YDH - Sudan'daki çatışmaların sona erdirilmesi konusunda Siyonist rejimin "dostu" ülkeler arasında yoğun bir trafik var. Fakat ABD Dışişleri Bakanı Blinken, bu sürece yüksek seviyede müdahil olmaktan kaçınıyor ve Sudan dosyasını alt düzey yetkililere bırakmış durumda, bu da Arap güç merkezlerinde göz ardı edilmelerine yol açıyor. Öte yandan Quincy Enstitüsü'nden araştırmacı Alex De Waal'a göre İsrail'in Sudan'a özel bir ilgisi mevcut.
İsrail, Sudan’da perde arkasında etkili bir güç olmaya devam ediyor.
Sudan’a barış getirme yollarının uzun zamandır Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden geçtiği biliniyor, ki bunlar Amerika’nın en yakın üç Arap müttefiki. Ancak geçen ay İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Sudanlılara ülkeleriyle ilgili kendisinin de bir çıkarı olduğunu hatırlattı.
Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşan Netanyahu, Sudan’da büyük bir yankı uyandıran bir hareketle iki harita gösterdi: 'Lanet' ve 'Nimet'. İlk haritada İsrail’in ezeli düşmanları —İran, Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’deki Ensarullah— siyahla işaretlenmişti. İkinci haritada ise dostları —Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Sudan— yeşil renkte gösterilmişti.
Bu konuşmanın hemen ardından İsrailli gazeteci Jonathan Lis, İsrail’in Gazze’deki çatışmayı sonlandırmak için bir anlaşma üzerinde çalıştığını yazdı.
Bu anlaşma, üst düzey Hamas liderlerinin Sudan’a sürgüne gitmesini öngörüyordu. Hamas bu iddiayı reddetti; Yahya Sinvar, Gazze’de ölmenin Sudan’da güvenli bir yere gitmeye tercih edileceğini belirtti.
Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAK) de bu iddiayı yalanladı. Fakat Sudan’ın İsrail’in radarında olması, Sudan’daki savaşın Orta Doğu’daki daha büyük çatışmalarla nasıl iç içe geçmiş olduğunu gözler önüne seriyor.
2020’de, Trump yönetimin Sudan’ı "terörü destekleyen devlet" listesinden çıkardığı anlaşmanın bir parçası olarak Sudan, İbraham Anlaşmaları’na katılmayı kabul etti.
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve fiili devlet başkanı General Abdülfettah el-Burhan, Uganda’nın başkenti Kampala’da Netanyahu ile bir araya geldi.
Bu çığır açan görüşmeye Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni ev sahipliği yaparken, görüşme Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid (MBZ) tarafından organize edildi. Bu gelişmenin ardından Sudan, Hamas’ın Sudan’daki varlıklarını dondurdu.
Trump yönetiminin son günlerinde, el-Burhan, dönemin ABD Hazine Bakanı Stephen Mnuchin’in huzurunda Abraham Anlaşması’nın deklaratif kısmını imzaladı.
İsrail ile resmi imza töreni için planlar yavaş ilerlese de Şubat 2023’te İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen’in Hartum’u ziyaret etmesiyle bir takvim üzerinde anlaşma sağlandığı bildirildi.
El-Burhan’ın o dönemki yardımcısı olan General Muhammed Hamdan Dagalo, ya da bilinen adıyla "Hemedti", İsrail ile yakın ilişkilere sahipti. Birleşik Arap Emirlikleri ile de güçlü bağlar kurarak Hızlı Destek Güçleri’ni (HDG) Yemen’de paralı asker olarak görevlendirdi ve bu süreçte İsrail’in istihbarat servisi Mossad ile de güçlü bağlar oluşturdu.
2023 nisan ayında Sudan’da savaş patlak verdiğinde, iki general birbirine karşı cephe alırken, İsrail her iki tarafla da temas halindeydi.
Dışişleri Bakanlığı el-Burhan ve Sudan Silahlı Kuvvetleri’ne (SAK) daha yakın dururken Mossad, Hızlı Destek Güçleri’ni (HDG) destekliyordu.
İsrail’in Arap müttefikleri de bu savaşta farklı tarafları destekledi. Mısır, Hartum’un askeri yapısını destekleme geleneğine uygun olarak SAK’a arka çıkarken, BAE HDG’ye geniş çapta destek sağladı.
İlginç bir şekilde, çoğunluk hissesi BAE’li finansörlerin elinde olan Hartum Bankası, SAK için ana mali kanal olarak işlev görüyordu
Suudi Arabistan ise Kızıldeniz’i “arka bahçesi” olarak gördüğünden, BAE’nin istikrarsızlaştırıcı rolünden endişe ederek SAK’a daha yakın duruyordu.
18 aylık çatışma sürecinde, ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve Afrikalı liderler tarafından yapılan bir dizi arabuluculuk girişimi sonuçsuz kaldı.
Bunun bir nedeni, her defasında el-Burhan’ın Hemedti ile görüşme kararı aldığında veya bir heyet gönderdiğinde, Sudan’ın güçlü İslamcı lideri Ali Karti’nin bu girişimi veto etmesiydi.
Washington, Karti’yi ateşkese yönelik çabaları “aktif olarak engellediği” gerekçesiyle yaptırımlarla cezalandırdı. Karti, şu anda Doha’da yaşıyor.
Sudanlı İslamcıların Hamas ile köklü bağları var; Hamas, 1990’ların başından itibaren Sudan merkezli Arap ve İslam Halk Kongresi’nin bir üyesiydi ve burada ofisler, işletmeler ve eğitim kampları kurdu.
Hamas, silahları Sudan’dan temin ederek İsrail hava saldırılarına yol açtı. Bu aktif iş birliği, 2014’te Suudi Arabistan’ın baskısıyla azaldı.
Mısır ve Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler’e uzun süredir karşı olmalarına rağmen, Sudanlı İslamcıların artık kendi sınırlarının ötesinde bir tehdit oluşturmadığı ve yönetilebileceğine inanıyor. (Mısır’ın Eritre ve Somali ile yaptığı son üçlü anlaşma, Somali’deki Müslüman Kardeşler’in bir kolu olan Damul Jadid grubunu da içeriyor).
Kahire ve Riyad, Katar, Türkiye ve hatta İran’dan SAK’a para ve silah akışını görmeye hazır. Ancak Abu Dabi, İslamcılara karşı sert duruşunu sürdürüyor ve Mısır’ın “Müslüman Kardeşler’le yan yana yaşayabiliyorsak, Emirlikler de yapabilir,” argümanını henüz kabul etmiş değil.
Sudan’daki savaşın sona ermesi için Arap başkentlerinde bir anlaşmaya varılması gerektiği uzun zamandır biliniyor. Asıl soru, bu noktaya nasıl ulaşılacağı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, gerekli olan yüksek seviyede müdahil olma konusunda görünürde bir ilgi göstermiyor. Başlangıçta, Dışişleri Bakanlığı’nın Afrika bürosundaki yetkilileri bu dosyaya atadı, ancak bu yetkililer Arap güç merkezlerinde göz ardı ediliyor.
Mevcut özel temsilci Tom Perrellio, teoride Blinken’a rapor veriyor olsa da pratikte ihtiyaç duyduğu üst düzey desteğe sahip değil.
Geçen ay MBZ, Başkan Joe Biden ile bir araya geldi ve “dinamik stratejik ortaklığı” onayladı. Ortak bildiride Sudan’daki savaş ve insani krizle ilgili klasik ifadeler yer aldı.
İsrail bu denklemi değiştirebilir. Hamas’ı Sudan’a taşımaya yönelik planların ön keşfi bile İsrail’in el-Burhan ve Hemedti arasında bir anlaşmaya giden yolu çizmesini gerektiriyor.
Bu ise askeri ve finansal dengede bir değişimi, yani Mısır destekli SAK’ın (Sudan Silahlı Kuvvetleri) inandırıcı bir güç gösterisini ve BAE’nin HDG (Hızlı Destek Güçleri) üzerindeki nüfuzunu harekete geçirmesini gerektiriyor.
Abu Dabi’nin Sudan’da ne gibi çıkarları olursa olsun, İsrail ile olan çıkarları çok daha büyük ve Hemedti’ye baskı yapmak için hem teşvikler hem de tehditler sunabilecek durumda.
Hamas’ın Sudan’a taşınması hikayesi belki de “hava durumu” gibi bir gösterge.
Gerçek bir ihtimale dönüşse bile, Netanyahu veya Hamas’ın yeni liderleri her an geri adım atabilir. Sudan’ın generalleri ise dış destekçileri manipüle etme konusunda usta.
Fakat bu söylentiler, Sudan’ın kaderinin Orta Doğu’nun gerçek politik oyunlarında, Sudan’ı ve halkını birer koz olarak gören devletlerin ellerinde olduğunu bir kez daha teyit ediyor.
Çeviri: YDH