YDH - İbraince yayın yapan ve Netanyahu'nun partisi Likud'a yakın olan Kanal 14, Ayetullah Sistani’nin fotoğrafını "hedef listesine" aldı ve Sistani’nin cihat fetvası vermesinden rejimin korku duyduğunu açık açık gösterdi. Akademisyen Muhsin el-Kazvini, Rey el-Youm gazetesinde yer alan makalesinde, İsrail’in tarih boyunca "Büyük İsrail" hedefini sürdürdüğünü anımsatıyor. İsrail’in uzun vadeli hedeflerinde, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Irak da yer alıyor. İsrail, bu hedeflerine bazen diplomatik yollarla, bazen de askeri güç kullanarak ulaşmaya çalışıyor.
İsrail’in hedef aldığı isimlerin arasına en yüksek dini merci olan Ayetullah Sistani'nin fotoğrafını koyması tesadüf değil. Bu fotoğrafı paylaşan Kanal 14, Likud Partisi'ne yakınlığıyla biliniyor ve Netanyahu’nun yıkıcı politikalarını destekliyor.
Bu paylaşımın, İsrail’in Ayetullah Sistani’nin cihat fetvası verme ihtimalinden duyduğu korkuyu yansıtması bir yana, Netanyahu'nun konuşmasında işaret ettiği İşaya kehanetinde yer alan Asuriler tarafından Yahudilerin esir alınması ve Babil’e sürülmesi meselesi de göz ardı edilemez. Bu, İsrail’in Irak üzerindeki emellerini açıkça ortaya koyuyor.
Kimse, İsrail’in "Büyük İsrail" hayallerinden vazgeçtiğini düşünmüyor. Tevrat’taki Tekvin kitabında, Tanrı'nın İbrahim ile yaptığı antlaşmada söylediği şu sözler hatırlanmalı: “Mısır Nehri'nden büyük nehir Fırat’a kadar olan bu toprakları senin soyuna vereceğim”.
İsraillilerin gözleri hâlâ Irak’a çevrilmiş durumda. Theodor Herzl, Yahudiler için bir yurt aramaya başladığında, ilk adımlarını Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid ile müzakere ederek atmıştı. Nitekim Sultan, Herzl’e Irak’ta Yahudi yerleşim birimi kurulmasını teklif etmişti.
Bu durum, Herzl’in 12 Temmuz 1902’de Siyonist hareketin finansörü Rothschild’e yazdığı mektupta da açıkça dile getirilmişti: "Osmanlı Sultanı bana Yahudilerin Irak’ta yerleşmesini teklif etti".
Yahudilerin Filistin’e göç etmeye başlamasıyla birlikte, Avrupalı Siyonist örgütler, Doğu Avrupa'dan Yahudi çiftçilerin Irak’a yerleştirilmesini önermişti. Irak’ın verimli toprakları ve su olanakları bu tür bir yerleşimi cazip kılıyordu.
2003 yılında, İsrail’in Irak üzerindeki hevesleri yeniden canlandı. İsrail, 2003’teki Irak Savaşı ile bağlantılı olarak Yahudi mülklerinin geri alınması bahanesiyle, Irak’tan göç etmiş Yahudileri ülkeye dönmeye teşvik etmişti.
Bu dönemde, Amerikalı düşünür Michael Collins Piper, 2003 Irak Savaşı’nın İsrail’in Büyük İsrail planıyla ilişkili olduğunu dile getirdi. İsrail'in bu planda, Irak’taki kutsal türbelerin Büyük İsrail sınırlarını oluşturduğunu iddia ediyorlar. Bu türbeler arasında Musul’daki Nahum’un kabri, Babil'deki Hezekiel’in kabri, Maysan’daki Ezra’nın kabri ve Kerkük'teki Daniel peygamberin türbesi yer alıyor.
İsrail’in bu türbelerin varlığını Yahudi halkının bu bölgelerde yaşadığına dair bir kanıt olarak göstermeye çalıştığı iddiası ise tarihsel olarak geçersizdir. Tarihsel çalışmalar bu bölgelerde Yahudilerin yanı sıra Hristiyanlar, Müslümanlar ve diğer dinlerden insanların da yaşadığını doğrulamıştır.
Özellikle Elkuş, bugün Hristiyanların yoğun olarak yaşadığı bir yerleşimdir ve pek çok kiliseye ev sahipliği yapmaktadır.
Ancak İsrail, toprak işgali ve yerleşim inşa etme arzusunu meşrulaştıracak her türlü bahaneyi arıyor. Bu durum, bugün Batı Şeria’da olduğu gibi, gelecekte Gazze Şeridi ve Güney Lübnan’da da görülecektir. İsrail, Güney Lübnan’da yerleşim kurma planlarını uygulamaya koymaya başladı, fakat burada direnişle karşılaşıyor ve Hizbullah’ın direnişi karşısında şu ana dek başarısız oldu.
İsrail’in planları her zaman geleceğe dönük olur. Yakın, orta ve uzun vadeli hedeflerini belirler ve bu hedefler doğrultusunda hazırlık yapar. Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Irak gibi ülkeler, Büyük İsrail planının hedefleri arasında yer alıyor. İsrail bu hedeflerine ulaşmak için bazen müzakereler ve normalleşme adımlarıyla, bazen de yıkıcı güç kullanarak farklı yöntemler izliyor.
Çeviri: YDH