayıyla aynı zamana denk gelmesini öngörüyordu.
Girişimin adımları için bir başlangıç takvimi üzerinde anlaşmaya varıldı.
İşgal varlığı nasıl karşılık verdi? Seyyid'i öldürerek, güney banliyölerinde bir katliam gerçekleştirerek ve saldırıyı genişleterek.
Buna rağmen Lübnan'daki soykırım ekseninin destekçileri, savaşa girme kararının bir İsrail-Amerikan kararı olduğunu kasıtlı olarak görmezden gelerek, direnişin savaşı durdurmak için adımlar atmasını talep ediyor.
Bu kararı bozmak şu anda siyasette değil, sahada mümkün.''
İllaik'in ''sahada mümkün'' diyerek şartı netleştirdiği açıklaması, Şeyh Naim Kasım'ın konuşması ile uyumluluk gösteriyor.
Nasrullah'ın şehadeti sonrasında konuşma yapan Şeyh Naim Kasım, yas sürecinde olmasına rağmen şunları söyledi:
"Direniş, Filistin'i savunmak için Gazze'yi desteklemeye aynı kararlılıkla devam edecek.
Savaşın uzun süreceğini biliyoruz ve her türlü olasılığa hazırız. Bu savaştan zaferle çıkacağız.''
Nasrullah'ın denkleminin şartları, geçtiğimiz aylarda tecrübe edildiği üzere, açıktı: ''Gazze'deki savaş dursun biz silah bırakalım''
Geçici ateşkese ve soykırım destekçisi rejim ve kesimlere, Hizbullah'ın şartları ilkelerinden de açıktı ve bu Kasım'ın demecinde görülebilir.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi İletişim Danışmanı John Kirby, Nasrullah'ın şehadetinden bir gün önce, öğleden sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD'nin İsrail ile Hizbullah arasında 21 günlük geçici bir ateşkes çağrısı yaptığını, çünkü İsrail'in bunu desteklediğini düşündüklerini söyledi.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, karşılık olarak, New York’a İsrail ordusunun Hizbullah’a karşı askerî harekâtına devam edeceğini açıkladı. Netanyahu, eşi Sara ile birlikte bir şemsiyenin altında dururken pistte gazetecilere, “Hizbullah'ı tüm gücümüzle vurmaya devam ediyoruz ve kuzeydeki vatandaşlarımızın evlerine dönmesini sağlamak gibi hedeflerimize ulaşana kadar durmayacağız,” ifadelerini kullanmıştı.
Netanyahu, “Politikamız nettir, bu yüzden kimse yanlış anlamamalıdır,” diye ekledi.
İsrail Kanal 13 haber sitesine göre, İsrail Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Herzi Halevi, Nasrullah'ın şehadetinden iki gün önce, Hizbullah'a karşı askeri operasyonları sürdürmenin önemini vurgulayarak, olası bir ateşkes fırsatını reddederek “Yıllardır bu fırsatı bekliyorduk” demişti.
Halevi, Hizbullah'ın ''üst düzey yetkililerini öldürmek ve silah transferlerini engellemek'' gibi temel askeri hedeflere odaklandığını kaydetmişti.