YDH- 2024 boyunca İsrail’in Gazze'ye yönelik savaşı şiddetlenirken, küresel sosyal medya platformlarındaki Filistinli sesler paralel bir dijital baskı kampanyasıyla karşılaştı.
El-Meyadin’in aktardığına göre, Filistinli dijital haklar izleme kuruluşu Sada Social'ın yayınladığı yeni rapor, çevrimiçi Filistin içeriğine yönelik yaygın ve sistematik sansürü gözler önüne serdi.
Global Voices'ta Batı Asya ve Kuzey Afrika Editörü Velid el-Huri de konuyu kapsamlı bir şekilde ele alarak, Filistin anlatılarını susturma çabalarının bir parçası olarak dijital baskının boyutlarını vurguladı.
Hedefli bir kampanya mı?
Nisan ayında yayınlanan 2024 Dijital Haklar Endeksi, Filistinli dijital ifadelerine yönelik 25 binden fazla ihlali belgeledi. Bu ihlaller arasında içerik kaldırmalar, gölge yasaklar, hesap askıya almalar ve Uluslararası Adalet Divanı'nın "olası" bir soykırım vakası olarak nitelendirdiği Gazze'deki durumla örtüşen algoritmik baskının yer aldığı bildirildi.
Rapora göre, en çok ihlal Instagram (%31), TikTok (%27), Facebook (%24) ve X (eski adıyla Twitter) (%12) gibi platformlarda kaydedildi. YouTube ve SoundCloud gibi platformlarda da daha az ancak kayda değer vakalar tespit edildi.
Sada Social, hava saldırılarını belgeleyen, kurbanları anan veya dayanışma gösteren Filistinli paylaşımların orantısız şekilde hedef alındığını ortaya koydu. Birçok kullanıcı, genellikle açıklama veya hukuki süreç olmaksızın hesaplarından kalıcı olarak uzaklaştırıldı.
Rapor, "Bu eylemlerin ifade özgürlüğü üzerinde derin bir etkisi var, özellikle de dijital platformların Filistinliler için vahşeti belgelemenin ve dünyaya seslenmenin nadir yollarından biri olduğu savaş zamanlarında" ifadelerini kullanıyor.
Gazetecilere ve medyaya sistematik kısıtlamalar
Kaydedilen ihlallerin %29'unun gazetecileri ve medya kuruluşlarını etkilediği, bunların %20'sinin kadın gazeteciler olduğu belirtildi. Paylaşım kaldırmalar, görünürlük sınırlamaları ve hesap yasakları gibi kısıtlamalar, Gazze ve Batı Şeria'dan haber verenleri etkisiz hale getirdi.
Uluslararası medyanın genellikle sahadan haberler için Filistinli gazetecilere bel bağladığı belirtilirken, “Bu seslerin sansürlenmesi, yalnızca Filistin anlatılarını silmekle kalmıyor, aynı zamanda kamuoyunun olaylardan haberdar olma hakkını da baltalıyor.” denildi.
Raporda ayrıca, baskının savaş zamanı görüntülerinin ötesine geçtiği de vurgulandı.
Rapora göre, “Sansür sadece katliam görüntüleriyle sınırlı kalmadı, aynı zamanda siyasi bağlamdan yoksun olsa bile İsmail Haniye'nin Tahran'da öldürülmesiyle ilgili içeriklere de uygulandı.” “İsrail'e Ölüm” ve “Amerika'ya Ölüm” gibi ifadeler de işaretlenip kaldırılanlar arasındaydı ve bu durum dijital editoryal tarafsızlık ve ifade özgürlüğü konusunda ciddi soru işaretleri yarattı.
Ilımlılık ve kışkırtıcılıkta çifte standart
Filistinli kullanıcılar yoğun “denetimle” karşılaşırken, raporda rahatsız edici bir çifte standart vurgulanıyor. Özellikle Telegram (%41) ve X (%35) gibi platformlarda Filistinlilere yönelik nefret söylemi ve kışkırtma içeriklerinin genellikle kontrol edilmediği bildirildi
Sada Social, 2024'te etnik temizlik çağrılarından aşağılayıcı dile kadar uzanan 87 binden fazla kışkırtma vakası kaydetti. Bu içeriklerin çoğunun İsrailli yetkililer, askerler ve etkileyicilerden geldiği belirtildi.
Rapor, bunun "nefret söylemini yaygınlaştırarak ve küresel kamuoyunu manipüle ederek siyasi ve askeri avantaj sağlamayı hedefleyen resmi politikaların yansıması" olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, İsrail saldırganlığını meşrulaştırmak ve Filistin yanlısı aktivizm ile insani çalışmaları itibarsızlaştırmak için tasarlanmış 51 tekrarlayan anti-Filistin anlatıyı listeliyor.
Algoritmaların sınır tanımayan sansürü
Sada Social'ın işgal altındaki Filistin içinde ve dışındaki topluluklar arasında yaptığı bir kamuoyu araştırması, bu baskının küresel boyutunu gösteriyor. Katılımcıların çoğu, Gazze, Direniş ve dayanışma kampanyalarına ilişkin içeriklerin sansürlendiğini bildirdi.
Öne Çıkan Bulgular:
Facebook: Kullanıcıların %68.4'ü kısıtlamalar yaşadı.
Instagram: %65.8
TikTok: %36.2
X: %14.5
En Çok Sansürlenen İçerikler:
Şehit anmaları (%86.8)
"İsrail" saldırganlığının belgelenmesi (%60.5)
Filistin ile dayanışma ifadeleri (%53.3)
Direniş gruplarının anılması (%51.3)
Tutsak ve gözaltı haberleri (%45.4)
Boykot çağrıları (%32.9)
Bu bulgular, Filistinli dijital sansürün coğrafi sınırlarla kısıtlı olmadığını, yurtdışındaki kullanıcıların da Gazze ve Batı Şeria'dakilerle benzer kısıtlamalarla karşılaştığını doğruluyor.
Sonuç: Dijital haklar insan hakkıdır
Sada Social, sosyal medya platformlarının tarafsız aktörler olmadığını vurguluyor. Rapora göre, işgal, apartheid ve asimetrik savaş bağlamında, bu platformların algoritmaları, raporlama araçları ve moderasyon politikaları daha geniş bir yapısal şiddetin aracı haline geliyor.
Örgüt, sivil toplumu, dijital hak savunucularını ve uluslararası yasa yapıcıları, dijital hakları özellikle savaş zamanlarında insan haklarının ayrılmaz bir parçası olarak görmeye çağırıyor.
Filistinliler için dijital platformlar, yas tutmanın, belgelemenin ve direnmenin nadir alanları olduğu, ancak bu “kırılgan” kanalların bile, genişleyen bir algoritmik baskı sistemi tarafından tehdit altında bulunduğu belirtildi.