Gladio Operasyonu, Soğuk Savaş döneminde Anglo-Amerikan istihbarat servisleri ve NATO tarafından Avrupa'da kurulan gizli “geride kalma” terör birimlerinin kötü şöhretli programıdır. Görünürde Sovyet işgaline karşı savunma için hazırlanan bu birimler, gerçekte sahte bayrak saldırıları, suikastlar ve toplu katliam bombalamaları düzenleyerek Batı solunun itibarını sarsmayı amaçlıyordu. Kit Klarenberg el-Meyadin için kaleme aldığı makalesinde, özellikle İngiltere'nin bu operasyonda merkezi bir rol oynadığını ve MI6'nın gizli orduları silahlandırarak kışkırtıcı faaliyetlerde başı çektiğini vurguluyor.
YDH- 'Gladio Operasyonu', Anglo-Amerikan istihbarat servisleri ve NATO'nun mafya unsurları ve faşist paramiliter güçlerle birlikte Avrupa çapında gizli bir “geride kalma” silahlı terör birimleri ağı kurmayı amaçlayan, Soğuk Savaş döneminin kötü şöhretli programının ortak adıdır. Görünürdeki amaçları, gelecekteki olası Sovyet işgaline karşılık vermek için her zaman hazır durumda kalmaktı. Gerçekte ise bu gerilla grupları sahte bayrak saldırıları, suikastlar, soygunlar, toplu katliam bombalamaları ve diğer kışkırtıcı eylemlerle Batı solunun itibarını sarsarken bir yandan da bir “gerilim stratejisi”ni körüklüyorlardı. Amaçları basitti:
“Sivillere, kadınlara, çocuklara, masum insanlara siyasi arenanın dışından saldırmanız gerekiyordu. Bu, halkı devlete dönmeye ve daha fazla güvenlik istemeye zorlayacaktı... İnsanlar sokaklarda yürüyebilmenin, trenlere binebilmenin ya da bir bankaya girebilmenin güvenliği için özgürlüklerini isteyerek takas edeceklerdi. Bombalamaların ardındaki siyasi mantık buydu. Cezasız kalıyorlar çünkü devlet kendini kınayamıyor.”
Bu samimi açıklama, 12 yıl önce üç polis memurunun ölümüne ve ikisinin yaralanmasına neden olan bombalı araç saldırısından dolayı 1984 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan bir İtalyan faşist tarafından yapılmıştır. Saldırıdan solcu bir militan grup olan Kızıl Tugaylar sorumlu tutulmak istenmişti. Bu sahte bayrağın çözülmesi, daha sonra operasyonun kamuoyuna açık bir şekilde açıklanmasında önemli bir rol oynadı. Ancak aradan otuz beş yıl geçmesine rağmen Gladio ile ilgili pek çok şey belirsizliğini koruyor ve kanıtlar uzun süre önce ortadan kayboldu.
Gladio Operasyonu'nun belki de en çarpıcı özelliği, aynı zamanda en az bilineni olmasıdır. Bu çaba genellikle CIA'nın başını çektiği bir çaba olarak anlaşılmış ve yaygın bir şekilde tasvir edilmiştir. Gerçekte ise İngiltere, Soğuk Savaş boyunca Avrupa'nın tüm “geride kalan” gizli orduları için ilham kaynağı, karargah ve eğitim alanı olarak hizmet vermiş, MI6 bu grupların silahlandırılmasında ve kışkırtıcı faaliyetlerinin yönlendirilmesinde başı çekmiştir. Bu az bilinen tarih, Londra'nın bugün Gladio modelini denizaşırı ülkelerde gizlice sürdürmeye devam ettiği göz önüne alındığında, muazzam bir güncel öneme sahiptir.
Kasım 2024'te The Grayzone, Savunma Bakanlığı tarafından oluşturulan ve Project Alchemy olarak adlandırılan askeri ve istihbarat gazilerinden oluşan gizli bir hücrenin “ne pahasına olursa olsun Ukrayna'yı savaşta tutmakla” nasıl görevlendirildiğini ortaya çıkardı.
Vekalet savaşının ilk günlerinden bu yana birim, çatışmayı tırmandırmak ve müzakere edilmiş bir çözümü engellemek için hem gizli hem de açık bir dizi savaşçı eylemi stratejileştirdi ve düzenledi. İlk tavsiyelerinin başında, Rus topraklarında suikast ve sabotajlar gerçekleştirmek üzere Gladio tarzı bir “geride kalma” gücünün oluşturulması geliyordu.
“En acımasız”
Siyaset bilimi dergisi Bulletin of Italian Politics tarafından Kasım 2010'da yayınlanan Francesco Cossiga röportajı, İngiltere'nin Gladio Operasyonu'ndaki merkezi rolüne dair benzersiz bir kavrayış sunuyor. Roma'nın kanlı “liderlik yılları” ve sonrasında önde gelen bir politikacı olan Cossiga'nın Gladio ile olan “ilişkisinden her zaman gurur duyduğunu” belirten dergi, Roma'nın “geride kalan” paramiliter güçlerine bağlı olarak “İtalya'da terörle mücadele hızlı müdahale birimlerinin oluşturulmasından” kişisel olarak övgüyle söz ediyor.
Görüşmeler sırasında Cossiga, bu “özel hizmetlerin”, ilham almak için özel kuvvet birimlerinin “farklı modellerini” incelediği bir Avrupa turunun ardından doğduğunu açıkladı. Londra'nın Katolik azınlığa karşı yürüttüğü acımasız “karşı ayaklanma” sırasında Kuzey İrlanda'ya konuşlandırılan askerleri eğitmek için kullanılan “maket köylerin” gösterildiği İngiliz SAS'ın ana kampına yaptığı tekrarlanan ziyaretler, onu “İngiliz modelini seçmeye” ikna etti. Cossiga'ya göre “en acımasız olanlar İngilizlerdi”, üstelik Gladio'nun faaliyetleri gün ışığına çıkarsa “Kendimi her zaman dünyanın en eski parlamenter demokrasisinde kullanılan modeli seçtiğimi söyleyerek savunabilirdim.” diyordu.
Dahası, Cossiga'nın ifadesine göre İngiltere, Avrupa'daki tüm “geride kalma” örgütlerinin “karargahı” konumundaydı. Yani MI6 ajanlarının gözetleme, sabotaj, suikast, tuzağa düşürme ve diğer kara operasyonlar da dahil olmak üzere her türlü gizli disiplinde eğitildiği Fort Monckton. Cossiga'ya göre, İtalya'nın Gladio lejyonları ve “özel servisleri” de benzer şekilde bu tesiste ve SAS'tan bu ölümcül karanlık sanatlar konusunda eğitim almıştır. Sardinya'daki gizli bir üs de ülke içinde ve ötesinde “geride kalma” operasyonlarını geliştirmek için “CIA ve diğer istihbarat servislerinin kullanımına sunuldu”.
Tüm bunlara ve “iç tehditlerin” özel bir “geride kalma” hedefi olduğunu açıkça belirten 1959 tarihli bir İtalyan istihbarat teşkilatı raporuna rağmen Cossiga, Gladio Operasyonu'nun yerel siyasi unsurların “yıkıcılığıyla mücadele etmeyi amaçladığı” yönündeki iddiaları şiddetle reddetti. Operasyonun tek amacının Sovyetler Birliği'nin hiçbir zaman gerçekleşmeyen “işgaline direnmek” olduğunda ısrar etti. Yine de Cossiga'nın inandırıcı olmayan inkar perdesi, güvenlik ve istihbarat kurumlarının “bir hükümetin açık ya da örtülü onayı olmadan hareket etmesinin” mümkün olduğuna inanıp inanmadığı sorulduğunda biraz aralandı:
“Evet öyle. Belli bir özerklik söz konusudur ve bir istihbarat servisi, hükümetine ne yaptığını söylemek zorunda değildir. Hükümet hedefleri belirler ama servisin bu hedeflere ulaşmak için hangi araçları kullandığını bilmek zorunda değildir. Bilmek de istemez. Kurallara saygılı bir istihbarat servisi mevcut değildir. Bu bir çelişkidir. MI5 yasalara uymak zorunda olsaydı Scotland Yard'ın Özel Şubesini [İngiltere'nin siyasi polisi] de kullanabilirdi.”
"Baskıcı Tepkiler"
Cossiga'nın, “siyasi felsefesine” hararetle bağlı olduğu “sırdaşı ve dostu” olduğu iddia edilen Aldo Moro'nun öldürülmesine ilişkin tartışması daha fazla alarm zili çalmasına neden oluyor. Moro, 1960'lı ve 70'li yıllarda beş kez ülkenin başbakanlığını yapmış deneyimli bir merkez sağ İtalyan devlet adamıydı. O zaman da şimdi de büyük saygı gören Moro, Mart 1978'de, İtalya'nın Komünist Partisi’ni ilk kez resmen hükümete getirecek bir koalisyon yönetimine yeşil ışık yakacağı tarihi bir toplantıya giderken Kızıl Tugaylar tarafından kaçırıldı.
55 günlük esaretin ardından Moro idam edildi ve kurşunlarla delik deşik edilmiş cesedi Roma'nın merkezinde bir araba bagajında çürümeye ve yetkililer tarafından bulunmaya bırakıldı. Dönemin içişleri bakanı Cossiga'ya göre, resmi kurtarma çabaları kapsamlı ve geniş çaplıydı. “Her şeyi denedik” diyen Cossiga, kaçırılan başbakanı bulmak için “insan vücudundaki ısıyı algılayan kızılötesi sensörlerle donatılmış hava devriyeleri” de dahil olmak üzere her şeyi denediklerini açıkladı. Cossiga'nın ayrıca Moro'yu bulmak için baskınlar düzenlemek üzere İtalyan özel kuvvetler birimi olan SAS eğitimli Comsubin'i hazırladığı iddia ediliyor.
Cossiga, Moro'nun esareti sırasında “bir akşam” yetkililerin Moro'nun “belli bir yerde olabileceğine dair” nasıl “bilgi aldıklarını” anlattı. Bunun üzerine Comsubin harekete geçirilmiş ve bir doktor “eğer bir çatışma çıkarsa kendisini Moro'nun üzerine atmakla” görevlendirilmiş. Cossiga heyecanla söz konusu tıp uzmanının sadece “okuldan sınıf arkadaşı” değil, aynı zamanda “daha sonra Gladio'nun etkin komutanı olduğunu” belirtti! Bu olağanüstü tesadüf, Bulletin of Italian Politics'in bildirdiği gibi, Moro hapisteyken Comsubin'in aslında neden “hiçbir baskın düzenlemediğini” açıklayabilir.
Bu göze batan çelişki, İtalyan güvenlik ve istihbarat uzmanı Roberto Jucci'nin Moro avının başarısızlığa uğramak üzere kurgulandığı yönündeki tespitlerini doğrulama eğilimindedir. Mart 2024'te, Moro'yu kurtarmak için kurulan resmi, yabancı tavsiyeli komitenin nasıl “büyük ölçüde” Propaganda Due - diğer adıyla P2 - Gladio Operasyonu ile ayrılmaz bir şekilde ilişkili CIA bağlantılı bir Mason locasına bağlı kişilerden oluştuğunu kamuoyuna ifşa etti. Jucci'ye göre, bu kuduz anti-Komünist aktörler Moro'yu “siyasi ve fiziksel olarak” yok etmeye ve böylece yerelde radikal siyasetin gelişmesini engellemeye kararlıydı.
Jucci'nin ifşaatları o dönemde ulusal ve uluslararası şok dalgalarına neden oldu. Yine de Gladio Operasyonu'nun kamuoyuna ifşa edilmesinin hemen ardından, Kasım 1990'a ait gizliliği kaldırılan İngiliz Savunma Bakanlığı dosyaları, Londra'daki yetkililerin Moro'yu kurtarma görevini sabote etmede P2'nin oynadığı kötü rolün farkında olduklarını göstermektedir. Mason locası, İtalya'da “gerilim stratejisine” hizmet etmek üzere “İtalya'nın demokratik kurumlarına karşı baskıcı bir tepkiyi kışkırtmak için terörizm ve sokak şiddeti” kullanan “yıkıcı” güçlerden sadece biri olarak tanımlanıyordu.
Bu belgelerde ayrıca, “ikinci derece kanıtların” Moro'yu kaçıranlardan birinin ya da birkaçının Roma'nın “o dönemdeki güvenlik aygıtıyla” gizlice temas halinde olduğunu gösterdiği ve İtalyan ajanların “kaçıranlara götürebilecek ve Moro'nun hayatını kurtarabilecek ipuçlarını takip etmeyi kasıtlı olarak ihmal ettiği” belirtilmektedir. Londra'nın gizli devletinin nasıl olup da böyle bir bilgiye sahip olduğu sorulabilir. İngiltere'nin Gladio Operasyonu'nun “karargahı” olarak süregelen statüsü göz önüne alındığında, MI6'nın Moro'yu etkisiz hale getirme komplosuna öyle ya da böyle karışmış olduğu açık bir cevaptır.
Çeviri: YDH