YDH - Gazze Şeridi'ndeki halkın genel kanısı, 15 aydır süren yıkım sürecinde Arapların akan kanı durduracak veya İsrail'i yardımların girişine zorlayacak birleşik bir tutum sergileyemediği yönünde.
Bu nedenle, bölge sakinleri, ABD'nin tehcir planına karşı bir duruş sergilemesi beklenen Arap Birliği zirvesinin sonuçlarını hayal kırıklığıyla değerlendiriyor.
Gazzeliler, İsrail'in Arap rejimlerine verdiği rolün, önceden belirlenmiş bölgelere havadan yardım atmakla sınırlı kaldığını ve bu bölgelerin zamanlamasının İsrail'in Gazze'ye yönelik kara operasyonuyla örtüştüğünü belirtiyor.
Arap zirvesinin yankıları ve kararları Gazze'de fazla ilgi görmedi. Halkın, İsrail'in sınır kapılarını üst üste üçüncü gün kapatmasının ardından ikiye katlanan tavuk ve et fiyatlarıyla meşgul olduğu belirtiliyor.
Sosyal medyada ise Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın konuşması tartışmalara yol açtı.
Abbas'ın, el-Fetih’ten ihraç edilen herkes için genel af ilan etmesi, bölgesel bağlantıları olan el-Fetih liderlerinin (özellikle BAE tarafından finanse edilen Muhammed Dahlan ve Nasır el-Kudva'nın) siyasi sahneye dönmesinin önünü açması açısından dikkat çekiyor.
Ayrıca, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Başkan Yardımcısı ve Başbakan Yardımcısı pozisyonlarının oluşturulması, Abbas'ın Arap vizyonu doğrultusundaki "reform" taleplerine bir yanıt olarak değerlendiriliyor.
El-Ahbar gazetesine konuşan aktivist Aziz el-Mısri'ye göre, mevcut Arap sahnesindeki sıkıntı, Arap zirvesi sonuç bildirisinin her maddesinin açıklanması için ayrı maddelere ve uygulanması için yıllara ihtiyaç duyması.
El-Mısri, tehcir olmaksızın yeniden inşayı, Gazze'de güvenliği sağlamak için uluslararası bir Arap gücü oluşturulmasını ve Gazze'deki yönetimi yönlendirmek için bir Arap danışma komitesi kurulmasını öngören Arap tasarısının, İsrail'in kabulüne ve ABD'nin onayına bağlı olduğunu vurguladı.
El-Mısri, bu durumun tüm Arap kararlarının, yazıldığı mürekkepten öteye geçmeyen Arap Barış Planı'yla aynı kaderi paylaşacağı anlamına geldiğini belirtti.
Zirvenin sonuç bildirgesi, etkili Arap güçleri, Hamas ve Ramallah'taki yönetim arasında ortak bir eylem planı ve tutum birliği olmadığını gösteriyor.
Diğer yandan masada üç farklı plan bulunuyor.
İlki, Arap ve İslam ülkelerinin kontrolünde teknokratlardan oluşan bir idari komite kurulmasını öngörüyor.
İkincisi, Gazze'den bir kişinin Başbakan Yardımcısı olarak atanacağı ve Ramallah'a bağlı olacak bir idari komite kurulmasını içeriyor.
Üçüncüsü ise Gazze'de yabancı güçlerin varlığını reddediyor ve direnişin Gazze'nin gelecekteki hükümetinde yer almayacağını vurguluyor.
Bu planların bir kısmı, İsrail'in savaş sırasında Arapların reddettiği, Gazze'yi yönetecek bir Arap gücü oluşturulması veya belirli bir Arap ülkesine güvenlik sorumluluğunun devredilmesi gibi talepleri karşılamak için hazırlandı.
Aktivist Rami Hris, bu planlarla ilgili olarak, "Buradaki çelişki, Filistinlilerin ve Arapların bu kader anıyla yüzleşmek için ortak bir plan üzerinde anlaşamamaları değil, bir dizi belge yazıp bunları bir plan olarak sunmanın, sessizce şekillenen, pek çok yönü kararlılıkla uygulanan ve askeri ve siyasi kaynakların seferber edildiği dördüncü planı durdurmak veya engellemek için yeterli olduğuna inanmaları. Bu İsrail planı sadece Gazze'yi değil, Batı Şeria, Lübnan ve Suriye'yi de hedef alıyor," dedi.