YDH - Hamas'ın, geçen mart ayında Lübnan'dan İsrail'e yönelik roket saldırılarıyla bağlantılı olarak aranan dört kişiden ikisini Lübnan makamlarına teslim ettiği bildirildi.
Bu gelişme, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Beyrut'a yapacağı ziyaret öncesinde yaşanırken, Lübnan'daki Filistinli grupların silahsızlandırılması ve mülteci kamplarının geleceği konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Hamas'ın, Lübnan Kamu Güvenliği Genel Müdürü Tümgeneral Hasan Şukayr tarafından belirlenen sürenin dolmasından önce, 22 ve 28 Mart'taki roket saldırılarıyla ilgili aranan Filistinli M.G.'yi teslim ettiği belirtildi. Ardından Filistinli Y.B.'nin de teslim edildiği, kalan iki kişinin teslimi için çalışmaların sürdüğü ifade edildi.
Bu olay, Hamas ile Lübnan yönetimi arasındaki ilişkilerde Taif Anlaşması'ndan bu yana görülmemiş yeni bir döneme girildiğini gösteriyor.
Hamas, "Filistin direnişinin tasfiyesi ve Hamas'ın nerede olursa olsun kökünün kazınması" yönündeki kararın farkında.
Direnişin ayrıca, Suriye'deki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejiminin lideri Ebu Muhammed el-Colani'den (Ahmed eş-Şaraa) istenenlerin, Lübnan Cumhurbaşkanı Jozef Aun'dan da istendiğini anladığı ifade ediliyor. Suriye'de Filistinli liderlerin tutuklanmasının, Lübnan'daki duruma ilişkin net bir mesaj olarak okunduğu kaydediliyor.
Bu gelişmelere rağmen, Filistin tarafının işbirliğine yatkın bir tutum sergilediği gözlemleniyor. Özellikle Hamas'ın, Lübnan'daki iç dengeler, Hizbullah'ın mevcut duruma yaklaşımı ve seçeneklerin daralması gibi nedenlerle zorlu bir sınavdan geçtiği belirtiliyor.
Direnişin, Lübnan hükümetinin taleplerini karşılama zorunluluğu hissettiği ve "herhangi bir itiraz veya gerilimi tırmandırıcı tutumun hem örgüte hem de ülkeye ağır maliyetleri olacağı" yönünde net mesajlar aldığı ifade ediliyor.
Konuyu takip eden kaynaklar, Şukayr ile Hamas'ın Lübnan temsilcisi Ahmed Abdülhadi arasında, Askeri İstihbarat Müdürü Tuğgeneral Toni Kahveci'nin de katılımıyla gerçekleşen toplantının "olumlu" geçtiğini belirtti.
Kaynaklara göre Abdülhadi, "Lübnan'ın resmi tutumunu anladığını" ve "yaşananların kimsenin çıkarına olmadığını teyit ettiğini" söyledi.
Kaynaklar ayrıca, Şukayr'ın Abdülhadi'ye, "arananların tesliminde herhangi bir gecikmenin hükümeti Hamas'a karşı daha sert önlemler almaya iteceğini ve Yüksek Savunma Konseyi toplantısında Lübnan ulusal güvenliğini ve devletin saygınlığını tehdit eden her türlü eyleme karşı alınacak tavrın çıtasının çok yüksek tutulduğunu" ilettiğini aktardı.
Son günlerde yaşananların, Filistin silahlarının toplanması ve kampların sorumluluğunun Ramallah yönetimi veya Lübnan'daki Fetih Hareketi'ne devredilmesi sürecinde bir adım olup olmadığı sorgulanıyor.
Verilere göre, sadece Hamas'ın silahsızlandırılması değil, aynı zamanda İslami Cihad örneğinde olduğu gibi, Lübnan topraklarındaki etkinliğinin de engellenmesi yönünde karar alındığı belirtiliyor.
Bunun, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına yönelik çabaların yoğunlaştığı bir dönemde, genel silahsızlanma sürecinin bir parçası olduğu ifade ediliyor. Konuya vakıf kaynaklar, "Lübnan'daki yönetimin bu şartı yerine getirme taahhüdünde bulunduğunu, ancak Hizbullah dosyası gibi kendileri için sıkıntı yaratmayan Filistin dosyasında daha rahat hareket ettiğini" dile getirdi..
Kaynaklar ayrıca, Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın Beyrut ziyaretinin, kamplardaki mevcut özel statünün sona erdirilmesi ve silahları teslim etme veya düzenleme taahhüdünde bulunmaya hazır görünen Fetih Hareketi üzerinde baskı kurularak durumun yeniden düzenlenmesini hedeflediğini ifade etti.
Bu durumun, özellikle Bekaa ve Naame'deki Filistin askeri varlığının sona ermesinin ardından Hamas'ı zor durumda bırakacağı değerlendiriliyor.
Kaynaklar, Hamas'ın uzlaşmacı tavrıyla işbirliği veya manevra sinyalleri verdiğini, bölgedeki gelişmelerin Lübnan'a yansımalarını beklediğini belirtti. Hamas ile Lübnan hükümeti arasındaki ilişkinin düzenlenebileceği ifade ediliyor.
Ancak Lübnanlı resmi makamlar, kamplardaki diğer grupların, özellikle de silahlarını teslim etmeyi ve kendilerini Filistin meşruiyeti olarak tanımlayanların liderliği altına girmeyi reddedecek Selefi güçlerin tutumundan endişe duyuyor. Bunun, son yıllarda olumlu bir şekilde düzenlenen güvenlik güçleri, özellikle ordu ile sorunlara yol açabileceği belirtiliyor.