YDH- El-Ahbar’da yayımlanan yazının yazarı İbrahim el-Emin, Lübnan'ın acil reform ve istikrar ihtiyacının ortasında bir hükümet kurmanın zorluklarını aşmaya çalışan Nevaf Selam'ın mevcut konumunu inceliyor. El-Emin’e göre, Selam’ın hükümeti kurabilme başarısı ve reformları uygulama becerisi büyük ölçüde yerleşik siyasi güçlerle kuracağı ilişkiye, başka bir deyişle ittifaklar kurma ve stratejik tavizler verme becerisine bağlı.
Başbakan adayı Nevaf Selam'ın konuşmalarından da anlaşılacağı üzere, anayasaya bağlılık fikrinden duyduğu bir memnuniyet var. Kaynaklarının sınırlı olmasına rağmen yine de güçlü olduğunu düşünüyor: bunların başında, rolü ve yetkisi için bir temel teşkil eden anayasa geliyor. Sonra, hükümetin çalışmalarını başlatmaya yetecek bir parlamento çoğunluğunun güveni. Değişimi arzulayan bir halk havası. Ve alışılageldik olandan farklı bir seçeneği destekleyen bölgesel ve uluslararası bir ivme.
Cumhurbaşkanı Jozef Aun, yemin ettiği ana kadar Parlamento'da karşısında duranları hesaba katmak zorunda değilse de hızla gerçeklik dünyasına geçiş yaptı, sahadaki güç dengeleriyle ilgileniyor, hızla etkili bir hükümet kurmak istiyor ve Lübnan için mali destek talep etmek üzere Arap ve Batı ülkelerini ziyaret etmek istiyor. Aun, Beyrut'taki Batılı bir diplomatın Lübnan'dan beklenen büyük reformlardan bahsederken söylediği gibi “bağışçıların ihtiyaçlarını” karşılayabilecek bir hükümet olmadan bunu yapamaz.
İşte, Nevaf Selam da bugün kendini bu ivmenin içinde buluyor. Bu ivme onun çifte denetime tabi tutulmasını engellemiyor; bunlardan biri yıkım döneminde bir reform adamı olmasıyla ilgili içsel, diğeri ise sadece el-Selam ailesinden değil bir barış adamı olması nedeniyle Lübnan'ın bölgedeki çatışmalardaki konumuyla ilgili dışsal.
Nevaf Selam Kudüs'e yabancı değil. Son 15 yılını Lübnan dışında geçirdiği doğru, ancak yurtdışındaki Lübnanlı siyasetçiler gibi o da Lübnan'la ilgili ayrıntıları takip ediyor ve bazılarını burada yaşayanlardan daha iyi biliyor. Ayrıca Mars'tan gelmedi, çünkü kamu çalışmalarıyla ilgili her şeyde rolü ve varlığı olan siyasi bir aileden etkilendi; kendi deneyimine de sahip.
Tüm bunlar onun bugünkü konumunu anlamamıza yardımcı oluyor: reform arayan ve adının diğer hükümet başkanlarından farklı bir deneyimle anılmasını isteyen bir adam. İç karmaşıklıkların farkında ve geleneksel akıl karşısında kaosa meyilli değil. Anayasada değişiklikler yapmak istiyor ama bunu mezhepçi sistemi yok etmek için değil, oyunun kurallarını daha iyi düzenlemek amacıyla yapıyor. Bunlar, Nevaf Selam'ı bir grup siyasetçi ve Lübnanlı için de “gizemli adam” yapan özellikler. Ancak elde ettiği sonuçlar bir ön sonuca götürüyor: Bu adam, ülkenin değiştiğine safça inanan bazı “Tişrinistleri” (Ekim hareketi yanlıları) hayal kırıklığına uğratabilecek bir yol izleyecek.
Öte yandan, özellikle de Lübnan'daki felaketlerin üzerindeki örtüyü kaldıracak adımlar atmaya karar verirse, kendisini Lübnan'daki derin devletin sütunlarıyla çatışırken bulabilir. Pratikte Selam'ın fazla zamanı yok. Oluşumunu açıklamakta gecikmesi, atanmasına eşlik eden ivmenin çoğunu kaybetmesine neden olacaktır, özellikle de adının bir savaş başlığı olarak öne sürülmediğini, aksine Lübnan'daki ve yurtdışındaki destekçilerinin aslında her biri kendi nedenleriyle Necip Mikati'yi devirmek için bir savaş yürüttüğünü fark ettiği için.
Selam, Mikati'nin yerine geçecek adayların değişimi haklı çıkaracak kadar prestijli olmadığının anlaşıldığı bir anda fırsatı değerlendirmeyi başardı. Ancak Selam'ın bu başarıyı korumak için karşılaştığı zorluk çok çaba gerektiriyor ve bunun temelinde de Lübnan gerçekleriyle nasıl başa çıkacağı yatıyor.
“Tişrinistler’’e göre Selam tek renkli bir hükümete gidebilir, ancak onlar da kendisi gibi hükümetin ihtiyaç duyduğu güvenin üç güç merkezine bağlı olduğunu biliyor: Cumhurbaşkanı, Emel-Hizbullah ikilisi ve Lübnan Güçleri ile Özgür Yurtsever Hareketi ikilisi. Diğer oyunculara gelince, herhangi bir hükümetin ihtiyaç duyduğu dokunulmazlığı sağlayabilecek konumda değiller.
‘Değişimciler’ inatçı olmaya karar verirse, bu hükümetin çalışmalarını engellemeyecektir ve her gün çalıştıkları çerçeveyi değiştiren ‘bağımsızlar’ da öyle. Selam'ı parlamento çoğunluk hükümeti kurmaya çağıran birileri ortaya çıkabilir.
Bu görüşte olanlar, Selam'ın parlamentoda 70'ten fazla oya ihtiyacı olmadığına inanan Hizbullah ve Özgür Yurtsever Hareketi karşıtı bir ittifaka daha yakın. Bu ilke olarak cazip bir seçenektir ve “Güçler”, “değişimciler”, “bağımsızlar” ve bazı alt blokların ittifakı ile güvence altına alınabilir. Ancak bu ittifak, parlamento seçimlerinin sonuçlarını bir ölçüt olarak alırsak, aslında Lübnanlıların yarısından azını temsil eden bir toplumsal tabana sahiptir. Bu gruptan bazıları Selam'ı risk almaya teşvik ederek şöyle diyebilir: ‘’Sizi atamak için kim çalıştıysa, Temsilciler Meclisi'nin güvenini kazanmak için de o çalışacaktır.’’
Bu durumda Selam, bu tür bir iç ve dış siyasi ittifakın esiri olacaktır. Kendi hesabına çıkacak faturaların bakanlık portföyleri ya da yerel ortakların yönetimdeki pozisyonlarıyla sınırlı kalmayacağını, hızla daha tehlikeli olana doğru ilerleyeceğini önceden biliyor.
Burada söz konusu olan işleri imkânsızlaştırmak değil, bugün Amerikan başkentinde İsrail'le ateşkesin sürdürülebilir bir duruma dönüştürülmesini isteyen seslerin yükseldiğine ve meselenin bir sınır anlaşmasından daha fazlasını gerektirdiğine, Lübnan ve İsrail'in aralarındaki düşmanlık durumunu ortadan kaldırmayı kabul etmeleri gerektiğine dikkat çekmektir.
Burada sadece yeni yönetimin şahinleri tarafından aktarılanları değil, aynı zamanda eski diplomat David Hale'in dün “Huna Beirut” platformu tarafından yayınlanan metninde yer alan açık işaretleri de incelemekte fayda var.
Onu tanıyanlar, büyük bir patlamaya yol açacak şekilde yerel güçlerle çatışmacı olduğunu reddediyor. Aksine, başkalarıyla uzlaşma yoluyla reformist harekete daha yakın. Bu da, Lübnan'ın ihtiyaç duyduğu gerçek reformların büyük bir parlamento çoğunluğunun onayını gerektirdiğini bilerek, güvenini istediği temsilcilerle yapacağı her türlü pazarlığın kamu yönetiminde yeni bir kota sistemine dönüşeceği anlamına geliyor.
Dışarıya gelince, onu tanıyanlar patlayıcı bir kemer takıp İsrail'e saldırmaya hazır olmadığını belirtiyor, ancak dış dünyaya İsrail ile barış fikrinin bir iç savaşa ve belki de daha fazlasına mal olduğunu söylemekten de geri kalmıyor. Dolayısıyla Selam, sadece oyunun şartlarını bildiği için değil, böyle bir çözüm Hizbullah'la yeni bir çatışma isteyen dış dünyayla tartışmayı önlediği için de Lübnan'ın hesaplarını dikkate almak zorunda kalıyor.
Eğer bu sonuç en mantıklı ve gerçekçi olanıysa, Selam hükümeti kurma mücadelesinde yeni bir meydana geçebilir. Burada, kişisel parmak izleri hakkında tartışma başlar. Örneğin, tanımadığı ya da hakkında fazla bir şey bilmediği bakanların ismini vermek istemiyor ve siyasi güçlerin onayını alacak isimleri aday gösterme fikrine meylediyor, zira şu anda kendisine teklif edilenin siyasi güçlerin kendisine belirli portföyleri üstlenecek adayların isim listelerini sunması ve kendisinin de bunlar arasından en uygun olduğuna inandığını seçmesi olduğunu biliyor.
Bu bağlamda Selam, Cumhurbaşkanı ile iyi bir ilişki kurmak istiyor. Cumhurbaşkanı Aun'un belirli portföyler ya da isimler isteyip istemediğine bakılmaksızın, Selam Dışişleri, Savunma, İçişleri ve hatta Maliye gibi ana portföyleri üstlenecek kişinin Cumhurbaşkanı Aun ile kesin bir istişare içinde seçileceğinin farkındadır.
Ancak şu anda portföylerin mezhepsel dağılım kurallarını çiğnemesi mümkün olmayan başbakan adayı, aynı portföyde özel bir rol için değil, Bakanlar Kurulu'ndaki varlıklarından faydalanmak için diğer bakanlık pozisyonlarına aday göstermek istiyor.
Bu da Selam'ın cebinden, siyaset sahnesine yeni çıkmış ya da büyük deneyime sahip gibi görünen ancak geleneksel Lübnan detaylarından uzak isimlerden oluşan bir liste çıkaracağı anlamına geliyor. Her iki durumda da büyük güçlerle, kendisine güven duymalarını sağlayacak şeyleri vermeleri karşılığında hükümet içinde nüfuz sahibi pozisyonları ele geçireceği pazarlığını yapmak istiyor.
Tüm bu konular önümüzdeki saatlere bağlı ve oluşum dosyasındaki herhangi bir ciddi tökezleme, görevin kendisini geçersiz kılabilir ve o zaman ülke yeni bir krize girecektir, çünkü bu büyüklükteki bir tökezleme, işleri Cumhurbaşkanının seçilmesinden önceki haline döndürür. Geleneksel güçler ilk savaşı kazanırsa, o zaman gelecek dönem, dış dünyanın Lübnanlılara yardımlarını kesme tehdidi altında dayatabileceği şeylere bağlı kalacaktır.
Çeviri: YDH