Hasan Nasrullah’tan çarpıcı açıklamalar

01 Ocak 1970

SAAF-Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah, el-Menar televizyonuna yaptığı açıklamada

SAAF-Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah, el-Menar televizyonuna yaptığı açıklamada Lübnan’da yaşanan siyasi bunalımla ve bölgeyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

 

Öncelikle İsrail Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’un istifasına değinen Nasrullah, “İsrail haber kaynaklarından istifa haberini durduğumda doğal olarak çok sevindim. Ben savaşın başlarında da Halutz’un istifa edeceğine inanıyordum; ama size şunu da söyleyeyim ki İsrail Savunma Bakanı Amir Peretz’in ve Başbakanı Ehud Olmert’in istifalarını da bekleyin. Gerçek şu ki ikinci başarısız kişi Peretz olacak ondan sonra da Olmert’in istifasını veya görevden uzaklaştırılmasını bekleyin” dedi.

 

İsrail’de yaşanan bunalımla ilgili değerlendirmelerde bulunan Nasrullah şunları söyledi: “İsrail’de yaşanan bunalımın adını askeri sistem, siyasi sistem ve halk arasında var olan mutlak güvensizlik olarak koyabiliriz. İsrail belki yeni silahlar yaparak ve ordu yapısı içerisinde değişikliklere giderek bir kez daha askeri sistemi canlandırabilir; ama bu kurumun halk ve siyasi liderler nezdinde kaybolan güvenini tekrar kazanabilmesi kolay olmayacaktır. İsrail’de yeni bir seçim yapılacak olursa Kadima Partisi bütünüyle yok olmazsa ancak üçüncü olabilecektir. Olmert’in tek taraflı politikalar iflas etmiştir, biz Lübnan ve Filistin konusunda tek taraflı politikalar uygulayamayız diye itirafta bulunması ne anlama gelmektedir? Bugün bu strateji, Olmert’in de itirafıyla resmen iflas etmiştir. Bugün bu, Olmert’in ve Şaron’un partisi bitmiş, artık bu partinin İsrail’de anlamı kalmamıştır.

 

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah, “Halutz’un istifası, Lübnan’daki siyasi süreci nasıl etkiler” şeklindeki bir soruya da şu cevabı verdi: “Sadece Halutz değil, Peretz ve Olmert de istifa etse, İsrail’deki tüm devlet sistemi de değişse, İsrail yenilgisini resmen istifa da etse Lübnan’daki bazı siyasi partiler kişisel ve partisel sebeplerle savaşta İsrail’in zafer kazandığında ısrar edecektir. Zira bunların Hizbullah’ın İsrail’i yendiğini itiraf etmesi, istemedikleri Direniş’in zaferini itiraf etmeleri anlamına gelecektir.”

 

“Hizbullah’ın elinde bazı Lübnanlı yetkililerin son yapılan savaşta İsrail’le işbirliği yaptıklarına dair bir belge var mı?” şeklindeki bir soruyu da cevaplayan Nasrullah, “Tüm bunlar, bu savaşın hedefiyle ilgilidir, ben daha önce söylediğim tüm sözlerim konusunda ısrar ediyorum ve diyorum ki bu konu bağımsız bir araştırma komitesi tarafından belirlenmelidir, birçok kişi hakkında yapılan suçlamalara cevap vermelidir. Savaş sırasında ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ‘Biz yeni Ortadoğu’nun doğmasını bekliyoruz’ şeklindeki o ünlü sözünü söyledi. Bu Ortadoğu, bundan çok daha derin bir tanıma sahiptir. Yeni Ortadoğu, Lübnan’dan başlamak üzere Suriye, İran, Afganistan, Arabistan, Fars Körfezi ülkeleri ve nihayet kuzey Afrika ülkelerine kadar olan ülkelerin ırkçı ve taifeci politikalar çerçevesinde küçük parçalara ayrılmasından başka bir şey değildir. Açıktır ki bunalım, çatışma ve istikrarsızlık içinde olan bir bölge, İsrail’in kurtarıcısı olacak ve İsrail’i destekleyecektir” dedi.

 

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah, ülkedeki bazı siyasi partilerin Hizbullah’ı siyasi ve askeri dengeden silmeye çalışmasıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

 

“Savaştan önce Lübnan içinde de İsrail içinde de bunu arzulayanlar vardı, savaştan sonra da bu arzu devam etti. Son savaş, Lübnan içindeki bazı partilerin isteği üzerine devam etti. Ben bu konuda bağımsız bir araştırma komisyonu kurulmasını istiyorum. Bağımsız bir komisyon yaşanan büyük gelişmeleri Lübnan halkına ifşa edebilir” Hizbullah’ın hükümetteki tüm kesimleri tezyif ettiği ve zan altında bıraktığı yönündeki suçlamalara da değinen Nasrullah “Fuad Sinyore’nin şahsı tüm bakanlar kurulu demek değildir. Lübnan başbakanı üçüncü sırada yer almaktadır. Binaenaleyh, biz Taif Anlaşması’na göre hareket ettik. Eleştirdiğimiz zaman tüm bakanlar kurulunu eleştirdik. Biz Lübnan hükümetiyle meseleleri görüşerek değerlendirmek istedik; ama bu fırsatı bizden alan hükümet oldu” diye konuştu.

 

Hükümet karşıtlarının gösterileri başlatmasının üzerinden 50 gün geçmesine rağmen hala sonuç alamamasını da değerlendiren Nasrullah: “Bu hareket, demokratik usullere uygun şekilde davranıyor, dolayısıyla hedefine ulaşmasının uzun bir zaman alması da doğaldır. Şunu söyleyebilirim ki Sinyore hükümeti, uluslar arası destek alma konusunda bir rekor kırdı. O kadar ki Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından bu yana hiçbir Arap ülkesi böylesine büyük bir uluslar arası desteğe şahit olmadı. Hükümet karşıtlarının başından beri izlediği taktik çok açıktır. Biz, büyük bir noktadan başladık ve büyük bir konsensüsle bitirmek istiyoruz” diye konuştu.

 

“Hükümet karşıtlarının başlangıçtaki hedefi, ulusal birlik hükümetinin kurulmasıydı ve hiç kimse hükümetin veya Sinyore’nin gitmesinden söz etmiyordu. Fakat maalesef hükümet hatalarını sürdürmekte ısrar etti ve bizi dinlemeye yanaşmadı. Şimdi artık hükümetin kurulması bizim önceliğimiz değil, şu anki önceliğimiz mevcut başbakanın gitmesi ve erken seçimlerin yapılmasıdır. Biz, seçim yapılıncaya kadar da bir geçici hükümetin ülkeyi idare etmesini istiyoruz” diyen Hizbullah Genel Sekreteri, bölgesel sorunlara ve Irak’ta yaşanan gelişmelere de değinerek şunları söyledi:

 

“Irak konusu son derece hassas bir konudur. Bugün Irak’taki en tehlikeli konu Sünnilikle Şiilik arasında ihtilaf çıkarılmasıdır. Bu yüzden de başta Irak’ın bölünmesi olmak üzere ABD emperyalizminin saldırgan planları konusunda bilinçli olmak gerekiyor. Çünkü eğer Irak bölünüp parçalanırsa, bu Suriye’ye de çekilecektir, daha sonra İran’a ve ardından da Arabistan’a… ABD’nin Irak’taki en temel önceliği Irak’ın tümüyle işgal altına alınmasıdır. ABD, Irak’taki bunalımı bir Şii-Sünni bunalımı haline getirmeye çalışıyor. Bunun için de Irak’taki nüfuzunu geliştirmeye dönük olarak çeşitli yolardan yararlanıyor. Bu çerçevede de örneğin, ‘Irak’ın aslı sorunu İran’ın nüfuzudur; bu nüfuzu ortadan kaldırabilmek ve İran’ın Irak’a müdahalesini önleyebilmek için ABD adımlar atmalıdır’ deniyor. Saddam’ın idamı ABD’nin Şiilerle Sünniler arasında fitne ve çatışmanın yayılması noktasındaki kazanımlarından biri oldu. Maliki hükümeti gerekli cesareti gösterip Irak ve bölge halklarına Saddam’ın idamının arka planındaki meseleleri ifşa etmelidir.”

 

Irak konusunda ABD ile İran arasında yaşanan gerilimlere de değinen Nasrullah, “ABD bugün Irak için ortak bir düşman yaratmak istiyor. Bu ortak düşman İran’dan başkası değil. Bunu söz konusu edenler, tüm dünyanın bildiği son derece eski bir plan olan bölgedeki Siyonizm planını incelemiş midir? İran’ın Irak’ta nüfuz planı diye bir şey yoktur. Böylesi bir şey ispat edilmemiş farazi bir şeydir. Fakat Siyonizmin planı 50 yıllık bir plandır, İsrail ve ABD de bu yönde hareket etmektedir. İsrail gibi böylesine eski bir düşmanı görmezden gelip İran’ın Irak’taki nüfuz planından söz etmemizin anlamı ve mantığı nedir? ABD güce dayandığı ve arzuladığı demokrasiyi güç yoluyla kurmayı düşündükçe dünyanın her yerinde yenilecektir” dedi.