YDH - Ebu Muhammed el-Colani ve liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) Suriye'de yönetimi ele geçirmesiyle başlayan yeni dönemde, eski rejimin tasfiyesi ve yeni bir düzen kurulması hedefleniyor. Ancak bu süreç, 1966'daki Baas darbesine benzer şekilde, fiili bir durumun ardından hukuki bir zemin oluşturma çabası ve bu durum, ülkenin farklı bölgelerinde etkili olan silahlı gruplar ve uluslararası güçler nedeniyle tam bir iktidar konsolidasyonunu zorlaştırıyor. El-Ahbar yazarı Emced Haddad'a göre Suriye'nin geleceği belirsizliğini korurken, devlet kurumlarında çalışan binlerce Suriyelinin durumu da belirsiz.
İlk bakışta Suriye devlet yapısında, aralarında Ahmed eş-Şaraa'nın (Ebu Muhammed el-Colani) geçiş sürecinde Suriye'nin başına geçmesi, partilerin feshedilmesi ve anayasanın askıya alınması gibi bir dizi stratejik kararla, önceki gün onaylanmış bir değişim resmediliyor gibi görünse de, hızlı bir bakış, bu kararların aslında eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık'ta çöküşünün ilk gününden itibaren fiilen uygulanmaya başlananların çerçevesini oluşturmaktan ve eski rejimin yapısından geriye kalanları tasfiye etme sürecinin "devrimci meşruiyetine" dayanan yasal veya anayasal bir referans kurma ve kurumsal özellikler taşıyan bir şekilde bir sonraki aşamaya zemin hazırlama çabasından başka bir şey olmadığını ortaya koyuyor.
Suriye'nin cumhurbaşkanı olan kişi, Halk Sarayı'na girdiği andan itibaren "lider" unvanını taşıdı ve Arap, bölgesel ve uluslararası güçlerin yetkililerini kabul ederek onlarla geniş kapsamlı bir şekilde ülkenin geleceği, yönetim biçimi ve ekonomik politikası konusundaki görüşlerini tartıştı.
Ayrıca, fiilen dayattığı yetkiye göre geçici bir hükümet kurarak bu hükümetin devlet kurumlarını ele geçirmesini, istediğini feshetmesini ve istediğini yeniden yapılandırmasını sağladı.
Böylece, eş-Şaraa, ilk andan itibaren resmi bir sıfatı olmaksızın cumhurbaşkanlığı konuşması yapmış, medya toplantılarında anayasanın askıya alındığını, Halk Meclisi'nin feshedildiğini, ulusal bir diyalog çağrısı yapıldığını (ertelendi) ve Birleşmiş Milletler'in Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uygulanma yollarını tartıştı ve sahip olduğu yetki aracılığıyla bu kararın değiştirilmesini talep etti.
Bu sayede, liderliğini yaptığı Askeri Operasyonlar İdaresi aracılığıyla bu davranışı meşrulaştıran bir karar yayımlamadan önce, teamülen cumhurbaşkanlığı koltuğunu ele geçirdi.
Bu durum, Suriye'nin 1966 yılında Baas Partisi'nin ülkede iktidarı ele geçirdiği ve sonraki altmış yıldan fazla bir süre boyunca ülkeyi yönettiği darbeye doğrudan bir öykünmedir.
Geçtiğimiz yüzyılın yetmişli yıllarında yaşananlara büyük ölçüde benzer bir tablo ortaya çıkarken, iki aşama/deneyim arasında birçok farklılık bulunuyor.
Baas, o zamanın uluslararası koşullarından yararlanıp, rakiplerini veya rakip olabilecekleri saf dışı bıraktıktan sonra devletin kilit noktalarına sızarak bir halk/parti tabanı oluştururken, eş-Şaraa için bu görev daha karmaşık görünüyor.
Zira, şu ana kadar kuzey, doğu ve güneyde yayılmış 70'ten fazla gruptan sadece 18'inin onayıyla karşılanmış olup, bu grupların bazıları büyük güçler tarafından desktelniyor.
Bu durum, rakipleri saf dışı bırakma konusunun son derece zor olduğunu ve bazı tavizler verilmesi gerektiğini, bunun da kendisinin iktidarı tamamen elinde tutmasını ve Baas anayasasına benzer bir anayasa yazmasını engelleyeceğini gösteriyor.
Halk Meclisi, Baas Partisi ve Ulusal İlerici Cephe partileri de dahil olmak üzere feshedilen kurumlar ve oluşumlara gelince ve bu partilerin mal varlıklarına el konulması ve kendilerini yeniden oluşturmalarının engellenmesi konusunda, bu yolun engebeli olduğu veya gerçek sorunlarla karşılaşacağı pek olası görünmüyor.
Zira, Baas Partisi, geçmiş on yıllar boyunca uygulanan zorunlu katılım politikası aracılığıyla devletin tüm kilit noktalarına sızmasına rağmen, ülkeyi yöneten, devletini, ordusunu ve en büyük partisini yöneten bir cumhurbaşkanının eline bu yönetimi bırakarak, hatta iktidardaki partiyi bile ülkeyi yönetmekten alıkoyan merkezi otorite bağlamında, özünden şu ya da bu şekilde sıyrıldı.
Aynı durum, mecliste bir veya iki sandalye elde etmek için Baas politikasını başka adlarla pazarlayan birkaç kişiden oluşan küçük bürolar olan Ulusal İlerici Cephe’nin diğer partileri için de geçerli.
Açıklanan kararda, el konulacak malların akıbetine dair bir açıklama yapılmazken, bu malların doğal olarak büyük olduğu ve devasa binaları, kurumları, üniversiteleri, eğitim ve tıp kurumlarını ve hatta askeri kurumları içerdiği göz önüne alındığında, bu durum Suriye'deki yeni otoritenin cevaplaması gereken birçok soruya yol açıyor.
Suriye'de yeni kurulan otorite, herhangi bir yasal veya anayasal dayanağı olmaksızın, ülkenin serbest piyasa ekonomisine geçişini duyurdu ve bu uygulamanın, daha önce çıkarılan tüm kararları kurumsallaştıran geçici bir yasama meclisi oluşturmakla kendisini görevlendiren eş-Şaraa'nın elinde bulunan mutlak yetkiye göre daha sonra uygun bir anayasa ve yasaların hazırlanacağını belirtti.
Burada belirtmek gerekir ki, Suriye'nin 2011'den bu yana yaşadığı savaş yıllarında, siyasi partilerin ve devlet kurumlarının nüfuzu, sahadaki askeri güçlerin yükselişiyle ciddi ölçüde geriledi.
Bu durum, koalisyon da dahil olmak üzere tüm siyasi oluşumları siyasi arenada herhangi bir atılım yapmayı başaramayan muhalefetin yapısında açıkça görülüyor.
Ayrıca, Suriye ordusunun rolü minimum düzeye gerilerken, buna karşılık, güvenlik birimleriyle ve Esed'i destekleyen bazı ülkelerle (İran ve Rusya) doğrudan bağlantılı olan, rejimin çöküşüyle kendiliğinden dağılan ve Suriye sahnesinde artık herhangi bir rolü kalmayan grupların rolü arttı.
Bu durum, eş-Şaraa ve yeni otoritesinin önündeki en büyük mücadelenin ülkenin kuzey, doğu ve güneyinde yayılan fiili güçlerle olacağı anlamına geliyor.
İncelenmesi gereken bir paradoks olarak, şu ana kadar kendilerini feshetme ve eş-Şaraa'nın kurduğu Suriye devletinin yeni kurumlarına entegre olma kararına uymayı reddeden güçler, bu adamın iktidarı tamamen ele geçirmesini engellemede büyük bir rol oynuyor.
Bu gruplar, farklı referansları ve birlik olmamalarına rağmen, geçmişteki Baas deneyiminin tekrarlanmaması için sahada bir güvence haline geliyor ve Suriye'ye müdahale eden ülkeler de Esed ve rejiminin çöküşünden bu yana ülkenin yaşadığı köklü dönüşümlerle uyumlu olarak, Suriye sahnesinde meydana gelen bir değişimle birlikte siyasi ve iktisadi birer güvence haline geliyor.
Suriye'ye yönelik çizilen şeyin, ister uluslararası bir mutabakat yoluyla olsun, ister uluslararası bir şekilde Suriye sayfasını herhangi bir şekilde kapatma arzusuyla olsun, açık olmasına karşın, devletin çeşitli idari, askeri, iktisadi ve güvenlik kurumlarında çalışan binlerce Suriyelinin akıbeti, bu kurumları özelleştirme çabalarının devam etmesi nedeniyle belirsiz ve bu durum, çalışanların tek gelir kaynaklarından mahrum kalması anlamına geliyor.
Bu, sahada sürekli olarak intikam eylemleri gerçekleştiren, bazıları mezhepçi nedenlerle hareket eden ve bölgesel ve uluslararası kabul görmüş bir otoritenin gölgesinde eski Suriye otoritesini işaret eden ve Suriye halkına karşı suç işleyenleri yargılamakla tehdit eden, fakat kendi desteklediği grupların benzer eylemlerini görmezden gelen silahlı güçlerin varlığıyla birleşiyor.
Çeviri: YDH