YDH - Sahadaki verilere göre, yaşananlar, çetelere karşı resmi makamlarca yürütülen sıradan operasyonlar olarak tanımlanabilir. Bu argüman, Lübnan ile Suriye arasındaki sınır boyunca uzun yıllardır süregelen durumun doğası gereği güçlü. Fakat, son 15 yılda Suriye'deki vekalet savaşı nedeniyle bu sınırın ihlallere daha açık hâle geldiği de bir gerçek.
Ancak, Hermel bölgesinde yaşananlar, İsrail ile olan çatışma ve ABD ile Avrupa'nın Lübnan'daki uluslararası güçlerin (UNIFIL) görev alanını Suriye sınırına genişletme çabalarıyla bağlantılı gözüküyor. Bu durum Lübnan-Suriye sınırı için yapılan planlananlara dair sorular sorulmasını gerektiriyor.
El-Ahbar gazetesinin edindiği bilgilere göre, Lübnan ile Suriye arasında sınırın durumuyla ilgili henüz resmi bir koordinasyon çerçevesi bulunmuyor.
Geçen hafta Lübnan Cumhurbaşkanı Jozef Aun, HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani'yi tebrik için aradı; ancak iki taraf arasındaki iletişim, çatışmaların yayılmasını önlemek için bazı güvenlik yetkilileriyle sınırlı kalıyor.
Son günlerde yapılan görüşmeler, Suriye'deki HTŞ tarafının Hizbullah'ı olaylarda rol oynamakla suçladığını gösteriyor.
Fakat Lübnan ordusu, sınır boyunca Hizbullah unsurlarının bulunmadığını ve örgütün, esasen Suriye toprakları içinde meydana gelen çatışmalara katılmadığını teyit ediyor.
Lübnanlı bir askeri kaynak da ordunun herhangi bir askeri saldırı düzenlemediğini belirterek, Suriye toprakları içindeki çatışma alanından uzağa ateş eden bazı havan mevzilerini bombaladıklarını ifade etti.
Suudi el-Arabiya televizyonu dün akşam, HTŞ'nin saha komutanlarından Müeyyed Selame'nin, "Suriye güçlerinin Hizbullah'a bağlı çetelere karşı bir operasyon başlattığını ve Hizbullah'ın uyuşturucu ve silah kaçakçılarını koruyarak Lübnan-Suriye sınırı için bir tehdit oluşturduğunu" söylediğini aktardı.
HTŞ komutanı, sınırdan Lübnan'a gönderilmek üzere olan büyük miktarda silaha el konulduğunu belirterek, "Hizbullah'ın bölgede faaliyet gösteren güçlerimizi hedef almasına rağmen, güçlerimiz Lübnan topraklarını bombalamadı," dedi.
Edinilen bilgilere göre, "olayın sadece kaçakçılığı durdurma operasyonuyla ilgili olmadığına dair endişeler" var.
El-Ahbar'a konuşan kaynaklar, kaçakçılığın "işgal altındaki Golan sınırlarından kuzeydeki Arida'ya kadar Lübnan-Suriye sınırı boyunca açık olduğunu" belirtti.
Kaynaklar, "Lübnan ordusu ve diğer Lübnan güvenlik birimleri, sayıları 26'dan fazla olduğu söylenen onlarca kaçakçılık geçidi hakkında çok sayıda bilgiye sahip ve bunlardan bazıları sadece arabaların veya motosikletlerin değil, büyük kamyonların geçişine de izin veriyor," ifadesini kullandı.
Kaynaklar, güneydeki Mesnaa'dan kuzeydeki Akkar'a kadar uzanan sınır hattının, "Suriye'deki yeni rejimin kaçakçılığı durdurmaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmadığı, durumun sadece Şii mezhebinden Lübnanlıların yaşadığı bölgelere komşu alanlarla sınırlı olduğunu" ekledi.
Kaynaklara göre Hermel'in karşısındaki Suriye bölgesinde, yaklaşık 35 bin Lübnanlının yaşadığı kasaba, köy ve çiftlikler bulunuyor. Bunların çoğunun Hermel ilçesindeki bazı aşiretlerle akrabalık bağları bulunuyor.
Bu kişiler arasında uzun yıllardır her türlü kaçakçılık yapanların yer alıyor ve bu çeteler, 2012 ile 2024 yılları arasında Suriye'deki şartlardan yararlanarak faaliyetlerini her iki yönde de genişletti.
Kaynaklara göre Suriye'deki hükümetin düşmesinin ardından, bu grupların nüfuzunda büyük bir düşüş yaşandı. Kaçakçılık alanında eski hükümetin mirası üzerindeki mücadele yaşanıyor ve bu savaşta, Lübnanlı ve Suriyeli kaçakçıların önde gelenleri arasında ciddi, büyük ve kanlı bir rekabet var. Bu rekabetin sınırın her iki tarafında da bulunuyor.
Suriye'de kaçakçılar, eski hükümete yakınlıkları nedeniyle takip ediliyor. Lübnanlı kaçakçılar ise Hermel bölgesindeki kaçakçılık hatlarının devre dışı bırakılmasının kendi kontrol ettikleri bölgelerdeki faaliyetleri güçlendireceği umuduyla şu anda yaşananlara göz yumuyor.
Öte yandan Hermel'den el-Ahbar'a bilgi veren kaynaklar, geçen hafta Suriye toprakları içinde bulunan ve Lübnanlı bir aşiretin yaşadığı Havik kasabası sakinleri ile HTŞ militanları arasında "şahsi bir olay" olarak başlayan şeyin, güvenlik ve siyasi boyutlar kazandığını belirtti.
Olayın ardından, bazı medya organları Hizbullah'ı sorumlu tutmaya çalıştı ve sosyal medyada, mezhepçi bir dil kullanılarak, eğer kontrol altına alınmazsa diğer bölgelere de yayılabilecek bir fitneyi körüklemeye yönelik sahte paylaşımlar yapıldı.
Bölgedeki aşiretlerden kaynaklar, el-Ahbar'a, Suriye hükümetinin 8 Aralık'ta düşmesinin ardından, "Suriye toprakları içinde bulunan köylerde yaşayan Lübnanlıların geniş çaplı bir tehcire maruz kaldığını" belirtti.
Kaynaklar, buna rağmen, yeni rejimdeki en belirgin grup olan HTŞ'nin, "bu köylerde kalan Lübnanlılara karşı kayda değer bir esneklik gösterdiğini ve intikam eylemlerini engellemeye çalıştığını" ifade etti.
Kaynaklar, "Tehcir edilenler geri dönmese de örgüt işleri büyük ölçüde kontrol altına almayı başardı," diye ekledi.
Son çatışmaları tetikleyen olay, geçen hafta Havik kasabasındaki bir aşiret liderinin taziyesi sırasında meydana geldi.
Bölge halkının âdeti olduğu üzere yoğun silah sesleri duyuldu, bu da HTŞ'yi provoke etti ve örgüt üyeleri bir barikat kurdu. Aşiret militanları bu barikata müdahale etti.
Bunun üzerine, HTŞ militanları Havik kasabasına baskın düzenledi ve Suriye toprakları içinde bulunan, stratejik öneme sahip ve iki ülke arasındaki tepelerden biri olan Cermaş kasabasına doğru bir operasyon başlattı.
Fakat, militanları pusuya düşürüldü, bu da iki kişinin ölümüne ve diğer ikisinin esir alınmasına yol açtı. Bunun üzerine, HTŞ üyeleri Havik'ten yaklaşık 20 sivili rehin aldı.
Lübnan ordusu ve Lübnan Kızılhaçı ile yapılan görüşmeler sonucunda, rehinelerin takas edilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.
Bu takas, HTŞ'nin ısrarı üzerine, resmi olmayan herhangi bir geçiş noktasında takası reddetmesiyle, iki ülke arasındaki resmi Cusiye sınır kapısında geçen perşembe gecesi gerçekleşti.
Bu durum, örgütün iki ülke arasındaki tüm gayri resmi geçişleri kapatmayı planladığı şeklinde yorumlandı.
Cumhurbaşkanı Jozef Aun ile Colani arasındaki telefon görüşmesine rağmen HTŞ, bu bölgelerdeki durumu kendi lehine çözmekte kararlı görünüyordu.
HTŞ militanları, aktif bir kaçakçılık hattı olan Cermaş'ı ele geçirdikleri bir operasyon başlattı ve bunu "silah ve yasaklı madde kaçakçılığı kanallarını kapatma" kampanyasının bir parçası olarak ifade etti.
Aşiret kaynakları, Suriye toprakları içinde sınıra yakın bazı bölgelerin, "daha önce eski Suriye ordusu subaylarıyla yakın ilişkileri olan aranan şahıslar, uyuşturucu kaçakçıları ve araba hırsızlığı çeteleri için bir sığınak haline geldiğini" kabul ediyor.
Kaynaklar, "Bunların kontrol altına alınması bizim için bir rahatlama kaynağı oldu," dedi. Ancak, HTŞ'nin roket ve ağır silahlarla Lübnan tarafındaki sınırda bulunan el-Kasr, Sehlât el-Mey ve ez-Zekba köylerini hedef alması ve neredeyse bir katliama yol açacak şekilde bir taziye evini hedef almasıyla işler karmaşıklaştı.
HTŞ'nin Hizbullah'ın olaylara dahil olduğuunu iddia etmesine rağmen, güvenlik kaynakları ve yerel kaynaklar el-Ahbar'a, Hizbullah'ın olaylara ne yakından ne de uzaktan müdahil olmadığını, aksine durumu kontrol altına almak için siyasi temaslara katıldığını teyit etti.
Bu temasların bir kısmını, Cumhurbaşkanı Aun ile görüşen Meclis Başkanı Nebih Berri üstlendi ve Lübnan ordusunun, özellikle olayların gidişatının kontrolden çıkma ve başka tarafların devreye girerek Suriye toprakları içindeki evlerinde kalan Lübnanlıları tehcir etme ve yaşananlara siyasi boyutlar kazandırma tehdidi oluşturması nedeniyle, sınır boyunca konuşlandırılması konusunda anlaşmaya varıldı.
Aşiret kaynakları ayrıca, aşiret ve ailelere atfedilen ve sosyal medya aracılığıyla dağıtılan paylaşımların "çoğunluğunun sahte ve şüpheli olduğunu, karşı taraftaki gerginliği artırmayı ve kuzey Bekaa aşiretleri ile Akkar ve kuzeydeki aşiretler arasında mezhepçiliği körükleyerek fitneyi alevlendirmeyi amaçladığını" teyit etti.
Milletvekili Cemil el-Seyyid dün yaptığı açıklamada, "Bekaa'nın Suriye sınırında, özellikle el-Kaa'dan Hermel'e kadar neler olduğunu, bunun planlı bir eylem mi yoksa sadece geçici olaylar mı olduğunu" sordu.
El-Seyyid, "Oradaki çatışmaların baskısı altında, bağımsızlıktan bugüne kadar Lübnanlı ailelerin yaşadığı Suriye sınırları içindeki köylerin boşaltılması tamamlandı. Oradaki ani savaşın görünen gerekçesi, sınırların kontrolsüzlüğü ve kaçakçılık çeteleri. Oysa, Akkar'dan denize kadar uzanan sınırlar her iki taraftan da sonuna kadar açık ve insan dahil her türlü kaçakçılık konvoylarına gece gündüz tanık oluyor," diye konuştu.
El-Seyyid, "Mesele bir çete savaşı, kaçakçılık veya eski kan davaları meselesi olarak görünmüyor. Aksine güneydeki İsrail kuşatmasını tamamlamak için Raşya'dan Masnaa'ya, ardından el-Kaa ve Hermel'e kadar uzanan Lübnan-Suriye sınırının kuşatılması ve abluka altına alınması operasyonu olarak gözüküyor" dedi.
"Bu askeri gerginlik, Lübnan ve dışarıdan, acil durum kuvvetlerinin (UNIFIL) görevini, Lübnan ordusunun Suriye-Bekaa sınırı boyunca kara sınır alaylarına destek olmak için güneyin dışına genişletme taleplerine yol açabilir," diyen el-Seyyid, "Bazıları UNIFIL'in yayılmasının Lübnan'ın güvenliği ve tarafsızlığı için olduğunu görecek, diğerleri ise bunu örtülü bir işgal ve Lübnan'ı İsrail ile yaklaşan normalleşme sürecine dahil etme hazırlığı olarak görecektir," ifadelerini kullandı.