Bölgesel dengeler İsrail lehine değişirken ABD Orta Doğu’da köklü bir değişim görüyor

13 Aralık 2024

Haaretz'deki analize göre, İsrail'in Orta Doğu'daki stratejik dengesi değişiyor, ancak 7 Ekim 2023'teki başarısızlık ve Trump'ın öngörülemez politikaları, bölgedeki istikrarsız varlığını sürdüreceğini gösteriyor.

YDH- İsrail'in Liberal Siyonist çizgideki gazetesi Haaretz'in askeri işler analisti Amos Harel'in bugün (Cuma) yayımlanan analizi, Orta Doğu'daki son gelişmelerin ve bölgedeki stratejik dengenin ‘’İsrail'in lehine değişiyor gibi görünse de 7 Ekim 2023'teki korkunç başarısızlığını ortadan kaldırmayacağını’’ teyit ediyor.

Harel’e göre, Tel Aviv ve Washington, Orta Doğu'daki son gelişmelerin Tahran'a stratejik bir darbe indirdiği ve bölgesel konumunu büyük ölçüde zayıflattığı görüşünü paylaşıyor.

[Joe] Biden yönetiminden üst düzey bir yetkiliye Esed’in düşmesinden nasıl bir ders çıkarmak istediği sorulduğunda şu yanıtı verdi:

‘’Orta Doğu'da faaliyet gösteren güçlerin, İsrail'e karşı savaş başlatan herkesin ödeyeceği bedelin bu olduğunu anlaması gerekir. Ancak uzun vadeli stratejik sonuç İsrail'deki sağ kanadın hayal ettiği gibi olmayacaktır.’’

Savunma analisti, Washington'daki karar vericilerin ‘’Orta Doğu'daki yeni bölgesel sarsıntıların aynı zamanda bir fırsat da sunduğuna inandıklarını’’ öne sürüyor.

Öte yandan, Beşşar Esed rejiminin düşmesinin pratik sonuçları olduğunu aktaran analist, ‘’Şii hilalinin sadece bir kavram değil, coğrafi bir süreklilik olduğunu, İran'ın nüfuz yayının uzandığı dört başkent arasında çoğunlukla açık olan bir kara yolu olduğunu açıklıyor:

‘’Tahran'dan Bağdat'a, Şam'a ve oradan Beyrut'a. Lübnan-İsrail ateşkes anlaşmasının ardından İran Devrim Muhafızları Şii örgüte silah kaçakçılığı projesini yeniden başlatmayı planlıyordu. Bu yol bu hafta tıkandı.’’

Seçilmiş Başkan Donald Trump'ın, İran'ın birkaç ay önce petrol üretim tesislerine saldırmasının ardından Suudilerin tepkisini görmezden geldiğini ve İran büyük ve pahalı bir Amerikan insansız hava aracını düşürdüğünde itidalli davrandığını sıralayan Harel, yeni başkanın ‘’İran ve Suudi Arabistan'a yaklaşımında iç çelişkiler ortaya çıktığını’’ bildiriyor.

Harel Trump yönetimine dair şu yorumda bulunuyor:

‘’Açık olan tek şey Trump'ın öngörülemez olmaya devam edeceğidir. Sadece kaprisli değil; kararlarının yarattığı şok ve dehşet, politikanın kasıtlı bir unsurudur.’’

Harel’e göre, yeni yönetimin öncelikler sıralamasında, Doğu Asya'da yaşanan stratejik gelişmeler ve Çin ile rekabet, Orta Doğu'daki meselelerden çok daha yüksek bir yere sahip olacak.

Trump'ın savaşlardan, dünyanın dört bir yanındaki demokrasilere yardım etmek için kaynakların israf edilmesinden ve genç Amerikalıların kendilerinin olmayan savaşlarda ölmesinden duyduğu nefret iyi biliniyor.

Harel bu noktada şu soruyu soruyor:

‘’Trump'ın ilk dönemi, ABD Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşımak ya da Golan Tepeleri'nde İsrail egemenliğini tanımak gibi kendisine tek kuruşa mal olmayan hediyeler vermekte ne kadar başarılı olduğunu kanıtladı. Önümüzdeki on yıl için İsrail'e yönelik güvenlik yardımı anlaşması 2026'da yenilenmek üzere gündeme geldiğinde ve iki yıl sonra yürürlüğe girdiğinde nasıl davranacak?’’

‘’Trump'ın henüz başlamamış olan ikinci dönemi Mona Lisa gülümsemesi gibidir: Herkes istediği şeyi okuyabilir.’’ yorumunu yapan Harel, ‘’Trump'ın bazı kilit atamalarının Likud ya da Itamar Ben-Gvir'in Otzma Yehudit partisine kolayca uyum sağlayacağı doğru olduğunu ancak Trump'ın ilk dönemine geriye dönük olarak bakıldığında, görünüşte göze çarpan stratejik veya ideolojik konular da dahil olmak üzere çelişkilerle dolu olduğunun ortaya çıktığını’’ vurguluyor.

Harel bu çelişkilere örnek alarak şunu öne sürüyor:

‘’[İsrail yanlısı] atamalarla meşgul olanlar, Trump'ın ilk döneminde olduğu gibi, atananların çoğunun görevde bir yıldan fazla kalmayacağı ihtimalini göz ardı ediyor.

İsrail bağlamında, bu çelişki eğiliminin göze çarpan örneği, 2020'de çok abartılan “yüzyılın anlaşması” idi.

Başbakan Benyamin Netanyahu'nun çevresi, yönetimle Batı Şeria yerleşimlerinin ilhakının tartışıldığı ön görüşmelerin ardından “önümüzdeki Pazar egemenlik” sözü vermişti.

Perde arkasında ise Başkan'ın iki sırdaşı, damadı Jared Kushner ve ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman arasında büyük bir mücadele yaşanıyordu ve bu mücadele Kushner'in zaferiyle sonuçlandı.

Yıldırım hızıyla ilhak gündemden düşürüldü.

Tüm bunların yanı sıra, Harel, ‘’İran’ın Dini Lideri Ali Hamanei'nin otuz yıldır kaçındığı bir kararı almaya itebileceğini, bilim adamlarına ve generallerine nükleer silah geliştirme sürecini tamamlamalarını emredebileceğini’’ söylüyor.

Bu görüşe göre Trump, emlak kralı olduğu günlerde olduğu gibi anlaşma odaklı.

Trump'ın aklı fikri işinde, özellikle de olası İsrail-Suudi normalleşmesi de dahil olmak üzere Riyad'la yapılacak uzlaşma ve anlaşmalardan ABD'nin elde edeceği büyük karlarda.

Harel'e göre, savaş iş dünyası için kötüdür, ayrıca Trump'ın, tıpkı can düşmanı eski başkan Barack Obama gibi Nobel Barış Ödülü kazanma takıntısı var.

Körfez ülkeleri, İran'a saldırılması halinde kendilerinden intikam alınacağından kesinlikle endişe duyuyor.

Suudi Arabistan, petrol üretim tesislerine yapılan saldırıyla İranlıların güçlü kolunu şimdiden hissetti.

Birleşik Arap Emirlikleri'nde insanlar nükleer tesislerin vurulmasının ardından cam kuleler şehri Dubai'den geriye ne kalacağını soruyor.

Saldırıyı savunan Netanyahu'nun aksine, İsrail tarafındaki pek çok kişi ABD'nin İran'ı vurma tehdidinden sonra uzun vadeli bir anlaşmayı tercih ediyor.

Aynı zamanda Trump'ın askeri güç kullanmak istemediği ve İranlıların da bunu anladığı endişesi hâkim.