İsrail Etiyopya'nın arkasında: Kızıldeniz öncelikli

10 Mayıs 2025

"Kendi açısından Etiyopya, en azından İsrail ve Amerikan istihbarat çevreleriyle yakın bağları gizlenemeyen Abiy Ahmed döneminde, geleneksel olarak İsrail'i dış yönelimlerini desteklemede daimi ve güvenilir bir ortak olarak görüyor."

YDH - El-Ahbar yazarı Muhammed Abdülkerim Ahmed, İsrail'in tarihi "Çevre İttifakı" stratejisinin güncel bir yansıması olarak Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar'ın Etiyopya'ya yaptığı ziyareti ele alıyor. Ziyaret, İsrail'in Etiyopya'nın Kızıldeniz'e erişim çabalarına verdiği desteği pekiştirmeyi amaçlarken, bu durumun Somali gibi ülkeler pahasına bölgesel güç dengelerini etkileyebileceğine işaret etmişti. Ahmed, bu gelişmelerin İsrail'in Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz'deki daha geniş stratejik hedefleriyle, özellikle de ABD'yi bölgesel çatışmalara daha fazla dahil etme potansiyeliyle bağlantılı olabileceğini dile getiriyor.

Eski Başbakan David Ben-Gurion döneminde şekillenen Siyonist "Çevre İttifakı" stratejisi, Orta Doğu'yu parçalamak ve sömürgeci bir vizyona göre yeniden yapılandırmak amacıyla İsrail'in devam eden politikasının temel taşlarından biri olmaya devam ediyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar'ın, bu stratejinin tarihsel olarak en önemli merkezlerinden biri olan Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya 5 Mayıs'ta gerçekleştirdiği ziyaret, bu bağlamda yeni bir halkayı temsil ediyor.

Ziyaret, özellikle Yemen cephesindeki durum ve Etiyopya-Mısır ilişkilerindeki gizli gerilim başta olmak üzere Kızıldeniz'deki duruma ilişkin beklentilerin arttığı bir dönemde gerçekleşti.

Sa'ar'ın ziyaret gündemi: İlişkilerin güçlendirilmesi ve tehditlerle mücadele

Sa'ar'ın Etiyopya ziyareti, Etiyopya Dışişleri Bakanı Gidon Timotheos'un geçtiğimiz mart ayında İsrail'e yaptığı ziyaretin yaklaşık iki ay sonrasında, Başbakan Abiy Ahmed'in iktidara gelmesinden bu yana iki taraf arasındaki sıcak ilişkileri daha da ileriye taşımak amacıyla gerçekleşti.

Bakana ziyaretinde tarım, su teknolojileri, iklim, yenilenebilir enerji ve sağlık hizmetleri gibi sektörleri temsil eden üst düzey iş insanlarından oluşan bir heyet eşlik etti. Amaç, iki ülkenin dışişleri bakanlarının yöneteceği ortak bir ekonomi forumu düzenlemekti.

Ziyaret gündeminde Afrika Boynuzu bölgesindeki güncel gelişmelerin yer alıp almadığı açıklanmasa da, bu konunun gündemin merkezinde yer aldığına şüphe yok; zira bu mesele söz konusu mart ayındaki görüşmede ayrıntılı olarak ele alınmış ve ikili ilişkilerde sabit bir madde haline gelmişti.

İki dışişleri bakanının görüşmeleri, çeşitli sektörlerde "ikili işbirliğinin güçlendirilmesi", "terörle mücadele meselesi" de dahil olmak üzere bölgesel ve uluslararası "endişelerle" mücadele ve Sa'ar'ın "Tevrat dönemlerine" kadar uzandığını belirttiği iki taraf arasındaki derin bağların teyit edilmesi üzerine odaklandı.

İsrail, göreve geldiğinden bu yana bakanın Afrika'daki ilk durağı olan Etiyopya'nın bölgesel bir ortak olarak "İsrail'in Afrika kıtasına açılan kapısı" olma rolüne güvenirken, Timotheos ise Addis Ababa ile Tel Aviv arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde ekonomik boyutu vurguladı ve özellikle İsrail'in teknik işbirliğinin "Etiyopya'daki tarım uygulamalarında köklü bir dönüşüme" katkıda bulunduğu tarım sektöründe yatırım ve ticaret alanlarında ilişkilerin güçlendirilmesine değindi.

İki bakan, terörü "iki ülke için olduğu kadar uluslararası toplum için de ortak tehdit" olarak nitelendirirken, Timotheos, İsrail ile bu alandaki işbirliğinin devam etmesi gerektiğini vurguladı, zira "Afrika Boynuzu ve Orta Doğu'da terörle mücadele etmek" büyük önem taşıyor.

Bu, Etiyopya'nın İsrail'in Gazze'deki soykırım savaşına destek veren tutumuna üstü kapalı bir göndermeydi.

Ayrıca, ziyaret gündeminde, İsrail-Etiyopya İş Forumunun (6 Mayıs) düzenlenmesi de yer aldı. Foruma, kamu ve özel sektörden onlarca temsilcinin yer aldığı üst düzey bir İsrail heyeti katıldı.

Amaç, iki taraf arasındaki ticaret hacminin sınırlı olması (İsrail'in Etiyopya'ya ihracatı 2024 yılında 25 milyon doları aşmazken, Etiyopya'dan ithalatı 91 milyon dolara ulaştı) göz önüne alındığında, ikili işbirliğini "tüm alanlarda" genişletmekti. Bu durum, ilişkinin öncelikle güvenlik ve askeri nitelikte olduğuna işaret ediyor.

Etiyopya ve Kızıldeniz'e ulaşma hayali: İsrail'in tam desteği

Etiyopya asıllı İsrail'in Addis Ababa Büyükelçisi Avraham Neguise, geçtiğimiz nisan ayı başlarında yaptığı açıklamada, Addis Ababa'nın denize ulaşma çabalarının "meşru" olduğunu ve barışçıl müzakere ile bölgesel işbirliği ilkeleriyle uyumlu olduğunu belirtti.

Bu, iki ülke arasındaki görüş birliğini yansıtıyor ve Etiyopya'yı Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz güvenliğinin yeniden yapılandırılması projelerine dahil eden, temel olarak ABD, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Somali gibi bir ülkede ve Kızıldeniz havzasındaki diğer ülkelerde ulusal egemenliğin "özelleştirilmesi" çıkarına dahil olduğu bölgesel düzenlemelerin halihazırda mevcut olduğu algısını güçlendiriyor.

Sa'ar'ın ziyaretinin, Yemen-İsrail karşılıklı füze saldırılarıyla ve Sudan'dan gelen yerli raporlarda, "BAE'ye ait" insansız hava araçlarının (5-6 Mayıs) "Kızıldeniz sularından hareketle" Port Sudan şehrini bombaladığına dair haberlerin çıktığı bir döneme denk gelmesi dikkat çekiciydi.

Ayrıca, Abu Dabi Limanları Şirketi'nin bölgede devam eden satın alma ve kullanım faaliyetleri de (örneğin, 4 Mayıs'ta Süveyş Kanalı İdaresi ile "Doğu Port Said bölgesinin geliştirilmesi" için imzalanan ve şirkete 50 yıl süreyle 20 milyon metrekarelik bir alanın kullanım hakkı veren ve karşılığında Mısır hükümetine projenin gelirlerinden yüzde 15 pay öngören anlaşma gibi) bu dönemde gerçekleşti.

Dolayısıyla, ziyaretin önceliği, Etiyopya'nın Kızıldeniz'e çıkış elde etme çabalarını desteklemek olup, bunun aşamalı olarak Somali'nin zararına olacağı tahmin ediliyor.

Zira ABD'nin (Türkiye, BAE ve Etiyopya tarafından desteklenen) Somali limanları ve kıyıları üzerindeki hegemonyanın uluslararasılaştırılması yönündeki çabaları yoğunlaşıyor.

İsrail diplomasisi, Mısır, Eritre ve Somali Federal Cumhuriyeti'nin temel olarak karşı çıktığı bu tür bir desteğin, Addis Ababa'nın denize çıkışa yönelik barışçıl ve yapıcı çabalarıyla uyumlu olduğunu ve bunun "Etiyopya'nın kalkınması ve sürekli refahı için gerekli bir husus" olduğunu ifade etme eğiliminde olsa da, desteğin kendisi bu iddianın ötesine geçerek İsrail'in bölgedeki yayılmacı politikalarının öncü gücü niteliğinde.

Bu durum, Sa'ar'ın "Husiler İsrail, Afrika ve uluslararası toplum için tehdit oluşturuyor," şeklindeki vurgusunda ve hareketi Somali'deki "Etiyopya'ya saldırılar düzenleyen" eş-Şebab örgütü ile ilişkilendirmesinde dikkat çekiciydi.

Abiy Ahmed ile "özel" bir görüşme yapan Sa'ar'ın, Addis Ababa'nın Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu'ndaki güvenliğe ilişkin İsrail vizyonuyla daha derin bir uyum sergileme taahhüdü karşılığında, ülkesinin söz konusu dosyada Etiyopya'ya tam destek sunduğu aşikar.

İsrail'in en sevdiği kapısı olan Etiyopya üzerinden Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu'ndaki hummalı hareketliliğinden, Benyamin Netanyahu hükümetinin bölgedeki gerilimi azami sınırlara kadar tırmandırmayı sabit bir Siyonist varoluş stratejisi olarak benimsediği ya da gözlemcilerin İsrail'in "ABD'yi Orta Doğu'da İran'la savaşa girmekle veya mevcut durumda herhangi bir gedik açılmasını engellemekle sınırlı kalmayacak bir felakete sürükleme" çabası olarak değerlendirdiği bir durum ortaya çıkıyor.

Washington'u tuzağa düşürme fikrinin ciddiyeti ne olursa olsun, Etiyopya'nın bu İsrail hareketinin temel direklerinden biri olduğu görülüyor.

Zira Etiyopya, Somali gibi bir Arap ülkesinin ulusal güvenliğine sızmak, Mısır ile ilişkilerini güçlendiren Eritre ve Cibuti gibi Kızıldeniz havzasındaki bazı ülkeleri tehdit etmek ve Kahire üzerindeki baskıyı "Afrika çevresinde" sürdürmek gibi bölgede İsrail için mümkün olan en düşük maliyetle bir dizi kazanım sağlıyor.

Kendi açısından Etiyopya, en azından İsrail ve Amerikan istihbarat çevreleriyle yakın bağları gizlenemeyen Abiy Ahmed döneminde, geleneksel olarak İsrail'i dış yönelimlerini desteklemede, özellikle de iki konuda daimi ve güvenilir bir ortak olarak görüyor: Denize çıkış elde etme ve buna karşı çıkan Mısır hareketine karşı koyma ve Addis Ababa'nın Orta Doğu'yu yeniden inşa etme projesine daha fazla entegre edilmesi ve "çevresinden" baskı uygulanması.

Çeviri: YDH