Şeyh Naim Kasım: Direniş, nesillerimizin geleceğini şekillendirecek

30 Ekim 2024

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, bölgede direnişin öneminin altını çizdi ve geleneğin devamlılığına dikkat çekti.

YDH- Şeyh Naim Kasım, Lübnan İslami Direnişi - Hizbullah'ın Şura Konseyi tarafından Genel Sekreterlik görevine atanmasından sonraki ilk konuşmasını gerçekleştirdi. 

Şehit Seyyid Hasan Nasrullah'ın yerine Hizbullah Genel Sekreteri olarak atandıktan sonra Çarşamba günü yaptığı ilk konuşmada Şeyh Kasım, “Direniş liderliğiyle birlikte geliştirdiği savaş planını uygulamaya devam edeceğiz ve çizilen siyasi istikametler dahilinde savaş yolunda kalacağız” dedi.

Şeyh Naim Kasım, konuşmasına başlarken Şehit Hâşim Safiyüddin'i, Şehit Yahya Sinvar'ı ve Şehit Seyyid Hasan Nasrullah'ı andı. 

''Mücahitlerin ve halkın emanet ettiği Hizbullah liderliğine seçilmesine, bu ağır yükü taşıması için kendisine duydukları güvene teşekkür ederek'' şunu söyledi:

“Şehit Seyyid Abbas Musevi'nin “En öncelikli emir Direniş'in ve halkın korunmasıdır” diyerek bize emanet ettiği şey budur. Bu emanetin Hâşim Safiyüddin, Şeyh Ragıb Harb, Şeyh Nebil Kavuk ve şehit liderler İmad Muğniye, Mustafa Bedreddin, Fuad Şukur, İbrahim Akil, Ali Karaki ve Hasan el-Lakis'in emanetidir. Yüce Allah'tan emaneti korumama, cihat ve direniş yolunda samimiyetle çalışmama yardım etmesini diliyorum.”

Seyyid Abbas Musevi şehit edildiğinde Seyyid Hasan Nasrullah'ın şu sözleri söylediğini aktardı:

“Genel Sekreterimizi öldürerek içimizdeki Direniş ruhunu ezmeyi ve Cihat iradesini kırmayı amaçladılar. Ancak onun kanı damarlarımızda kaynamaya devam edecek ve bu yolda ilerlemeye devam etme kararlılığımızı güçlendirecektir.”

Genel Sekreterlik görevini almasından sonraki süreçten bahseden Şeyh Naim Kasım, Hizbullah'ın programının ''Seyyid Hasan Nasrullah'ın siyasi, cihadi, sosyal ve kültürel tüm alanlardaki çalışma programının devamına dayandığını'' bildirdi.

Şeyh Naim Kasım, “Seyyid Nasrallah'ın Direniş liderliğiyle birlikte belirlediği savaş planını uygulamaya devam edeceğiz ve savaşa yönelik hareket tarzımız kararlaştırılan siyasi istikametler dahilinde kalacaktır.” dedi. 

Şeyh Kasım sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Biz bu aşamadaki gelişmeleri kendi aşamaları içinde ele alıyoruz. Buradan itibaren bazı meseleleri açıklığa kavuşturmak ve onlara ilişkin tutumumuzu belirlemek için bir güzergah olarak ele alacağım.

Gazze'yi desteklemek, İsrail'in tüm bölgeye yönelik tehlikesine Gazze kapısından karşı koymak için bir görevdi. Gazze halkının bizim ve herkesin üzerinde onları destekleme hakkı vardır. İnsani, Arap, İslami, dini ve milli bir hakları vardır.

Bize onları neden desteklediğiniz sorulmamalıdır. Aksine, başkalarına neden Gazze halkını desteklemedikleri sorulmalıdır.”

Kasım, ''Hizbullah'ın direnişinin, Emel Hareketi'nin direnişinin, Lübnan düzeyinde İsrail düşmanına karşı bir araya gelen tarafların direnişinin İsrail'i kovan şey olduğunu'' vurguladı: 

“İsrail'i kovan uluslararası kararlar değildir. Direniş, ordu ve halkın ortak çabasıyla İsrail'i kovan şey direniştir.”

İsrail'in 2006'dan Ekim 2023'e kadar, yani 17 yıldır, her gün Lübnan'a saldırdığına dikkat çeken Kasım, İsrail'in Lübnan'ı tam 39 bin kez ihlal ettiğini, kayıt almak, halkın ve direnişin hareketlerini izlemek ve veri toplamak için havadan, karadan ve denizden 39 bin ihlalin olduğunu vurguladı:

“Biz kendimizi proaktif savunma ve hazırlık çerçevesinde değerlendirdik ve bu da muhafaza ve kurtuluş yoludur. İsrail'in 39 bin ihlali, saldırı anlamına gelmektedir. Çağrı cihazı katliamları ordunun başına gelseydi ordu dağılırdı, devletin başına gelseydi o devlet yıkılırdı. Ama biz 17 Eylül ile 28 Eylül arasındaki o süre zarfında tüm boşlukları doldurduk ve direnişe devam ettik.

Direniş yoluyla İsrail projesini bozacağız ve önleyici savunma ve hazırlık çerçevesindeyiz.”

Şeyh Naim Kasım'ın sözleri şöyle sürdü:

“Aksa Tufanı'ndan sonra savaş başladığında ve Lübnan'a ulaştıklarında Benyamin Netanyahu ne dedi? Tüm bunların yeni bir Orta Doğu için olduğunu söyledi. Rejim, Lübnan'ın içinde yerleşim yerleri kurmak istediğini söyledi. Gallant da Ortadoğu'nun çehresinin Lübnan'dan itibaren değişeceğine inanıyordu.”

“Tüm bu veriler İsrail'in saldırgan niyetlerini göstermiyor mu? Projelerini istedikleri zamanda tamamlamalarını mı beklemeliyiz? Allah'a şükürler olsun ki, bize ilham verdi ve Gazze'yi desteklemek için iyi bir kalp ve samimi bir niyetle destek cephesine girmeyi başardık. Belirli bir zamanda gerçekleşebilecek fikirleri ve sürpriz projeleri bozduk.” diye devam etti.

Şeyh Kasım, bundan önceki tartışmalara ve eski açıklamalara geri dönülmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. 

Şeyh Naim Kasım konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Gazze'de 43 bin şehit verildi, dünyanın umrunda değil. Binlerce yaralı var bu dünyayı uyandırmıyor mu? Oyun oynayan çocukların nasıl öldürüldüğünü görmüyor musunuz? Bu dünyayı uyandırmaya yetmiyor mu? 

Çadırları yakıyorlar, vahşice kan döküyorlar, suç işliyorlar ve biz bunların karşısında durmayalım mı? Onların karşısında durmak bize farzdır.

Bizim itaatkâr ve teslimiyetçi olmamızı istiyorlar. Bizim geleceğimize ve hayatımıza hakim olmak istiyorlar. Batı'nın değerleri, insan, kadın, çocuk hakları...hepsi yalandır.

Diyorlar ki, insani değerler var...bunların hepsi boş. Tüm bu değerler vahşilerin yanında durdukları için çökmüştür. Bu değerler sadece onlara inananlar ve kendilerinin rehberlik ve eğitim açısından dünyanın efendileri olduğuna inananlar içindir.

İşgalciler ve destekçileri yaptıkları kötülüklerle insanlığın yüz karasıdırlar. Batı'nın samimiyetine inananlar bilsinler ki hiçbir eğitimleri yok.

Ancak Lübnan'daki direniş izzet ve onurun temsilidir, Gazze ve Lübnan'daki direnişin efsanevi kararlılığı bir gurur destanıdır ve Allah'ın izniyle nesillerimizin geleceğini şekillendirecektir.”