YDH- Press TV'nin haberine göre, İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, Cumartesi günü, Küresel İstikbarla Mücadele Ulusal Günü olarak bilinen 4 Kasım 1979 tarihinde İranlı öğrencilerin ABD Büyükelçiliğini ele geçirmesi münasebetiyle düzenlenen bir etkinliğe katılarak öğrencilerle buluştu.
Ayetullah Hamenei'nin konuşmasında şu ifadeler yer aldı:
“Düşmanlar, hem ABD hem de Siyonist rejim, İran'a ve direniş cephesine karşı yaptıklarından dolayı kesinlikle ağır bir yanıt alacaklarını bilmelidirler. Bu sadece bir intikam meselesi değil, mantıklı bir eylemdir; din, ahlak ve İslam hukukuyla uyumlu, uluslararası yasalara uygun bir yaklaşımdır”
İranlı yetkililer İsrail'in 26 Ekim günü erken saatlerde İran'ın iki sınır kenti İlam ve Huzistan'ın yanı sıra Tahran'ın merkezini hedef alan saldırgan eyleminin intikamını alma sözü vermişti.
İslam Devrimi Lideri, “İster askeri hazırlık, ister silahlanma, ister siyasi eylemler açısından olsun, İran ulusunu kibre karşı durmaya hazırlamak için kesinlikle gereken her şeyi yapıyoruz ve Allah'a şükürler olsun, yetkililerimiz şu anda bununla meşguller” dedi.
İran halkının ve ülke yetkililerinin genel hareketinin ''kesinlikle ve haklı olarak küresel kibirle ve bugünün dünya düzenini yöneten suç aygıtıyla yüzleşmeyi amaçladığını'' vurguladı:
“İran halkı ve ülke yetkilileri bu yolda tereddüt ya da ihmal göstermeyecektir. Bundan emin olabilirsiniz.”
ABD büyükelçiliğinin ele geçirilmesine de atıfta bulunarak, buranın sadece diplomatik ve istihbari faaliyetlerin yürütüldüğü bir yer olmadığını, aksine İslam Devrimini yıkmaya yönelik komploların karargahı olduğunu söyledi.
İranlı öğrenciler, İslam Devrimi'nin 1979'da ABD destekli Pehlevi diktatörlüğünü devirmesinin üzerinden bir yıl geçmeden, İran'da “Casusluk İni” olarak da bilinen Tahran'daki büyükelçiliği ele geçirmişlerdi.
Her yıl İran'ın Aban ayının (her yılın sekizinci ayı) 13. gününde, başta öğrenciler olmak üzere İran halkı ülke çapında düzenledikleri mitinglerle bu olayı anıyor ve tüm Müslümanları ve özgürlük isteyen ulusları müstekbir güçlere karşı direnmeye ve onların zorbalıklarına boyun eğmemeye çağırıyor.
Devrim Lideri şunları söylüyor:
“İslami öğretilerden ilham alan İran milleti için zulme karşı durmak bir görevdir. İstikbarla yüzleşmek bir görevdir. İstikbar, kapsamlı ekonomik, askeri ve kültürel tahakküm ve milletlerin aşağılanması anlamına gelir,”
İran halkının yıllardır aşağılandığını ve bu nedenle küresel kibre karşı mücadelesini kesinlikle sürdüreceğini sözlerine ekledi.
Ayetullah Hamenei, İran milletinin kibir karşısında insani, İslami ve uluslararası ilkelerle uyumlu, akılcı, hikmetli ve mantıklı hareketinin devam etmesi gerektiğini vurguladı.
Devrim Lideri, “İran milletinin kibirle mücadele yolunun devamı bilgi, düşünce, teknoloji ve yol haritası gerektirmektedir” dedi.
Ayetullah Hamenei ayrıca ABD'nin İran milletine yönelik uzun süredir devam eden düşmanlıklarına da değinerek şunları söyledi:
“Gerçekleri çarpıtan tarihçilerin çabası, İran ile ABD arasındaki çatışmanın 4 Kasım 1979'da başladığını iddia etmektir. Bu bir yalandır. Amerikalılar Devrim'in en başından beri, hatta yıllar öncesinden beri İran ulusuyla çatışmış, İran ulusuna karşı ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır.”
İran'da demokratik yollarla seçilmiş Muhammed Musaddık hükümetini deviren CIA tarafından organize edilen darbeye atıfta bulunarak şöyle dedi:
“Amerika'nın İran'daki müdahalesi ve çabaları 19 Ağustos 1953'ten önce bile çok kapsamlıydı. Ancak en net kanıt 19 Ağustos'ta ortaya çıktı. İran'da ulusal, halk desteği olan bir hükümet iktidardaydı, ancak Amerikalılar sahaya girerek kendilerine safça güvenen bir hükümetin güvenine ihanet ettiler. Bu hükümeti devirdiler ve Şah'ın baskıcı yönetimini kurdular. İran ulusu uzun yıllar boyunca Amerika'nın düşmanlığını doğrudan yaşadı.”
Amerikalıların İran'da bir darbe düzenlediğini, 1950'lerde SAVAK'ı kurduğunu ve savaşçılar ve özgürlük arayanlar üzerinde bir işkence ve baskı merkezi oluşturduğunu anlattı.
Pek çok gencin, inançlı insanın ve özgürlük aşığının, Şah'ın istihbarat teşkilatı olarak adlandırılan SAVAK'ın suçlu ajanları tarafından öldürüldüğünü, sakat bırakıldığını ya da işkence gördüğünü sözlerine ekledi.
Press TV haberinde, SAVAK adlı oluşumun 1957 yılında Amerika'nın CIA ve İsrail'in Mossad'ının yardımıyla kurulduğunu belirtirken, kötü şöhretli oluşumun, Batı destekli Pehlevi rejimine karşı muhalefetini dile getirenlere karşı işkence uygulamak için geniş kapsamlı yetkilerle donatıldığını hatırlatıyor.