Lübnan hükümeti, işgalin devamı karşısında neden sessiz?

07 Mart 2025

"İsrail'in süregelen saldırıları, suikastları ve ihlalleri, uluslararası topluma baskı yaparak işgalcilerin anlaşmaya uymasını sağlamak için ciddi hiçbir diplomatik adımla karşılanmadı.”

YDH - Lübnan hükümeti, İsrail'in Güney Lübnan'daki işgalinin devamına karşı sessiz kalıyor. Axios'un ortaya attığı, İsrail’in Lübnan'da geçici olarak kalmasına yönelik gizli anlaşma iddiaları hükümet yetkilileri tarafından reddedilse de, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından resmi bir açıklama yapılmadı. ABD’de sunulan bir yasa tasarısı, Lübnan ordusuna yardımı Hizbullah’ın silahsızlandırılması ve İran bağlantılarının kesilmesi şartına bağlarken, Lübnan yönetiminin bu taleplerle uyumlu davrandığı belirtiliyor. El-Ahbar yazarı Meysem Rizk’e göre diplomatik girişimlerin eksikliği ve İsrail’in ihlallerine karşı etkili bir duruş sergilenmemesi, hükümetin pasif tutumunu gözler önüne seriyor.

Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri ve Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, Axios sitesinin iddialarını yalanladı. Ancak, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık'tan resmi bir açıklama gelmedi.

Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri ve Dışişleri Bakanı Yusuf Recci'nin, Axios sitesinin Amerikalı ve İsrailli yetkililerden aktardığı "Tel Aviv, Washington ve Beyrut arasında, İsrail kuvvetlerinin Lübnan ordusunun durumu istikrara kavuşturmasına ve Hizbullah'ın artık tehdit oluşturmadığının garantilenmesine kadar haftalarca veya aylarca Güney Lübnan'da kalmasına dair açıklanmamış bir anlaşma" olduğu iddiasını yalanlaması dışında, bu sızıntılarla ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı'ndan son dönemlerde ateşkes anlaşmasıyla ilgili her konuda olduğu gibi resmi bir açıklama yapılmadı, Başbakanlık'tan da herhangi bir açıklama gelmedi.

Gerçekler, Lübnan devletinin aksini kanıtlayacak hiçbir şeye sahip olmadığını gösteriyor.

İsrail'in süregelen saldırıları, suikastları ve ihlalleri, uluslararası topluma baskı yaparak işgalcilerin anlaşmaya uymasını sağlamak için ciddi hiçbir diplomatik adımla karşılanmadı.

Mitri, Axios’un işaret ettiği türden "herhangi bir anlaşmaya Lübnan'ın katılmadığını" söylerken, Lübnan'ın "güneydeki beş noktadan çekilmenin gerekliliği ve çekilmenin tamamlanması için diplomatik baskıdan başka seçeneğimizin olmadığı" yönündeki tutumunu vurguladı.

Fakat Amerikan sitesinin bahsettiği sözde "anlaşma", Lübnan'daki bazı tarafların sessiz kalmayı taahhüt edip etmediği ve işgalin devamını örtbas edip etmediği sorusunu gündeme getirdi.

Bu sızıntı, ABD'li Cumhuriyetçi Senatör Greg Steube'un (Florida) "silahlı grupların aşırılıkçılığa bulaşmasını engellemek" için PAGER adıyla bilinen bir yasa tasarısı sunmasıyla aynı zamana denk geldi.

Bu tasarı, "Lübnan'daki yönetici makamlar Hizbullah'ı ve onunla ittifak halindeki siyasi kanadını" yani Direnişe Vefa bloğunu ve müttefiki Emel Hareketi’ni tanımayı kaldırana kadar Lübnan Silahlı Kuvvetlerine yardım sağlanmasını yasaklıyor.

Yasa tasarısı, Lübnan hükümetinin 60 gün içinde Hizbullah'ın silahsızlandırılması için somut adımlar atmasını talep ediyor ve Hizbullah'ı desteklemekle suçlanan kişi ve kuruluşlara yaptırımlar uygulanmasını, Hizbullah'ın etkisinin sonlandırılması ve ordunun İran'la olan tüm bağlantılarının kesilmesine ilişkin sıkı şartlara uyulmaması halinde Lübnan ordusuna federal fonların kesilmesini öngörüyor.

Ayrıca yasa tasarısı, yasalaşmasından 60 gün sonra, Amerika Birleşik Devletleri'nin Lübnan Silahlı Kuvvetlerine ve İç Güvenlik Kuvvetlerine yardım sağlayan Birleşmiş Milletler kalkınma programlarını finanse etmekten kaçınacağını belirtiyor.

Kanun uyarınca, Güney Lübnan'daki "askeri istihbarat başkanı" Süheyl Harb, terörü destekleyen kişi ve kuruluşları hedef alan 13224 sayılı Amerikan Başkanlık Kararnamesi uyarınca "küresel terörist" olarak listelenecek.

Yasa, Lübnan ordusuna federal finansmanı, Lübnan devletinin Hizbullah'ı veya İran'a bağlı herhangi bir örgütü tanımamasına, Hizbullah'ın bakanlık makamlarına katılmamasına, Lübnan'ın ülkesindeki Hizbullah varlığını sonlandırma taahhüdüne, Lübnan ordusu ile Hizbullah arasındaki ilişkinin kesilmesine ve ordunun ele geçirilen tüm silahları imha etmesine bağlıyor.

Yasa tasarısının içeriği ile Hizbullah ve Emel Hareketi'ne yönelik iç muamele karşılaştırıldığında, hükümetin kurulması sırasında olduğu gibi içeride benimsenen tutumun, imzalı bir anlaşmaya gerek kalmadan, Amerika ve İsrail tarafından talep edilen (yasada belirtilen) şartlarla devletin "uyumlu hale gelmesi" çerçevesinde olduğu görülüyor.

Bu, sitenin bahsettiği zımni anlaşma olarak tanımlanabilir. Önde gelen siyasi kaynaklar, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli gerçeklere işaret ediyor:

— Devletin, İsrail'in tahrip ettiği yerlerin yeniden inşasını direnişin silahlarının teslim edilmesi şartına bağlaması ve "reformlar" bahanesiyle Şii ikiliyi siyasi hayattan dışlama girişimi.

— Devletin ve güvenlik birimlerinin, havaalanının güvenliğini tehlikeye attığı bahanesiyle İran'dan gelen uçakların girişini engelleme konusundaki Amerikan emirlerine boyun eğmesi. Asıl amaç ise kuşatma stratejisi kapsamında direnişe ve çevresine yapılacak her türlü mali yardımın önünü kesmek ve direnişi kendi çevresinden uzaklaştırmak.

— Lübnan ordusunun, direnişten elde ettiği tüm mühimmatı imha etmesi ve silahları elinde tutmasına izin verilmemesi. Bu durum, Suriye'dekine benziyor, ancak Suriye'de İsrail doğrudan imha işlemini yaparken, Lübnan'da ordu bu görevi üstleniyor. Ayrıca, orduya Amerikan onayı olmadan güneydeki herhangi bir bölgeye girmesine izin verilmiyor.

— Hükümetin kurulması sırasında Şii ikilinin kendi bakanlarını seçmesini engellemek için yapılan baskılara benzer şekilde, bugün atamalar konusunda da aynı süreç işliyor. Bilgilere göre, yönetim ve hassas güvenlik ve idari pozisyonlardaki isimler seçilirken ikilinin katılımının engellenmesi kararı var. Bu, Hizbullah'ın iç nüfuzunu sonlandırmanın yollarından biri olarak dış güçler tarafından dikkatle izleniyor.

Bu örnekler, işgal altındaki toprakların geri alınması için devletin vurguladığı diplomatik çalışmaları da içeren uzun bir listenin parçası.

Kaynaklara göre, ilgili makamlar bu yönde herhangi bir ciddi adım atmadı ve "Lübnan'ın Washington Büyükelçiliği, İsrail ihlalleri ve işgalle ilgili siyasi ve diplomatik adımlar atmak için şimdiye kadar hiçbir talimat almadı."

Bu durum, büyükelçilikteki yetkililer tarafından konuyu soran birçok kişiye iletildi. "Amerika Birleşik Devletleri'ndeki etkili lobilere —Avrupalı olsun Arap olsun— veya hatta Birleşmiş Milletler'deki yetkililere ulaşmak için herhangi bir plan yok. Lübnan'ın topraklarını kurtarması ve İsrail düşmanını ateşkes anlaşmasına uymaya zorlaması için Lübnan'a destek veren bir diplomatik ortam yaratılması yönünde bir girişim de bulunmuyor."

Çeviri: YDH