YDH - İsrail, Hamas lideri Yahya Sinvar'ın şehit edilmesiyle zaferi aceleyle kutlamaya başlamış gibi görünse de uzmanlar, direniş hareketlerinin liderlerine suikast düzenlemenin beklenmedik sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıyor. Bu tür suikastlar, hareketler üzerinde ters etki yapabilir.
The Guardian, “baş kesme stratejisi” olarak bilinen ve liderleri hedef alan suikastların tarihini inceleyerek Irak, Vietnam, Usame bin Ladin, 11 Eylül saldırıları ve Afganistan'daki Taliban gibi örnekler üzerinden bu tür eylemlerin hareketler üzerindeki etkilerini ele aldı.
Makale, suikastlar sonrasında bu örgütlerin nasıl değişime uğradığını ya da toparlandığını ortaya koydu.
Bazı örgütler ciddi şekilde zayıflarken, Taliban gibi hareketler toparlanarak 2021'de Afganistan'ın yönetimini geri almayı başardı.
The Guardian, bu bağlamda şehit Seyyid Hasan Nasrullah ve Hizbullah'ın İsrail tarafından lider kadrolarına yönelik suikastlara rağmen güçlenmeyi sürdürdüğünü anımsattı.
Gazete, liderleri hedef almanın ve aynı zamanda hareketi zayıflatmaya çalışmanın oldukça nadir görülen bir strateji olduğunu belirtti.
Hizbullah örneği, bu stratejinin başarısız olmakla kalmayıp, direniş hareketlerinin kararlılığını ve toparlanma hızını artırabileceğini gösteriyor.
Hamas’a gelince, İsrail son yirmi yılda Şeyh Ahmed Yasin’den şehit İsmail Heniye'ye ve son olarak Yahya Sinvar’a kadar pek çok liderine suikast düzenledi.
Fakat The Guardian’a göre, “Her ölüm bir değişime yol açtı ama bu değişim nadiren beklendiği gibi oldu".
Tarihsel olarak lider suikastlarının sonuçlarını önceden tahmin etmek neredeyse imkânsız.
Bu belirsizlik, suikastları emredenler veya başarıyı kutlayanlar için önemli olmayabilir, ancak politik faktörler ve intikam duygusu ciddi sonuçlar doğurabilir.
Gazeteye göre, Sinvar’ın şehadetiyle İsrail’de ya da başka yerlerde yapılacak kutlamalar, geleceğin belirsiz olduğu bilinciyle gölgelenmeli.
Bu olay Gazze savaşının sona erdiğine işaret ediyor olabilir, ancak geçmiş deneyimler bu tür cinayetlerin uzun vadede kesin bir zafer getirmediğini gösteriyor.
Amerikalı siyaset bilimci Steven A. Cook, “bir fikri öldüremezsiniz” klişesine dikkat çekerek, Foreign Policy dergisinde İsrail’in Aksa Tufanı Operasyonu’nun beyni olan Yahya Sinvar’ın öldürerek büyük bir başarı elde ettiğine inandığını, buna rağmen, Lübnan ve Filistin’deki direniş hareketlerinin liderlerinin suikasta uğramasının Siyonist rejimin güvenlik mitolojisini beslemekten öteye geçemediğini savundu.
Cook’a göre, İsrail hala silahlı direniş hareketlerini alt edememiş durumda. Siyaset bilimci, Seyyid Hasan Nasrullah’ın, 1992’de Seyyid Abbas Musevi’nin suikastından sonra Hizbullah’ı bölgenin en güçlü direniş hareketlerinden biri haline getirdiğini vurguladı.
Ayrıca Cook, Nasrullah ve diğer liderler öldürüldüğünde bile Hizbullah’ın İsrail’e eşi benzeri görülmemiş bir füze yağmuru başlattığını anımsattı.
Benzer şekilde, Hamas’ın kurucu lideri Şeyh Ahmed Yasin de bir hava saldırısında şehit edilmişti.
Cook, bu suikastın haleflerinin stratejilerini değiştirmediğini belirtti ve Sinvar’ın ölümüyle farklı bir sonuç beklenmemesi gerektiğini savundu.
Bazıları Sinvar’ın ölümüyle Hamas’ın zayıflayacağını düşünse de Cook, direnişin Filistinliler için “kimliğin kritik bir bileşeni” olduğuna işaret etti.
Siyaset bilimci, Sinvar’ın, doğal bir ölüm yerine İsrail'in tank mermisiyle hayatını kaybetmeyi tercih ettiğini ve bu şehadetin daha fazla direnişe ilham kaynağı olacağını öne sürüyor.
Son olarak Cook, şu değerlendirmeyi yaptı: “İsrail’in Sinvar’ı öldürmesi bugün büyük bir zafer gibi görünebilir, ancak her zaman olduğu gibi, başka liderler ortaya çıkıp direnişi sürdürecektir.”