YDH - Halep'in kuzeydoğusundaki Tişrin Barajı ve Karagözak Köprüsü cepheleri, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türkiye destekli Milli Ordu arasında zaman zaman çatışmalara sahne oluyor.
Bu gelişmeler, ABD, Fransa ve Almanya’nın SDG bölgelerindeki statükoyu büyük bir çatışmaya yol açmadan sona erdirmeye yönelik çözüm arayışları sırasında meydana geldi.
Çatışmalara, Haseke ve Halep kırsalındaki Ayn el-Arab (Kobani) ile Tel Tamir'e düzenlenen hava ve topçu saldırıları eşlik etti.
Washington’un, Türkiye yanlısı gruplara SDG kontrolündeki bölgelere ilerlememeleri yönünde uyarıda bulunduğu öğrenilirken, ABD’nin bir ateşkesi istikrarlı hale getirerek kapsamlı bir anlaşmanın yolunu açmak için diplomatik girişimlere şans tanınması çağrısında bulunduğu bildirildi.
El-Ahbar gazetesinin haberine göre bu süreçte, bir Amerikalı diplomatın “Kürtleri kendi güçlerini oluşturmaya iten koşulların değiştiğini” ifade ettiği yönündeki açıklaması basına yansıdı. Bu, Türkiye'nin pozisyonuna yakın bir duruş olarak yorumlandı.
Ancak Beyaz Saray kısa süre sonra yaptığı bir açıklamayla bu görüşe mesafe koyarak, “Kürtlerin IŞİD ile mücadelede en iyi ortakları olduğunu ve Türkiye'nin Kürtlere karşı savaşması durumunda odaklarının dağılmasından endişe duyduklarını” vurguladı.
Ayrıca, Kürtlerin binlerce IŞİD militanını içeren hapishaneleri koruduğuna işaret ederek, “Eğer bu hapishanelerin kontrolü kaybolursa ciddi bir tehdit ile karşı karşıya kalırız,” ifadelerini kullandı.
Ankara ise SDG’ye yönelik sert söylemlerini sürdürmeye devam ediyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, HTŞ'nin ülkede kontrolü ele geçirmesinden bu yana Şam'ı ikinci kez ziyaret ederek, “Suriye'nin geleceğinde PKK ve YPG militanlarına yer olmadığını” belirtti.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de benzer bir çizgide açıklamalarda bulunarak, Türkiye destekli Milli Ordu’nun da dahil olduğu yeni yönetimin, “YPG militanlarını Suriye’nin kuzeydoğusundaki kontrol ettikleri bölgelerden çıkartacağına” inandığını dile getirdi.
Güler ayrıca, “Suriye’deki tüm terör örgütleri ortadan kaldırılana kadar gerekli tüm adımların atılacağını” ifade etti.
Öte yandan, SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, yaptığı açıklamada federal bir hükümet talep ettikleri iddialarını reddederek, “Güçlerimiz, kurulması halinde Suriye ulusal ordusunun bir parçası olmak istiyor,” dedi.
Abdi, Suriye’nin geleceğiyle ilgili yeni liderlikle henüz müzakerelerde bulunmadıklarını, ancak bu konuda görüşmeye hazır olduklarını belirtti. SDG’nin bu açıklamalarını “olumlu” bir sinyal olarak değerlendirdi.
Görünüşe göre SDG dosyası, 20 Ocak’ta Başkanlık görevini devralacak Donald Trump yönetimi döneminde de tartışılmaya devam edecek.
Yeni yönetimin, SDG bölgelerindeki durumu istikrara kavuşturmak ya da Türkiye’nin operasyonlarını genişletmesine olanak tanıyacak bir formül geliştirmesi bekleniyor.
ABD'nin geçtiğimiz günlerde Suriye’deki asker sayısını 900’den 2 bine çıkaracağını açıklaması da dikkat çekti.
Bu artışın, SDG kontrolündeki hapishanelerde bulunan IŞİD unsurlarının korunmasına destek vermek ve Türkiye'nin kapsamlı bir saldırı başlatması durumunda SDG’nin bu görevden çekilmesi ihtimaline karşı önlem almak amacıyla yapıldığı düşünülüyor.