İsrailliler, neden İran adına casusluk yapıyor?

03 Kasım 2024

"Bazı tutukluların motivasyonu para iken, bazıları için 'ego' ve bir kısmı için de ideoloji bu işin içine girmelerine yol açtı. "

YDH - Son dönemde İsrail'de, İran adına casusluk yapmaktan suçlanan İsrailli vatandaşlarla ilgili bir dizi vaka ortaya çıktı. El-Ahbar yazarı Beyrut Hammud, basına yansıyan vaka örneklerinden yerleşimcilerin "ihanet" gerekçelerini değerlendiriyor. Para, ego, ideoloji ve aidiyet eksikliği gibi çeşitli motivasyonlar, bazı İsraillilerin İran'a bilgi sızdırmasına veya düşman adına operasyon yapmasına neden oldu.

Son aylarda, çoğunluğu Yahudi olan bazı İsrailli yerleşimciler, İran adına casusluk yapmak ve siyasi, güvenlik ve bilim alanındaki üst düzey isimlere suikast girişimlerinde bulunmak gibi güvenlik operasyonlarına katılmakla suçlanarak gözaltına alındı.

Bu gözatlılar, İsraillilerin "savaş zamanında devletlerine ihanet" edip en büyük düşmanlarıyla neden iş birliği yaptıkları konusunda soru işaretleri doğurdu.

Böylesine ciddi bir güvenlik ihlali, müebbet hapis ya da idam cezası ile sonuçlanabilecek kadar ağır bir suç olarak değerlendiriliyor. Ynet tarafından yürütülen araştırmaya göre, bu kişilerin İran’la iş birliği yapmalarının arkasındaki temel neden sadece para değildi.

Bu konuyla ilgili en dikkat çekici vakalardan biri, İsrailli iş insanı Moty Maman hakkındaki dava.

Maman hakkındaki iddianameye göre, İran’a iki kez seyahat etmiş, İran istihbarat ajanlarıyla buluşmuş ve İsrail’deki bazı önemli isimlerin öldürülmesi gibi güvenlik operasyonlarını tartışmış.

Maman’ı harekete geçiren ilk motivasyonun para olduğu, ardından ise kendisinin "bataklığa saplandığı" belirtiliyor; zira ciddi borç yükü altındaydı.

Maman, el-Celil Çiftliği’nde otel olarak kullanılan bungalovlar ve kiraya verdiği depolar işletiyordu, fakat borçları nedeniyle mali açıdan zor durumdaydı.

İlk görüşme sırasında, Maman’ın avukatı Eyal Beserglik'e göre, Maman başta bu buluşmanın bir iş toplantısı olduğuna inanmış.

Fakat düşman topraklarında olduğunu fark etmesine rağmen fırsatı kaçırmak istememiş ve öneriyi dinlemeyi kabul etmiş. İranlılar, ona "ölü posta" (belli noktalara para veya silah bırakma ve üçüncü bir kişinin bunları alması) gibi basit görevler önerdiler.

Ayrıca kalabalık alanların fotoğraflarını çekmesi ve İsrailli Arapları tehdit etmesi gibi isteklerde bulundular.

Maman ise bu görevleri "düşüneceğini" söylemiş. İsrail’e eşiyle birlikte döndükten sonra ise başına gelenleri veya bir düşman ülkesini ziyaret ettiğini kimseye bildirmemiş.

Bunun nedeni olarak da geçmişte Mossad ajanlarına yardım ettiği halde, ihtiyacı olduğunda onların kendisine sırt çevirmiş olmalarını göstermiş. Bu yüzden onlara olan güvenini kaybetmiş.

Aylar sonra, Maman aynı yöntemle tekrar İran’a gitti ve orada İranlı yöneticisi ve diğer ajanlarla buluştu.

Bu kez ona çok daha karmaşık bir görev teklif edildi: İsrail’in önde gelen isimlerine suikast düzenlemek, hatta Başbakan Benyamin Netanyahu’yu hedef almak.

Ancak Maman bu tür olaylarda tek kişi değil; son aylarda, aynı türden yedi farklı vaka daha ortaya çıkarıldı ve şimdiye kadar bu vakalarla bağlantılı 20 İsrailli gözaltına alındı.

Bu kişilerden 14'ü, savaş zamanında düşmana yardım etmek gibi en ağır suçlamalarla karşı karşıya.

Bazı tutukluların motivasyonu para iken, bazıları için “ego” ve bir kısmı için de ideoloji bu işin içine girmelerine yol açtı.

Dördüncü bir grup ise, psikolog ve güvenlik uzmanı Ilan Dyament'in açıklamalarına göre, bu sürece yavaş yavaş, farkında olmadan kaydı.

İsrail polisinin "Lahav 433" biriminin başkanı ve üst düzey bir yetkilisi olan Maor Goren de Dyament ile aynı görüşte.

Goren, bazı zanlıların İsrail’e karşı aidiyet hissetmemesinin de onları bu yola sürükleyen bir faktör olduğunu belirtiyor.

Dyament’e göre, Maman’ın motivasyonunda para önemli bir etkendi. İran’a ikinci kez gittiğinde, sınırın diğer tarafında kendisini “Edi” ve “Haci” adında iki kişi karşıladı.

Edi, Tahran’dan iki istihbarat subayının geleceğini ve onların elinde, Hamas lideri İsmail Heniyye'nin İran’da şehit edilmesine karşılık olarak yapılacak bir intikam operasyonu için “açık çek” olduğunu söyledi.

Maman, bu görevleri tartışmayı kabul etti ancak bir şartı vardı: Herhangi bir eyleme başlamadan önce bir milyon dolarlık bir peşinat almayı talep etti.

İranlı ajanlar ise bu miktarın daha düşük olmasını önerdiler ve birkaç yüz bin dolardan bahsederek, Netanyahu, Şin Bet Başkanı Ronen Bar veya Savunma Bakanı Yoav Gallant gibi isimleri hedef almasını teklif ettiler.

Fakat Maman, bu isimlerin etrafında yüksek güvenlik önlemleri olduğunu söyleyerek bu öneriye temkinli yaklaştı.

Bunun üzerine, İranlı ajanlardan biri ona, “Raanana’da neler olduğunu biliyor musun?” diye sordu; bu soru, eski Başbakan Naftali Bennett’in evine bir gönderme niteliğindeydi. Maman ise, Bennett’in artık eski bir yetkili olduğu için güvenlik önlemlerinin daha az olabileceğini söyledi.

Görüşmeler gece boyunca devam etti ama Maman bir milyon dolar konusundaki talebinden vazgeçmedi. Nihayetinde, taraflar bir anlaşmaya varamadan buluşma sona erdi.

Para, Vladimir Frihovskiy (35 yaşında) için de ana motivasyondu. Yahudi asıllı bir Ukraynalı olan Frihovskiy, sekiz yıl önce İsrail’e göç etmişti ancak maddi durumu iyi değildi.

İddianameye göre, kendisiyle Telegram uygulaması üzerinden "Eli" adlı biri iletişime geçtiğinde, dijital para karşılığında görev yapma teklifi onu oldukça cezbetti.

Bu görev, Tel Aviv’de duvarlara "Netanyahu = Hitler" gibi grafitiler yazmakla başladı. Ardından, Tel Aviv’deki protestolara katılanların fotoğraflarını çekerek bu kişileri İran adına işe almak için bilgi toplama görevini üstlendi.

İranlılar, Frihovskiy’in iş birliği yaptığını gördüklerinde daha fazlasını talep etmeye başladılar. Ona, bir İsrailli bilim insanını öldürmesi karşılığında 100 bin dolar ve Rusya’ya kaçış imkânı teklif edildi.

Frihovskiy, İranlıların Tel Aviv’de verdiği adrese giderek bilim insanını aramaya başladı. Hatta kapısını çalmak ve mahalle sakinlerine sormak gibi yöntemlere başvurdu, ancak onu bulamadı.

Bu arada İranlılar, bilim insanını aramak ve diğer istihbarat bilgilerini toplamak için birden fazla hücre ağı oluşturmuşlardı.

Polis yetkilisi Goren’e göre, “Bu hücrelerin her biri bağımsız çalışıyordu, fakat zaman zaman görevleri kesişiyor veya birbirini tamamlıyordu. Bir hücreden diğerine ekipman ya da malzeme aktarımı talep ediyorlardı.”

Frihovskiy örneğinde de kendisine Modiin yakınlarındaki açık bir alanda bir silah teslim alması ve daha sonra gelecek emirleri beklemesi söylenmişti.

Frihovskiy, taksiye binerek Modiin’e ulaştı, şoförden birkaç dakika beklemesini istedi ve döndüğünde elinde bir tabanca, şarjörler ve 15 mermi içeren bir çanta vardı. Evine ulaştığında ise Şin Bet ajanları tarafından tutuklandı.

Bet Shemesh'teki 22 yaşındaki Elimelech Shtern vakasında ise durum tamamen farklıydı.

Shtern, Haredi Hasidik bir Yahudi’ydi ve kişiliği casusluk dünyasına oldukça uzak görünüyordu. İddianameye göre, olay sokaklara “Tarihin doğru tarafında duralım,” sloganı ve kanla kaplı bir el görseli içeren ilanlar asmakla başladı.

Bu aşamayı geçtiğinde, çalıştığı kişinin bir İran ajanı olduğundan habersizdi. Ardından, daha büyük bir görevle, Kudüs yakınlarındaki bir ormanı yakma talimatı aldı.

O sırada, Shtern görev hakkında arkadaşı Yonatan’a bir mesaj gönderdi; Yonatan, Shtern adına ilanları asan kişiydi.

Shtern mesajında, “Beni sıradan bir üyelikten terfi ettirdiler. Artık doğrudan amirimle konuşuyorum,” diye yazdı. Ardından ekledi: “Neden bunu yapmamı istediklerini anlayamıyorum.” Yonatan ise ona “Çünkü İsrail'e düşmanlar, bunu biliyorsun,” yanıtını verdi. Shtern, bu konuşmadan sonra ormanı yakma görevini yerine getirmekten vazgeçti.

Ancak başka bir motivasyon kaynağı daha var: İdeoloji. Bu, ajanları ikna etmede en kolay yöntemlerden biri olarak kabul ediliyor.

Bu durum, Şin Bet tarafından Beyt Safafa'da yakalanan ve yedi Kudüslüden oluşan bir hücre için geçerliydi.

Bu hücre üyeleri, aralarında bildiri dağıtmak, bir araba yakmak ve Weizmann Enstitüsü'nden bir İsrailli nükleer bilim insanını öldürmeye çalışmak gibi görevler üstlenmişti. Ancak, Şin Bet suikast gerçekleşmeden önce söz konusu şahısları gözaltına aldı.

Öte yandan, ideoloji veya aidiyet eksikliği de insanları ajan olarak kazanmak için bir neden olabiliyor.

Görünüşe göre bu, İranlıların İsrail’deki en önemli ve stratejik şebekelerinden birini kurmasına bu durum yardım etti. Bu şebeke, hepsi Yahudi olan ve Hayfa ile Nof HaGalil'de yaşayan yedi kişiden oluşuyordu.

Bu grup, İsrail'in kalbinde 600’den fazla görevi yerine getirdi. İranlı işverenleri, onlara kolayca tespit edilemeyecek haberleşme cihazları sağladı ve grup üyeleri, altyapı tesisleri, askeri üsler ve hassas bölgelerin görüntülerini çekmeyi başardı.

Hatta bazı üyeler, İsrail Hava Kuvvetleri üslerine düzenlenen İran saldırılarında hasar tespiti yapmak için bizzat bu hedeflere gidip incelemeler yaptı.

Bu şebekenin liderliğini, 90'lı yıllarda Azerbaycan'dan İsrail'e göç eden ve Hayfa’da yaşayan Aziz Nisanov (43 yaşında) yapıyordu.

Nisanov, iki yıl önce kapatılan bir şirket için limanda konteyner boşaltma işi yapıyordu.

Şirketin kapanmasıyla ciddi mali sıkıntılar yaşamaya başlayan Nisanov, Azerbaycan’da yaşayan bir arkadaşına ulaştı. Soruşturmalara göre, bu arkadaşı onu İlhan Ağayev adlı biriyle tanıştırdı. Ağayev’in İran’la bağlantıları vardı ve Nisanov’a, bazı görevler karşılığında para kazanabileceğini söyledi.

Bu yedi kişilik ajan grubu, İran adına çalıştıklarının farkındaydı. İsrail’deki tüm hassas bölgelere ve askeri üslere yaklaştılar; görevlerini gerçekleştirmelerine yardımcı olacak telefonlar, dizüstü bilgisayarlar ve zorlu arazi koşullarında hareket edebilmeleri için bir cip satın aldılar.

Bu cip, üslere hâkim tepe ve yükseltilere ulaşmalarını sağladı, böylece askeri üslerin koordinatlarını hassas bir şekilde İranlılara ilettiler. Görevleri sırasında, İranlılardan talep edilmeyen bazı bilgileri bile gönüllü olarak sağladılar.

Örneğin, bir tur sırasında "Nida HaShamayim" adlı bir casus balonunu fark ettiler ve ne olduğunu tam olarak bilmeden balonun fotoğraflarını çekip İranlı işverenlerine gönderdiler. Bu balon, Hizbullah tarafından geçen mayıs ayında imha edilmişti.

Çeviri: YDH