YDH - İsrail, Suriye'nin Lazkiye ve Tartus vilayetlerinde HTŞ militanları tarafından gerçekleştirilen Alevi katliamlarını fırsat bilerek "Alevi liderlerden yardım çağrısı aldığı" iddiasında bulundu. Ancak Alevi toplumu bu iddiaları kesin dille yalanladı. El-Ahbar yazarı Hayyan Derviş'e göre İsrail'in azınlık kartını oynayarak Suriye'yi bölme planları, şimdi de sahil katliamını kullanarak Aleviler üzerinden devam ediyor. Bu arada işgalci İsrail güçleri sınır bölgelerinde saldırılarını artırırken, Dışişleri Bakanı Sa'ar da Avrupa'yı "Suriye yöneticilerini kınamaya" çağırdı.
Suriye sahilinde devam eden mezhepçi etnik temizlik devam ederken, İsrail kaçırılmayacak bir fırsat buldu: Azınlık kartını oynamak ve ülkeyi kendi hırslarını karşılayacak şekilde bölmek için asgari hedef olarak "Suriye'nin federalleştirilmesi" dosyasını ilerletmeye devam etmek.
İşgal devletinin yetkililerinin açıklamaları önce Dürzi azınlığını "korumakla" sınırlıyken, son zamanlarda Çerkezleri de kapsayacak şekilde genişledi.
i24NEWS kanalı tarafından aktarılan iddiaya göre Tel Aviv'deki basın sözcüleri, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun "Suriye'deki Alevi liderlerinden" "zalim rejimden kendilerini kurtarmaları" için bir mektup aldığı iddialarıyla sahil katliamından yararlanmaya çalıştı.
Kanalın siyasi işler muhabiri Guy Azriel, aldığı bir mektubu İsrail'deki yetkililere ilettiğini söyledi ve mektubun "Suriye'deki Alevile toplumu liderlerini ve önde gelen şeyhlerini" temsil ettiğini iddia etti.
Kanala göre mektupta "Suriye'de gerçekleşen katliamlar karşısında dünya sessiz kalıyor ve sadece İsrail devletinin sesi duyuluyor," deniliyor ve "Size elimizi uzatıyoruz ve en iyi dostlarınız olacağız," ifadesi yer alıyor.
Kanalın, imzalayanların isimlerini belirtmeden aktardığı mektupta yer alan talepler dört maddede özetleniyor: Birincisi, "İsrail ordusundan, hava kuvvetleri de dahil olmak üzere Alevileri korumak için kuvvetlerini harekete geçirmesi talebi"; ikincisi, "Savunma Bakanlığından savaş gemilerini Alevileri korumak için Suriye kıyılarına doğru hareket ettirmesi talebi".
Üçüncü madde, İsrail Dışişleri Bakanlığından "Alevilere karşı işlenen suçları uluslararası düzeyde sunmasını" talep ederken, dördüncü madde İsrail medyasından "Suriye'de gerçekleşen katliama ışık tutmasını" talep etmeye odaklanıyor.
Buna karşılık, Yüksek Alevi Meclisine yakın olan Dr. Adnan el-Ahmed, Alevilerin etkili ve saygın şeyhlerinden hiçbirinin İsrail'e yönelik herhangi bir mektuba imza atmadığını söyledi.
El-Ahmed, el-Ahbar gazetesine verdiği demeçte, bu tür uygulamaların Aleviler tarafından "kesinlikle reddedildiğini" belirtti.
Sahildeki devam eden ihlaller ve suçlarla ilgili olarak, şair Bedur el-Cebel'in torunu olan el-Ahmed, bahsi geçen Meclis'in "uluslararası topluma bu soykırımı derhal durdurma, tüm bağlılıklarına bakılmaksızın tüm grupları sahil şehirlerinden ve köylerinden çekme ve tüm yabancı silahlı unsurları sahilden ve genel olarak Suriye'den çıkarma" çağrısını yeniledi.
Bu açıklama, Alevilerin önde gelen şahsiyetlerinin ve şeyhlerinin Yüksek Alevi Meclisi adına bir bildiri yayımlamasının ardından geldi. El-Ahmed tarafından okunan bildiride, "köyleri ve mahalleleri korumak için genel güvenlik güçlerine katılmak üzere tüm Alevi bölgelerinde yerel unsurlardan birimler oluşturulması, şu anda işlenen katliamları araştırmak için bağımsız bir uluslararası komisyonun görevlendirilmesi ve mahkumların serbest bırakılması veya adil mahkemeler önünde açık suçlamaların yöneltilmesi" çağrısında bulunuldu.
Ayrıca, "mezhepçi kışkırtmanın durdurulması ve Suriye'de ve sığınma ülkelerinde bunu cezalandıracak bir yasanın çıkarılması, uluslararası örgütlerin ve kurumların Suriye sahiline girmesi ve halka tıbbi ve gıda yardımı sağlaması, uluslararası örgütlerin kurbanların ailelerine dini ritüellerine göre yakınlarını gömme konusunda yardım etmesi" talep edildi.
Bildiriye göre, ayrıca herkesten uluslararası yasalar ve ilgili anlaşmalar doğrultusunda sahil bölgesinin güvenliğini sağlamak için uygun adımları atması istendi.
Sahadaki gelişmelere gelince, işgalci İsrail güçleri dün Kuneytra kırsalındaki el-Muallaka köyü sakinlerinden birini alıkoydu ve köye baskın sırasında darp etti.
Fakat daha sonra, işgal güçlerinin genci Kuneytra kırsalındaki "tampon bölge" içindeki İsrail üslerinden birine götürmesini engellemek için toplanan ve yolu kapatan el-Muallaka sakinlerinin baskısıyla serbest bıraktı.
Ayrıca, Deraa'nın güneybatı kırsalındaki Yermuk Havzası bölgesindeki Mariyye köyünde, Deraa'nın kuzey ve doğu kırsalı üzerinde insansız hava araçlarının uçuşlarıyla eş zamanlı olarak, işgal güçleri tarafından tarım ekipmanlarına ve su pompalarına kasıtlı sabotaj eylemleri kaydedildi.
İşgal güçleri ayrıca sınır bölgelerinin sakinlerini, siviller dahil herhangi bir Filistinli kişiyle iletişim kurmamaları konusunda uyardı.
Kuneytra kırsalındaki işgal altındaki köylerin sakinlerinden bazılarının el-Ahbar'a aktardığına göre, İsrail ordusundan subaylar köy ileri gelenlerine İsrail istihbaratının tampon bölge sakinlerinin iletişimlerini ve sosyal medya programlarını izlediğini bildirdi.
Herhangi bir Filistinli kişiyle iletişim kurduğu tespit edilenlerin "İsrail devletinin güvenliği" ile ilgili suçlamalarla gözaltına alınacağı belirtildi.
Bu gelişme, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar'ın bir kez daha "İsrail'in Suriye ile olan sınırında herhangi bir tehdidin ortaya çıkmasına izin vermeyeceği" konusunda uyarıda bulunmasının beraberinde geldi.
Sa'ar, "Suriye'nin Hamas ve İslami Cihad hareketlerinden binlerce unsura ev sahipliği yaptığını ve bunların sınırları ateşe vermeye ve İsrail'e karşı ek bir cephe oluşturmaya çalıştığını" iddia etti.
Times of Israel gazetesine göre Sa'ar, Lüksemburg Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Xavier Bettel ile görüşmesinde Avrupa'yı "Suriye yöneticilerini" kınamaya çağırdı ve "Avrupa'nın Suriye'deki Alevi ve Hristiyan sivillerin toplu katliamı konusundaki tutumunu yüksek sesle ve net bir şekilde açıklaması gerektiğini" söyledi.
Çeviri: YDH