Şaka yapmıyorum, zamanı gelecek devleti ilan edeceğiz

01 Ocak 1970

SAAF-Kuzey Irak’taki Özerk yönetim lideri Mesud Barzani, Londra’da yayınlanan el-Hayat gazetesinden Gassan Şerbel’e verdiği röportajda Irak’taki son durumu, yaşanan ve olası gelişmeleri değerlendirdi.

SAAF-Kuzey Irak’taki Özerk yönetim lideri Mesud Barzani, Londra’da yayınlanan el-Hayat gazetesinden Gassan Şerbel’e verdiği röportajda Irak’taki son durumu, yaşanan ve olası gelişmeleri değerlendirdi. Barzani: “Şaka yapmıyorum. Zaman gelecek ilan edeceğiz yahut uygun bir zamanda sert durup ayakta kalabilecek olan bir başkası ilan edecek; ama bu vaktin ne zaman geleceğin bilmiyorum” diyor.

 

Irak’taki durum sizi korkutmuyor mu?

 

-Mesele korku değil; durumun rahatsızlık ve kaygı verici oluşu.

 

Kaygı nedeni nedir? Devletin oluşturulmasında başarısız olunması mı? Yoksa Iraklıların kendi aralarında karşılıklı anlayış oluşturulmasının başarısız olması mı?

 

-Beni en fazla kaygılandıran yahut Irak’ın geleceğini tehdit eden bir tehlike olarak gördüğümü söyleyebileceğim şey gruplar arası mücadeledir. Bu tehlikenin kaynağını oluşturuyor.

 

Irak’ta bugün bir iç savaş olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu savaşın Sünni ve Şiiler arasındaki bir savaş olduğunu söyleyebilir miyiz?

 

-Bilmiyorum; ama sonuçta bir faciayla karşı karşıyayız. Bu nasıl isimlendirirseniz isimlendirin… İster kişinin kimliğinden dolayı öldürülmesi, ister isminden dolayı öldürülmesi deyin. İç savaşın gerçekten ne olduğunu bilmiyorum. Facia dolu bir savaş mı, gruplar arası savaş mı?

 

Bir Sünni ve Şii karşılaşmasına mı tanık oluyoruz?

 

-Evet.

 

Peki, Kürtler bu çekişmede bir taraf mı?

 

-Hayır, kesinlikle Kürtler bir taraf değil! Biz bu mücadelede çözümün bir tarafıyız. Biz sorunun bir parçasıyız ama mücadelenin değil.

 

Amerikalıların çekilmesinden korkuyor musunuz?

 

-Şu şartlarda çekilme bir felakete yol açar.

 

Felaket mi? Bunu açıklayabilir misiniz?

 

-Amerika’nın varlığı durumun daha da kötüleşmesini veyahut da sıcak bir iç çatışmaya dönüşmesini engelliyor. Bu noktada Amerikalıların varlığı bir ihtiyaç ve dış tehditleri büyük ölçüde engellemektedir.

 

Hangi tarafın dış tehdidini?

 

-İhtirasları olan hangi devlet olursa olsun… Yahut askeri müdahale niyeti olan bir devlet de olabilir.

 

Öyleyse Amerikalıların yakın bir zamanda çekilmesinin felakete yol açacağına inanıyorsunuz?

 

-Evet, Irak’taki durum iyileştirilmeden, Irak hükümeti ve ordusu hazır olmadan, güvenlik güçleri durumu kontrol altına almadan her türlü çekilme birçok sıkıntıya yol açacaktır.

 

Amerikalıların çekilmesi durumunda çeşitli baskınlar gerçekleşebilir mi? Örneğin Şiiler Bağdat’ı ele geçirmeye kalkar mı?

 

-Her türlü ihtimal var. Bunu Sünniler de Şiiler de yapmaya çalışabilir. Belki de iç savaş çıkar, kelimenin tam anlamıyla sıcak savaş çıkar.

 

Bu tür bir çekilme olursa Kürtler ne yapacak?

 

-Bunun olmasını engellemeye çalışırız. Eğer başarısız olursak kavgaya taraf olmayız. Böyle bir şeyi olmamasını dileriz.

 

SAVAŞIN DÖRDÜNCÜ YILINDA

 

Savaşın üzerinden 4 yıl geçti. Sizce bu savaş yanlış mıydı?

 

-Yanlışlar savaştan sonra başladı. Bana göre eski düzenin yıkılmasına yönelik hiçbir karar yanlış değildi. Zira herhangi bir ülkede herhangi bir diktatör rejimden kurtuluş olumlu bir şeydir. Ancak yanlışlar 1483 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının çıkmasının ardından ve Bremer’in Irak’a sivil yönetici olarak gönderilmesinden sonra başladı.

 

Amerika’nın net bir şekilde yeni bir yönetim oluşturma planı yoktu, şeklinde bir görüş var. Ancak Irak muhalefetinin bir hükümet kurma noktasında başarısızlığı Amerika’yı bu çerçeveye itti deniyor?

 

-Bu doğru değil 1483 sayılı karar Irak’a gelen bu güçleri işgal güçleri durumuna düşürdü. Buna göre Bremer Irak’ın mutlak hâkimi olarak seçildi. Böylelikle Irak güçlerinin bir hükümet oluşturması fırsatı ortadan kalktı. Biz de diğer güçlerle geçici hükümeti oluşturmak üzere müzakerelere başladık. 1483 sayılı karar bir sürpriz oldu ve önceden yaptığımız anlaşmaların ilgası anlamına geldi.

 

Hatalar buradan itibaren mi başladı?

 

-Evet.

 

Irak ordusunun tasfiye edilmesinin bu hatalar zinciri arasında olduğunu düşünüyor musunuz?

 

-Sadece Irak ordusunun çözülmesi değil. İlk hata geçici hükümetin oluşturulmasının ve Iraklıların kendi haklarına göre hareket etmelerinin engellemesi. Ordusunun çözülmesi bir ihtiyaç değildi; bilakis yeniden yapılandırılması gerekiyordu. Zira Irak’ın bir milyon askere ihtiyacı yok ve ordunun kültürü yeterli değil. Bu ordu Irak halkını bastırmak üzere yapılandırılmıştı. Dolayısıyla yeniden yapılandırılması ve kültürel değişim bir ihtiyaçtı. Ancak bu insanların geleceği belirlenmeden ordunun çözülmesi, bu kimselerin hayat şartları, hakları ve gelir kaynakları belirlenmeden sokağa bırakılmaları yanlıştı.

 

Bu kimselerin bir kısmı direnişe mi katıldı?

 

-Her biri ayrı bir yol seçti. Ordunun çözülmesi hataydı. Onlara ihtiyacımız vardı; sayıları, kültürleri ve gereksinimleri değiştirilerek tabi ki…

 

Basçıları tasfiye etme kararı da hata mıydı?

 

-Rejimin yıkılmasından önce Londra’da 2002 yılında düzenlenen muhalefet konferansında katılımcılara eski yönetimin devrilmesinin sadece zaman meselesi olduğunu söylemiş; esas sorunun rejimin yıkılmasından sonra başlayacağını belirtmiştim. Bizim Kürdistan’da başarılı bir tecrübemiz var ve bundan faydalanmasını rica ediyorum, demiştim. Şahsım adına 37 kişi ailemden öldürüldü; mensup olduğum aşiret ise 8200 civarında ölü verdi. Kendisine mensup olduğum kavimden ise 180 bin insan yok edildi. Tüm bunlara rağmen Saddam Hüseyin’le barışı reddetmedik. 1991 yılında Saddam rejimiyle işbirliği yapan herkes için af ilan ettik.

 

Belli bir intikam hazırlığı var. Eğer hesaplaşma yoluna gidersek bir sonuca ulaşamayız. Dolayısıyla onları eski rejimden aranan bazı isimlerle anlaşmaya davet ettim. Geri kalanlar vatandaş olarak kalacak; Irak vatandaşı olarak kendisine muamele edilecekti. Dolayısıyla Baas rejiminin kalmasına izin verilmeyecekti. Bu noktada aranan isimlerin belirlenmesi faydalı olurdu. Nitekim Basçıların temizlenmesi yasası yanlış yöntemle uygulandı.

 

Saddam’ın idamı anında neler hissetiniz? Sizin ailenizin, aşiretinizin ve milletiniz birçok acısına neden olmuştu?

 

-Ben çukurdan hiçbir direniş göstermeden çıkınca Saddam’ı zaten ölü saymıştım. İdam edildiğinde benim için bir sürpriz olmadı. Bayram günü idam edilmemesini dilerdim.

 

İdam vaktini biliyor muydunuz?

 

-Hayır.

 

Bayram günü idam edilmeyebilir miydi?

 

-Tabi ki… Müslümanların duygularını riayet edilmesi gerekirdi. Ben idama karşı değilim; ancak bayram günü de değil…

 

İntikam hissi duydunuz mu?

 

-Hiçbir zaman intikam hissi duymadım.

 

Saddam’ı öldürmeyi hiç düşünmediniz mi?

 

-O yönetimdeyken evet… O sıralar kendisiyle savaş halindeydik. Onu yönetimden düşürmeyi düşündüm. Ama kişisel olarak değil… Benim bir halk davam var. Irak’taki demokrasi davası… Onu bu davaya karşı olan biri olarak görüyordum ve onunla yönetimini düşürmeye çalışıyordum; ama onu hiçbir zaman kişisel olarak öldürmeyi düşünmedim.

 

Taha Yasin Ramazan’ın idam edildiği ilan edilince ne hissettiniz? Irak tarihinde sürekli idamlar ve şiddet var…

 

-Irak’ın tarihinin tamamı idamlarla doludur. Yeni gelen herkes bir öncekini idam eder. Bizim Irak’taki tarihimizin de böyle olmasını istemezdim. Ancak böyle oldu.

 

Bu bir tarih ve içinde yaşadığımız gerçeklik böyle… Sizin farklı bir Irak tasavvurunuz var mı?

 

-Farklı olması için çalışmamız ve kolay olmamasına rağmen ümidimizi yitirmememiz gerekiyor.

 

KERKÜK REFERANDUMU

 

Kerkük konusunda çok şey duyuyoruz. Hızlı bir Araplaştırma ve hızlı Araplaştırmayı hız bir şekilde ortadan kaldırma… Bu işin aslı nedir?

 

-Konu yanlış anlaşılıyor. Kerkük bir Irak kentidir; ancak Kürt kimliğine sahiptir. Tarihi, coğrafi hakikatler bunu kanıtlamaktadır. Petrolün ilk bulunduğu şehir de burasıdır. Bundan dolayı birbirini peşi sıra izleyen yönetimler bu kente gayri insani muamelede bulunmuştur. Kürtler tüm haklarından mahrum bırakılmıştır. 200 bin Kürt aile yerinden çıkarılmış; geri kalanlar uyruğunu değiştirmeye ve Arap uyruğuna geçmeye zorlanmıştır. Güney ve Orta Irak’tan Arap aşiretler getirilmiştir. Tüm bunlara rağmen başarısız oldular. Rejimin yıkılmasından sonra sorunun anayasadaki 140. madde çerçevesinde çözülmesi noktasında anlaşmaya varıldı. Buna göre yurtlarından sürülenler geri dönecek; buraya getirilen Araplar hakları ödenerek kendi bölgelerine dönecek; Kerkük asıllı olan Arap ve Kürtler kalacaktı. Durum normalleştirildikten sonra da sayım ve referanduma gidilecekti.

İşte bu konuda büyük bir yanıltma çalışması var. Sanki Arapların varlığına karşıyız ve Türkmenleri kovuyormuşuz gibi… Hayır, biz normalleştirme sonrası Kerkük’te ortak bir yönetim tesis etmeye hazırız.

 

Kimlerle ortak yönetim?

 

-Türkmenlerle, Araplarla ve Hıristiyanlarla…

 

Referandum ne zaman gerçekleştirilecek?

 

-Her şeyin 2007 yılında bitmiş olması gerekiyordu…

 

Kerkük sorununda Sadr grubuyla bir gerilim yaşandı mı?

 

-Bir parça… Hükümetin Güneyden getirdiği Arap aşiretler Sadr grubundan sayılıyor. Ancak kendileriyle yaptığımız görüşmelerde Sadr grubunun anayasanın 140. maddesini onayladıklarını söylüyorlar.

 

Eğer Kürt olmayan güçler referandumun iptalini tercih ederse ne olur?

 

-Eğer anayasaya uyarsak iş kolay çözülür. Ama eğer birleri referanduma karşı çıkarsa geçersiz kılınan taraftaki herkesin çok sert tavrı olur.

 

Kerkük’e askeri olarak elinde tutan kim?

 

-Amerikalılar…

 

Ama Peşmerge de bulunuyor.

 

-Peşmergenin orada bir varlığı yok. Yalnızca Amerikan güçleri ve Irak ordu güçlerinden askerler bulunuyor.

 

Eğer Amerikalıların çekilmesiyle birilikte iç savaş çıkarsa Peşmerge’nin Kerkük’e girebileceğini düşünüyor musunuz?

 

-Neden iç savaş ihtimali üzerinde duruyorsunuz. Biz iç savaşı düşünmüyoruz; orada bulunan Araplar da Türkmenler de kardeşlerimizdir. İşin gerçeği burada bir iç savaş çıkmaz. Orada bulunup da Kürtlerin Kerkük’te kontrolü ele geçireceğini söyleyen gruplar marjinal Türkmenlerle bazı Araplar. Bunlar Arap ve Türkmenlerin çoğunluğunu temsil etmiyor. Bu gruplar eski rejimin devrilmesiyle birlikte geçim kaynaklarını kaybettiler ve kafaları bulandırmaya çalışıyorlar. Ancak bu işi durduramayacaklar.

 

Kerük’te sorununuz Türkiye’yle mi?

 

-Hayır, Kerkük bir Irak kentidir; Türkiye’nin bu işle bir ilgisi yoktur. Türkiye’nin Kerkük meselesine kesinlikle müdahale etmesine izin vermeyiz. Zira yabancı bir ülkedir. Kente el atmasına izin vermeyiz. Hangi hakla Irak’ın içi işine karışabilir ki?

 

Türkiye devlete benzeyen bir Özerk Yönetimin kendi güvenliğini tehdit ettiğini söylüyor?

 

-Bu yanlış anlaşılmadır; biz Türkiye’yi tehdit etmiyoruz.

 

Mesut Barzani Kerkük konusunda taviz verebilir mi?

 

-Asla!

 

Peki, hangi Kürt yetkili taviz verebilir?

 

-Kerkük konusunda taviz verebilecek herhangi bir Kürt yoktur.

 

Kudüs’ten taviz verebilecek bir Filistinli yoktur, gibi bir şey söylüyorsunuz?

 

-Kerkük’ü Kudüs’e benzetmiyorum. Arada birçok fark var. Ancak Kerkük konusunda taviz verebilecek bir Kürt yoktur.

 

Ne tür cazip teklif olursa olsun Kerkük’ün Kürdistan’ın bir parçası olmadığını söyleyen bir anlaşmaya imza atmayız diyorsunuz?

 

-Tamamen öyle… Sana, başka bir çözümü kabul etmemiz olanaksız diyorum.

 

Kenti Kürdistan’a katamazsanız sorun havada kalacak?

 

-Biz anayasal olarak konunun çözümü noktasında anlaştık. Sorun sadece Kerkük değil! Enbar’ın Bağdat’la sınırı konusunda da sorun var; Tikrit, Necef ve Kerbela konusunda da. Bağdat ile Musul arasında da sorun var. Bu sorun eski rejimin siyasi nedenlerle demografik yapıda gerçekleştirdiği tüm değişiklikleri kapsıyor. Her kim meseleyi gerçekten de tehlikeli bir şekilde patlatmak istiyorsa anayasanın 140. maddesinin uygulanmasını engeller. Irak’ın çıkarlarını ve Kerkük sorununun nihai anlamda çözülmesini isteyen herkes bu maddenin yürürlüğe koyulmasına yardımcı olmalıdır.

 

BARUT FIÇISI

 

Neden Kerkük sorunu “Barut Fıçısı” şeklinde nitelendiriliyor?

 

-Bu doğru değil. Bazı Şovenist Araplar ve Türk Ordusu istihbaratına bağlı bazı Türkmenler var ki bunlarında hiçbir şey yapmaya gücü yetmez. Bu kimseleri Araplar desteklemiyor; Türkmenler de bunların yanında durmuyor. Herkes anayasal çözümden yana. Asıl Kerkük’e müdahaleler sorun çıkarıyor.

 

Şu anki Irak hükümeti anlaşmaya uyuyor mu?

 

-Evet, bu kanuni bir zorunluluk…

 

Büyük siyasi güçler?

 

-Büyük siyasi güçler de öyle…

 

Sadr grubu da buna dâhil mi?

 

-Sadr grubu anayasaya uymak zorundadır. Anayasaya uymayan her çevreye karşı bizim de kararlarımızı alma hakkımız doğar.

 

Kürtler olarak bir tane Güneyde bir tane de Orta Irak’ta özerk yönetimlerin kurulması çağrıları sizi rahatlatıyor mu?

 

-Biz her bölge için federal yapıyı destekliyoruz. Ayrıntılara gelince; her bölgenin kendi halkı buna karar verir.

 

Uluslar arası teröristlerin arananlar listesindesiniz. Size karşı suikast girişiminde bulunuldu mu? Parti karargâhlarınız hedef alındı mı?

 

-Eski rejim yıkıldıktan sonra Nisan ayında KDP’nin bir karargâhı saldırıya uğradı. İki intihar saldırısı düzenlendi. Bu da bize büyük zarar verdi. Çeşitli eylemler de yapıldı. Ancak uzun süredir herhangi bir eylem yapılmadı. Bana gelince; şimdiye kadar bana ulaşamadılar.

 

Çok sıkı güvenlik tedbirleriniz mi var?

 

-Tabi ki…

 

Kürdistan’da ne kadar el-Kaide üyesi var?

 

-Hiç yok. Zira Kürt halkı onların metoduna tamamen karşı… Yapılan eylemler de Musul’dan Erbil’e ulaşılarak yapıldı. Özerk bölgede el-Kaide yahut el-Kaide bağlantılı örgütler yok.

 

El-Kaide ile anlaşmalı olan radikal Kürtler de mi yok?

 

-Çok az. Onlar da Kürdistan’da kalamadılar.

 

PKK’nın sorunu nedir?

 

-Sorunu Türkiye’yle… Bu siyasi bir sorundur. Eğer siyasi yolla çözülmezse de sorun devam edecektir.

 

Parti sizin topraklarınızda mı bulunuyor?

 

-Sınır şeridinde… Belki de karargâhları da var. Ancak engebeli ve dağlık bölgelerde…

 

Dikkatimi çekti. Siz Mehabad Cumhuriyeti’nde doğdunuz?

 

-Bilgiyi tashih edeyim; “Mehabad’daki Kürdistan Cumhuriyeti”; isimlendirme yanlışı var.

 

Yaşınız kaç?

 

-Ben 1946 doğumluyum.

 

Hayallerinizin bir kısmını gerçekleştirdiğinizi düşünüyor musunuz? Irak’ta Kürtlerin güvenli bir durumda olmaları gibi… Kimliklerine ve kültürel miraslarına saygı duyuluyor.

 

-Evet, büyük ölçüde…

 

YAPAY SINIRLAR

 

Hala bir devlet hayaliniz var mı?

 

-Ben bunu yasal bir hak olarak görüyorum. Zira Kürtler diğer milletlerden farklı bir millettir ve diğer milletlerden daha az değere sahip değildir. Kürtlerin de bağımsız bir devlete sahip olma hakkı vardır. Ben bunu bir hayal olarak görmüyorum.

 

Peki, gerçek oldu mu?

 

-Gerçek olacak; ama ne zaman olur, bilmiyorum.

 

Belki de on yıllar gereklidir?

 

-Belki de 40 milyon insanı olan bu milletin de bağımsız bir devleti olur.

 

Coğrafi anlamda ilişkileriniz var mı?

 

-Tabi ki… Bu sınırlar yapaydır; iki ülke arasında bölünmüş köyler bile vardır.

 

Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etme niyetiniz var mı?

 

-Şaka yapmıyorum. Zaman gelecek ilan edeceğiz yahut uygun bir zamanda sert durup ayakta kalabilecek olan bir başkası ilan edecek; ama bu vaktin ne zaman geleceğin bilmiyorum.

 

Molla Mustafa Barzani’nin başaramadığını başardığınızı düşünüyor musunuz?

 

-Biz onun çizgisini devam ettirerek bir şeyler gerçekleştirdik. Bizler onun öğrencileriyiz.

 

KÜRDİSTAN VE İSRAİL

 

İsraillilerin Kürdistan’a sızdığına dair konuşmalar var. Güvenlik ve ekonomi açısından… İsrail’in bölgedeki azınlıklar konusu üzerinde çalıştığı söyleniyor.

 

-Biz Irak devletinin bir parçasıyız. Anayasal olarak herhangi bir devletle ilişkiler kurma hakkımı yok. Eğer İsrail’in Bağdat’ta büyükelçiliği açılırsa Erbil’de de bir konsolosluğu açılır. Bununlar birlikte İsrail’le ilişki içerisinde olmanın bir suç olduğunu düşünmüyorum. Ancak Irak anayasasına da karşı çıkmayacağım. İsrail’in tüm Arap ülkeleriyle ilişkisi var.

 

Tüm Arap ülkeleriyle mi?

 

-Zannedersem tüm Arap ülkeleriyle. Kimileriyle resmi kimileriyle gayri resmi… Eğer bu ülkeler İsrail’le ilişki kuruyorsa neden başkaları için bir suç sayılsın ki? Ancak İsrail’in Kürdistan’da çalışmalar içerisinde olmadığını söyleyebilirim.

 

Güvenlik yahut silahlanma konusunda ilişkileriniz yok mu? Sizin silah ihalelerinize girmiyorlar mı?

 

-Bizim çok silahımız var. Kime isterse silah verebiliriz. (Şakayla söylüyor) İnşallah da silaha ihtiyacımı olmaz.

 

İran’la ilişkileriniz ne durumda?

 

-Doğal ilişkilerimiz var. Ekonomik ilişkiler var. Kürdistan’da genel olarak İran’la bir sorun yoktur.

 

Bugünlerde İran’ın Irak Kürdistan’ına müdahalelerinden söz ediliyor.

 

-Kürdistan Özerk yönetimine değil. İran müdahalesi -eğer gerçekten de varsa- diğer bölgelerde vardır.

 

İRAN VE SURİYE’NİN ROLÜ

 

Bugün Irak’ta iki dış gücün etkinliğinden bahsediliyor. Suriye ve İran’ın etkinliği. Kürdistan bu etkinlik alanının dışında mı?

 

-Hiçbir bölgesel güç Kürdistan’a el atmayı başaramadı. Zira Kürdistan halkı bunu reddediyor. Yani el atmaları için zemin yok.

 

Suriye’yle ilişkileriniz, nasıl?

 

-Suriye’yle ilişkilerimiz çok eski. Ancak son zamanlarda eskisi gibi sıcak değil.

 

Neden?

 

-Bilmiyorum. İlgi alanları sanki değişti…

 

Irak Kürdistan’ındaki Kürtlerin rejimin devrilmesinden en fazla kazançlı çıkan taraf olduğu söyleniyor. Zira Araplar Sünni ve Şii fitnesine kapıldılar. Siz de durumun kendi lehinize olduğunu düşünüyor musunuz?

 

-Yaşananlar Irak lehineydi. Ancak biz fırsatı değerlendirdik; Şii ve Sünni Arap kardeşlerimiz fırsatı değerlendiremediler. Bu bizim suçumuz değil. Biz halen daha yardım ediyoruz. Ancak kendileri bu fırsattan yararlanmak istemiyorlarsa neden Kürtler cezalandırılsın ki?

 

Irak’ın başında bir Kürt lider var; Özerk Yönetimin başında da! Kendi aranızdaki ilişkiler nasıl?

 

-İlişkilerimiz sarsıntısız. Anlaşmazlıklar geride kaldı.

 

Toprak konusunda teşkilatların bölünmesi var…

 

-Birleşme çalışmaları sürüyor, başarılı ve güçlü biçimde devam ediyor.

 

Peki Kürdistan’daki durum?

 

-Gelişmeler var. Tabi ki halen daha birçok sorunumuz var. Yakıt ve elektrik enerjisi gibi… Eski rejim bölgeye faydalı olabilecek hiçbir proje gerçekleştirmedi. Dolayısıyla sıfırdan başlıyoruz.

 

Yatırımcıların Kürdistan’a gitmesi gibi bir eğilim var mı?

 

-Evet, gerçekten de büyük bir fırsat var.

 

Bölgedeki güvenlik durumu nedir?

 

-Güvenlik güçlerimize teşekkür ediyoruz. Halkımıza ise dayanışmasından ötürü teşekkür ediyoruz. Güvenlik durumumuz son derece iyi.

 

Hıristiyanların Bağdat’tan Kürdistan’a doğru göç etmesi konusunda ne diyorsunuz?

 

-Bu doğru. Sadece Hıristiyanlara da özgü değil. Arap ve Müslümanlar da… Şu anda Kürdistan’da 18 bin civarında Arap aile var. Tüm çabalarımızla onları ağırlıyoruz.

 

Irak’ta Hıristiyan varlığından korkmuyor musunuz?

 

-Onların dışarıya göç etmesini istemem.

 

Kürt olmayanların hakları da tarafınızdan korunuyor mu?

 

-Anayasamız konusundaki çalışmalar sürüyor. Bölgede yaşayan tüm vatandaşların hakları garantiye alınacaktır. Milletleri ve dinleri ne olursa olsun.

 

ABD’NİN ÇEKİLMESİ

 

Sürpriz bir çekilme planına karşı ABD’yi uyardınız mı?

 

-Irak’taki durum düzene girmeden çekilmeyeceklerini vurguluyorlar. Zira hızlı çekilme felaketle sonuçlanır.

 

Kürdistan’da güvenliği kim üstlenecek?

 

-Polis.

 

Bölgede Irak ordusundan güvenlik birimleri bulunuyor mu?

 

-Evet, Savunma Bakanlığı’na bağlı güçler var. Peşmerge orada.

 

Rahat mısınız?

 

-Irak’ta durum istikrara kavuşunca rahat olacağım

 

Amerika’nın çekilmesi durumunda bölgeye çok sayıda mültecinin gelmesi noktasında korkunuz var mı?

 

-Kürdistan Irak evladı olan Arap kardeşlerine kalbini açmaya hazırdır.

 

Çoğunluğu Sünni olan Kürtlerin de iç savaşta Sünnilerin yanında savaşa katılması ihtimali var mı?

 

-Sanmıyorum. Sünni Şii savaşı çıkarsa buna katılmayacağız. Bilakis bunu durdurmaya çalışacağız.

 

Çeviri: Furkan TORLAK