YDH- 15 yılı aşkın bir süredir Batı Asya siyaseti üzerine gazeteci ve yorumcu olarak çalışan Ali Rızık’ın Responsible Statecraft’ta (RS) yer alan analizine göre, ‘’el-Kaide ile bağlantılı radikal İslamcı bir grubun başını çektiği Suriyeli isyancıların başlattığı beklenmedik saldırı, İsrail'in Hizbullah ile çatışmasının tetiklediği önemli bölgesel sonuçların’’ altını çiziyor.
Rızık, “Suriye Ulusal Ordusu” da dahil olmak üzere NATO destekli bir dizi silahlı grubun da dahil olmasına rağmen Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) saldırıya öncülük etmesi nedeniyle bugüne kadarki başarılarının ABD için ciddi bir ikilem oluşturduğunu’’ açıkladı:
‘’Selefi-Cihatçı bir grup olarak tanımlanan HTŞ, daha önce el-Kaide bağlantılı Nusra Cephesi olarak biliniyordu ve ABD ve diğer ülkeler tarafından terörist grup olarak tanımlanıyor.’’ diye açıklama yapan Rızık, 11 Eylül 2001'de Amerika’ya yönelik ‘’tarihin en büyük saldırısını gerçekleştirenin el-Kaide olduğunu, HTŞ liderliği el-Kaide'den açıkça ayrılmış olsa bile veya Suriye'deki yerel duruma odaklandığını iddia edermiş gibi görünse de, eski ana örgütünün Selefi-Cihadi ideolojisine bağlı kalmaya devam ettiğini’’ kaydetti.
Suriye’deki silahlı grupların saldırısı Lübnan ve İsrail arasındaki ateşkesin yürürlüğe girdiği gün başlatıldığını belirten Rızık şunun altını çiziyor:
‘’İsrail ile varılan ateşkes anlaşması uyarınca Hizbullah'ın Güney Lübnan'daki silahlı varlığını sona erdirmesi gerekiyor ki bu da grubun Suriye'de etkili bir savaş gücü olarak faaliyet göstermesini engelleyebilir.’’
Batı Asya yorumcusu analizinin devamında, Dubai merkezli Yakın Doğu ve Körfez Askeri Analiz Enstitüsü'nün kurucusu Riyah Kahveci’nin, RS'ye verdiği demeci alıntılıyor:
“Suriye hükümeti karşıtı silahlı gruplar, Hizbullah'ın hareketini kısıtlayan bu ateşkes anlaşmasından yararlanmak istediler”
Kahveci, Washington’ın Irak’a Suriye’ye destek vermemesi yönünde baskı uyguladığını ekliyor.
Rızık, ‘’Washington'un yaklaşımının, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu için bir numaralı halk düşmanı olan İran ile uzun süredir devam eden ittifakı göz önüne alındığında Esed'i zayıflatmak ve muhtemelen iktidardan düşürmek olabileceğini’’ vurguluyor.
CNN'e verdiği bir röportajda Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan HTŞ'ye ilişkin endişelerini dile getirirken, Washington'un Suriye'deki olayları ‘’mutlaka olumsuz bir ışık altında görmediğini’’ de ima etti:
“Rusya, İran ve Hizbullah tarafından desteklenen Esed hükümetinin belli türden baskılarla karşı karşıya olduğu gerçeğine ağlamayız”
Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Direktörü ve Quincy Enstitüsü'nde yerleşik olmayan araştırmacı Joshua Landis, “Bence İsrail, Şii Hilali’ni ikiye böldüğü için Suriye’deki Türkiye'nin lider rolünü iyi bir şey olarak görüyor” dedi.
Landis, “Trump'ın ekibinin sadık bir şekilde İsrail yanlısı olduğu göz önüne alındığında, Trump bu nedenle Suriye'nin İslamcıların eline geçmesine göz yumabilir” diye ekledi.
Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşın, ‘’isyancıların şok taarruzunun başarılı bir şekilde sahnelenmesine katkıda bulunduğuna dair geniş bir fikir birliği’’ olduğunu ifade eden Rızık şöyle söylüyor:
‘’Hizbullah, İsrail ordusuna karşı koymak için Suriye sahasındaki güçlerini geri çekerek hükümet yanlısı güçlerde bir boşluk yarattı ve bu da doğal olarak isyancılara büyük bir fırsat verdi.
Nitekim isyancıların kendileri de İsrail'in Hizbullah'a yönelik operasyonlarından elde ettikleri stratejik avantaja dikkat çekmişlerdir.’’
Bu arada İran, ‘isyancıların’ Suriye hükümetine karşı üstün gelmesini engellemeye ‘’kararlı olduğunu’’ açıkça belirtti.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi Pazar günü Şam'da Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed ile bir araya gelerek son gelişmeleri ele aldı ve Tahran'ın geleneksel müttefikine verdiği desteğin altını çizdi.
Tahran ayrıca askeri danışmanlarını Suriye'de tutma sözü verdi ve İran'ın müttefiki Iraklı gruplardan savaşçılar ‘isyancıların’ ilerleyişini durdurmaya yardımcı olmak için sınırı geçti.
Rızık’a göre, Tahran merkezli Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde kıdemli araştırmacı olan Abbas Aslan, RS'ye verdiği telefon görüşmesinde şöyle söyledi:
“Gazze ve Lübnan'daki olaylar göz önüne alındığında, Direniş Ekseni’nin Suriye'de zayıflatılabileceğine dair bir inanç var, ancak İran bunun böyle olmadığını ve olmayacağını göstermek istiyor”