YDH - Lübnan Kuvvetleri partisi, Cumhurbaşkanı Jozef Aun ve Başbakan Nevaf Selam'ın Hizbullah'ın silahları dosyasına ilişkin uzlaştığı yaklaşıma yönelik itirazlarının dozunu artırıyor.
Parti, bu dosyanın ele alınmasında uzlaşmaya yer olmadığını ve devletin askeri ve güvenlik kurumlarının silahsızlandırma sürecini gerekirse güç kullanarak başlatması gerektiğini savunuyor.
Lübnan Kuvvetleri'nin hükümette yer almasına ve önemli bakanlıkları elinde tutmasına rağmen parti, lideri Semir Caca ve milletvekili grubu, yaklaşan seçimlerin hükümetle farklı bir şekilde etkileşim kurmalarını gerektirebileceğini düşünüyor.
Suudi arabistan tarafından desteklenen Lübnan Kuvvetleri, eski Cumhurbaşkanı Mişel Aun döneminde yaşananlardan faydalanarak halk desteğini artırmış olsa da, gücünü Hizbullah karşıtı siyasi duruşuna borçlu.
Semir Caca liderliğindeki Lübnan Kuvvetleri partisinin içindeki mevcut tartışma, bakanlarının hükümet içinde farklılıklarını güçlendirme gerekliliği üzerine odaklanıyor.
Bu, özellikle Hizbullah ile ilgili siyasi adımların atılması için hükümet üzerinde baskı oluşturacak pozisyonlar alarak yapılacak.
Maarab'daki parti merkezi, Hizbullah'ın silahsızlandırılması sloganının mevcut siyasi kampanyaları için en uygunu olduğunu düşünüyor.
Lübnan Kuvvetleri'nin, eylemlerinin sadece hükümet içinde veya siyasi liderlik düzeyinde siyasi pozisyonlar almakla sınırlı kalması durumunda yetersiz görünmekten korktuğu açık.
El-Ahbar gazetesinin değerlendirmesine göre bu durum, partinin önde gelen isimlerini, ekonomik durumda büyük bir iyileşme beklenmediği ve hükümetin Hizbullah'ın silahsızlandırılması planını takip etmediği bir ortamda hükümette kalmanın uygun olup olmadığını sorgulamaya itti.
Bu görüşü savunanlar, bunun, Lübnan Kuvvetleri'nin hükümette bulunmasının ne fark yarattığını sormaya başlayan karşıt güçlerin lehine olacağını belirtiyor.
Bu nedenle, uygun bir zamanda, Lübnan Kuvvetleri'nin, hükümetin ve cumhurbaşkanının görevin başında verilen silahsızlandırma taahhütlerine uymadığı gerekçesiyle hükümetten ayrıldığını duyurması şaşırtıcı olmayabilir.
Bu adıma, bu konuda ulusal diyalog çağrılarına karşı bir kampanya eşlik edebilir.
Bu kampanya, Lübnan'da tam bir değişimin henüz gerçekleşmediği yönünde yeni bir anlatıyı teşvik edecek ve iç meselelere yönelik herhangi bir çözümün sorumluluğunu Hizbullah ve silahlarına yükleyecek.
Ancak bu bağlamda temel olan, Lübnan Kuvvetleri'nin stratejisinin sadece ses yükseltmekten ibaret olması.
Başka bir deyişle Lübnan Kuvvetleri, kötü koşullardan şikayet eden bir işçi sendikasına benzer bir hâl almıştır, ancak çözüm sunabilecek veya çözüme katkıda bulunabilecek bir konumda değil.
Milletvekili olarak ne yaptıkları sorulduğunda yürütme organını suçluyorlar ve hükümet yapısının güçlü bir ortağı olarak sorumlulukları gündeme geldiğinde, hükümetin kilit isimlerini yapılması gerekeni yapmalarını engelleyen eski kurallara boyun eğmekle itham ediyorlar.
Aslında Lübnan Kuvvetleri, yönetimde fiili bir projesi olmayan tüm güçlerin ve seslerin daha önce başvurduğu bir tona geri dönüyor.
Örneğin, silah dosyasında, silahsızlandırma görevini öncelikle İsrail'in, ikinci olarak ABD'nin, üçüncü olarak Lübnan ordusunun ve dördüncü olarak diğer Lübnanlıların üstlenmesini istiyorlar.
Kendilerini siyasi kampanyalar dışında herhangi bir katkı sunmaya hazır veya muktedir görmüyorlar, herhangi bir adımın yerel gerçekliği aşan hesaplara bağlı olduğunun farkındalar.
Konuya vakıf kaynaklar, el-Ahbar'a Lübnan'daki siyasi durumu yöneten, Lübnan Kuvvetleri ile ilişkileri de dahil olmak üzere, ABD ve Suudi Arabistan'ın şu anda Lübnan Kuvvetleri'nin hükümetten ayrılmasına büyük bir heves göstermediğini belirtiyor.
Riyad'ın Semir Caca'ya böyle bir adımın Cumhurbaşkanları Aun ve Selam'a darbe vuracağını ve Hizbullah ile müttefiklerinin bundan faydalanacağını bildirdiği söyleniyor.
ABD tarafı da ilgili kişilere Washington'ın Lübnan Kuvvetleri'nin mevcut rolünü, yani ses yükseltmeyi sürdürmesini istediğini, ancak yeni yönetim için sorun yaratabilecek bir adım atmalarının yasak olduğunu iletti.
Bu alanda, Amerikalılar ve Suudiler, Lübnan Kuvvetleri liderinin Cumhurbaşkanı Aun'un Hristiyan blok içindeki artan etkisinden duyduğu "endişeye" büyük ilgi göstermiyor.
Bazı çevreler, Cumhurbaşkanı'nın halk tabanının güçlenmesinde bir zarar görmüyor, ancak iki başkent bunun yalnızca Özgür Yurtsever Hareket aleyhine gerçekleşmesini umuyor.
Özellikle Cumhurbaşkanı Aun, şu ana kadar hareketten ayrılan ve bugün ya doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görev alarak ya da dolaylı olarak, Cumhurbaşkanı'nın Lübnan Kuvvetleri'nin söylem ve kışkırtıcılığının yaygınlaşması karşısında kendileri için bir koruma merkezi oluşturduğunu düşünen çevrelerin ortaya çıkmasıyla yanında çalışan onlarca kadroyu kendine çekti.