YDH - Hind Receb Vakfı kurucu ortağı ve başkanı Dyab Abou Jahjah, vakfın Ocak 2024'te Gazze Şehri'nde 5 yaşındaki Hind Receb, beş aile üyesi ve iki kurtarma görevlisinin öldürülmesinden sorumlu İsrail subayını tespit ettiğini duyurdu.
Jahjah, Breakthrough News'e yaptığı açıklamalarda, Yarbay Beni Aharon'un tutuklanması talebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) savaş suçları şikayetinde bulunduklarını ve İsrail ordusu askerleri ile suç ortaklarının soykırımdan sorumlu tutulması için küresel bir kampanya yürüttüklerini belirtti.
Dyab Abou Jahjah, vakıflarına adını veren Hind Receb'in, ailesiyle birlikte bir araçta tüm dünyanın gözü önünde bir İsrail tankı tarafından katledildiğini hatırlattı.
"Sadece Hind ve ailesi değil, onu kurtarmaya giden ambulans görevlileri de kurban oldu," diyen Jahjah, olayın herkesin Hind'in araçta hayatta olduğunu bildiği bir anda, neredeyse canlı yayında gerçekleştiğini vurguladı.
Jahjah, "Bu olay bizim için çok sembolikti. Hind Receb ismini seçtik çünkü kurbanların masumiyetini ve İsraillilerin cezasızlıkla hareket etmesini simgeliyor. Çocuk olmasına, tüm dünyanın farkında olmasına ve ambulans gönderilmesine rağmen İsrailliler Hind'i ve ambulans görevlilerini öldürdü. Bu, bu soykırım girişiminin kibrini ve kana susamışlığını gösteriyor," ifadelerini kullandı.
Vakfın kapsamlı bir soruşturma yürüttüğünü belirten Jahjah, bir yıllık araştırmanın ardından bu suçtan sorumlu tugayı, taburu ve müfrezeyi tespit edebildiklerini söyledi.
"Bu ayın başında, Hind'in yedi yaşına girmesi gereken doğum gününde, tugay komutanı Beni Aharon hakkında UCM'ye dava açtık. Bu bizim için sembolik bir andı," ifadesini kullanan Jahjah, bunun sadece bir başlangıç olduğunu ve bu suça karışan tüm subay ve askerler hakkında dava açmaya devam edeceklerini ekledi.
Jahjah, Hind Receb Vakfı'nın ve ana kuruluşu olan 30 Mart Hareketi'nin "saldırgan dava" olarak adlandırdıkları bir strateji izlediğini açıkladı. Bu strateji kapsamında, sadece üst düzey yetkililer ve politikacılar değil, özellikle sahadaki İsrailli askerler ve subaylar takip ediliyor.
Jahjah, "Özellikle çifte vatandaşlığa sahip (İsrail ve başka bir ülke) kişilere odaklanıyoruz ve kendi ülkelerinde davalar açıyoruz. Böylece yargı yetkisi veya dokunulmazlık tartışmalarıyla karşılaşmıyoruz," diye konuştu.
Bu sürecin yavaş ilerlediğini ancak zamanlarının olduğunu belirten Jahjah, ikinci bir çalışma alanlarının ise "seyahat eden askerler" olarak tanımladıkları, Gazze'deki görevleri arasında turizm amaçlı seyahat eden İsrail askerlerine karşı, nerede olurlarsa olsunlar dosyaları varsa dava açmak olduğunu ifade etti.
Jahjah, "Bu bizim için bir hayat görevi ve adalet yerini bulana kadar, en azından kısmen, sonuna kadar gideceğiz," diye konuştu.
İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin kasıtlı ve sistematik olduğunu vurgulayan Jahjah, "ikincil zayiat" anlatısını reddetti.
"Son 18 aydır Gazze'de yaşanan her şeyin ardında soykırım niyeti olduğu bizim için çok netleşti," diyen Jahjah, İsrail ordusunun çoğu zaman sivilleri hedef almak için özel çaba sarf ettiğini belirtti.
Jahjah, İsrail askerlerinin paylaştığı videoların ve bunların bağlam içine oturtulmasının, etnik temizlik, evlerin yıkılması, sivillerin hedef alınması, yardım paketlerini yem olarak kullanarak insanları tuzağa düşürme ve ölüm bölgeleri oluşturma gibi pratiklerin tesadüfi olmadığını, sistematik davranışlar olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.
Jahjah, İsrailli askerlerin başlangıçta kibirli davrandığını ve suçlarıyla övündüğünü, ancak hesap verebilirlik çabaları arttıkça korku duymaya başladıklarını belirtti:
"Dava açtığımız 30 vakada İsrailli asker söz konusu ülkeden kaçtı. İsrail ordusunun askerlere yüzlerini gizlemeleri emrini verdiğini biliyoruz. Son Anma Günü'nde çektikleri fotoğraflarda kameralara sırtlarını dönmeleri ve yüzlerini gizlemeleri neredeyse gülünçtü."
İsrailli askerlerin dokunulmaz olmadıklarını bildiklerini ve bu durumun farkında olduklarını ifade eden Jahjah, İsrail toplumunun ve özellikle elitlerinin Batı'nın bir parçası olarak görülmek istediklerini ve bu nedenle Batı'nın kendileri hakkındaki düşüncelerini önemsediklerini, bu yüzden de endişelendiklerini sözlerine ekledi.
Jahjah, vakıflarının, UCM'nin ve Uluslararası Adalet Divanı'nda Güney Afrika tarafından açılan davanın, İsrail "mekanizmasının" bazı kesimleri üzerinde baskı oluşturduğuna inandığını belirtti.