Trump yönetimi, Batı Şeria'nın ilhakına olur verdi

16 Kasım 2024

"Görünen o ki, Trump döneminde İsrail'in Batı Şeria üzerinde egemenlik ilan etme konusundaki nabız yoklama süreci olumlu sonuç verdi"

YDH - Trump yönetiminin İsrail'in Batı Şeria’yı ilhak etme çabalarına yeşil ışık yakması, Siyonist rejimin bu bölgedeki egemenliğinin genişletilmesine dair önemli bir adım. Trump’ın göreve gelişiyle İsrail, Batı Şeria’daki kontrolünü artırmayı amaçlayan politikaları daha rahat bir şekilde gündeme getirdi. Özellikle ABD'nin yeni İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, Trump yönetiminin Batı Şeria'nın ilhakına destek verme ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti.

Yeni Amerikan yönetiminden İsrail'e gelen "olumlu" mesajlar, gelecek yıllar için İsrail'in planlarına yönelik destek niteliğinde artmaya devam ediyor.

Tel Aviv, Beyaz Saray'a yeni adım atan Donald Trump’a, Lübnan’daki savaşı -kendi şartları ve dikte ettikleri doğrultusunda- durdurarak bir "hoş geldin hediyesi" vermek istiyorsa da karşılığında stratejik bir hayalini gerçeğe dönüştürülmesini umut ediyor o da Batı Şeria’nın ilhakı.

Görünen o ki, Trump döneminde İsrail'in Batı Şeria üzerinde egemenlik ilan etme konusundaki nabız yoklama süreci, önce Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve ardından Başbakan Benyamin Netanyahu tarafından yürütüldü ve olumlu sonuç verdi; özellikle İsrail’e yeni atanan Amerikan Büyükelçisi Mike Huckabee, yönetiminin Batı Şeria'nın ilhakına onay verme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti.

Huckabee ayrıca şunları ekledi: "Tabii ki, politikaları ben belirlemiyorum; Başkan Trump’ın politikasını uyguluyorum. Trump, ilk döneminde İsrail’in egemenlik anlayışını destekleyen en güçlü Amerikan başkanı olduğunu kanıtladı; Kudüs’e büyükelçiliği taşıması ve Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıması gibi adımlar atan başka bir başkan yok. Bu çizginin devam edeceğini bekliyorum."

Trump'ın ABD başkanlık seçimlerini kazanmasının ardından, Batı Şeria’nın ilhakı planı yeniden gündeme geldi ve bu durum İsrailli yetkililerin ilhakın gerekliliğine ilişkin yaptığı açıklamalarda da kendini gösterdi.

Filistin yönetimi ise Batı Şeria’ya İsrail egemenliği dayatma projesine dair açıklamalara şu ana kadar bir tepki vermiş değil; bu proje fiilen büyük ölçüde tamamlanmış durumda ve İsrail’in yalnızca Knesset'te bu süreci yasallaştırarak resmen duyurması kaldı.

Filistin Devlet Başkanlığı ise bir açıklama yaparak, işgalin sonuçlarından tamamen işgalci İsrail makamlarının sorumlu olduğunu ve bölgeyi büyük bir infiale sürükleyen bu tehlikeli politikalardan dolayı Amerikan yönetiminin de sorumluluk taşıdığını vurguladı.

Açıklamada, dünya ülkelerinden İsrail'i bu tehlikeli adımlardan vazgeçmeye zorlayacak etkili tedbirler almaları, İsrail ile ilişkilerini gözden geçirmeleri ve İsrail'in Birleşmiş Milletler üyeliğini askıya almaları çağrısı yapıldı.

İsrail'in ne yapmayı planladığı konusunda çelişkili görüşler hâkim; acaba Batı Şeria'nın ilhakı mı gerçekleşecek, yoksa sadece egemenlik mi ilan edilecek? Aralarındaki fark ne?

Bu konuyla ilgili Filistinli Avukat Salah Musa, “egemenlik” ile “ilhak” ve “İsrail yasalarının uygulanması” arasında bir fark olduğunu yazdı.

Musa, İsrail yasalarının Batı Şeria'daki yerleşimcilere uygulanmasının, bu kişilerin İsrail’in sivil kanunlarına tâbi olacağı anlamına geldiğini, böylece askeri yönetim ve Savunma Bakanı'nın yetkisi dışında kalacaklarını belirtti. Musa, bu durumun uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı, zira yerleşimler işgal altındaki topraklarda yer alıyor.

Musa, “ilhakın" genelde askeri olarak işgal altındaki topraklarda gerçekleştiğini ve Filistin örneğinde, özellikle “C” bölgesinde, “ilhak ilanının” siyasi bir karar olduğunu, ancak bu kararın yasallaştırılması gerektiğini ifade etti.

Bu da ancak yasama organı olan Knesset’in, ilhak edilen topraklara İsrail yasalarını uygulama kararı almasıyla gerçekleşir; böylece egemenlik de devreye girer.

Musa, “C” bölgesinde yaşayan Filistinlilerin, ilhak ve egemenlik durumunda birkaç seçenekle karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti: Bunlardan biri, tam haklarla İsrail vatandaşlığı almaları ki, bu ihtimal zayıf ve pek mümkün görünmüyor.

Diğer bir seçenek ise Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin durumuna benzer bir şekilde sürekli ikamet hakkı verilmesi, ancak bu da muhtemel değil.

Üçüncü ve en muhtemel seçenek ise, bu Filistinlilerin İsrail'e ait bir bölgede yaşayan Filistin vatandaşları olarak kabul edilmesi, Filistin kimliklerini koruyarak Filistin yönetiminden hizmet almaya devam etmeleri, fakat inşaat faaliyetlerinin sınırlanması.

Harita ve yerleşim uzmanı Halil Tefekci, "ilhakın, bir bakıma egemenlik ilanı anlamına geldiğini" belirtti.

İsrail tarafının, 1970'ten beri yasal düzenlemeler yaptığına ve bu sürecin, İsrail’in stratejik politikaları çerçevesinde İşçi Partisi liderliğinden bu yana sürdüğüne dikkat çeken Tefekci, bu çerçevede 1970’te Alon Planı'nın, ardından 1979’da Batı Şeria’da bir milyon yerleşimci projesinin, 1983'te Askeri Emir 50 ile yolların yapılmasının ve sonrasında Şaron Planı’nın (Yeşil Hat’ın kaldırılması) gündeme geldiğini belirtti.

Bu planların İsrail'in Batı Şeria’da adım adım ilhakı hedefleyen açık politikalar olduğuna vurgu yapan Tefekci, bu politikanın Oslo Anlaşması ile Batı Şeria'nın üç bölgeye ayrılmasıyla sonuçlandığını ifade etti.

Bu üç bölgeden "C" bölgesinin Batı Şeria'nın yüzde 60'ını kapsadığını ve tamamen sivil, askeri ve idari olarak İsrail kontrolü altında bulunduğunu kaydetti.

Tefekci, bu ayrımın daha sonra ayrım duvarı inşa edilerek Batı Şeria’nın yüzde 12’sinin İsrail’e dâhil edilmesi yoluyla genişlediğini ifade etti. Şu an sunulan projeler, İsrail'in Batı Şeria’daki egemenliğini pekiştirmek için altyapı inşası, yolların yapımı ve İsrail yasalarının yerleşimciler üzerinde uygulanması gibi adımları içeriyor.

Ayrıca, sivil yönetimde sağcı bir partiden bir temsilci atanması ve askeri yönetimin yetkilerinin kısmen geri alınması, Batı Şeria’nın fiilen ilhak edildiğini gösteriyor.

Fakat bu ilhakın, 1967’de Kudüs’ün İsrail’e ilhak edilip İsrail yasalarının uygulanması veya 1980’de Kudüs’ün birleştirilmesi ve Golan Tepeleri’nin egemenlik altına alınması gibi Knesset tarafından yasallaştırılması gerektiğini vurguladı.

Tefekci, Batı Şeria'nın fiilen ilhak edilmiş olduğunu ve bu konuda tüm Siyonist partilerin hemfikir olduğunu vurguladı. İsrail yasalarının Batı Şeria’da yürürlüğe girmesinin, bunun yalnızca yerleşimciler için geçerli olacağı anlamına geldiğini, Filistinliler için geçerli olmayacağını söyledi.

İsrail’in şu an Knesset’ten beklediği yasal düzenleme ile Batı Şeria’nın yüzde 72’den fazlasının resmen ilhak edileceğini ekleyen Tefekci, son dönemde B bölgesi üzerindeki Filistin Yönetimi'nin idari kontrolünün İsrail tarafından geri çekilmesinin, Batı Şeria’nın yüzde 88’inin İsrail kontrolüne geçtiğini gösterdiğini belirtti.

Çeviri: YDH