Ensarullah, denizcilik kapitalizmini nasıl durdurdu?

18 Mayıs 2025

İsrail’in Gazze’ye yönelik vahşi savaşını başlatmasının üzerinden bir ay geçtikten sonra, Ensarullah Kızıldeniz’deki deniz yollarını bloke etmeye başladı. ABD öncülüğündeki güvenli seyrüseferi sağlama girişimi bir felaket oldu ve küresel deniz ticaret sistemindeki derin kırılganlıkları ortaya serdi.

Ashok Kumar, ABD New York merkezli sosyalist bir dergi olan “Jacobin” için kaleme aldığı yazıda, Ensarullah’ın 2023 sonunda Kızıldeniz'de başlattığı deniz ablukasıyla küresel deniz ticaretini sarsarak ABD öncülüğündeki koalisyonun tüm askeri gücüne rağmen stratejik başarısını ele alıyor. Yazara göre, coğrafi geçitleri kontrol etmeleri, yerli üretim füze ve drone kabiliyetleri ile denizcilik kapitalizminin yapısal kırılganlıklarını hedef almaları bu başarının temelini oluşturdu. Bu asimetrik savaşın, küçük ama stratejik hamlelerle büyük ekonomik krizler yaratılabileceğini ve geleneksel askeri gücün her zaman çözüm olmadığını gösterdiğini söylüyor.

 

YDH- 12 Mayıs’ta yayınlanan “Trump Neden Birdenbire Husi Milislerine Karşı Zafer İlan Etti?” başlıklı bir New York Times makalesi, ABD öncülüğündeki koalisyonun Yemen’deki başarısızlığının gerçeğini istemeden de olsa ortaya çıkardı. Yazıda, ABD’nin mühimmat stoklarını tüketirken, Yemen’in Husileri’nin (Ensarullah) gemilere ateş açmaya ve insansız hava araçlarını düşürmeye cezasız devam ettiği belirtiliyordu.

Başka bir deyişle: Dünyanın en yoksul ülkelerinden Yemen, dünyanın en kritik deniz yollarından biri olan Kızıldeniz’i başarıyla ablukaya alırken, ABD ve müttefikleri çırpınıyor, her hamlede kendilerini alt eden bir rakip karşısında milyarlarca dolarlık füze savunmasını boşa harcıyordu.

ABD’nin Yemen’deki askeri operasyonları önemli sayıda sivil kaybına yol açtı, ancak tahminler büyük ölçüde çelişiyor. Birleşik Krallık merkezli bir çatışma izleme kuruluşu olan Airwars, 2002’den bu yana 181 ABD askeri harekatında yüzlerce Yemenli sivilin öldüğünü belgeliyor. Bu rakamlar, Pentagon’un sadece on üç sivil ölümünü kabul eden raporlarıyla dramatik bir tezat oluşturuyor. 2014’ten beri devam eden daha geniş Yemen iç savaşı ise çok daha yıkıcı oldu. Bağımsız uzmanlar, Suudi öncülüğündeki koalisyonun ABD destekli bombardıman kampanyası ve ablukasının, toplamda yüz binlerce Yemenli hayatına mal olan çatışmada 150.000’den fazla ölüme katkıda bulunduğunu tahmin ediyor.

Nasıl sonuçlandı? Husiler’in Batı muhalefetine rağmen ablukayı sürdürme becerisini açıklayan üç temel faktör var: hayati bir coğrafi darboğazı kontrol etmeleri, yerel olarak üretilen füze ve insansız hava aracı (İHA) cephaneliği ve aşırı konsolide olmuş küresel denizcilik endüstrisinin doğal zayıflıkları.

Dünyayı sarsan abluka

19 Kasım 2023’te Husiler, Kızıldeniz’de İsrail bağlantılı Galaxy Leader gemisine çıkarak tarihte kendi donanması olmayan bir güç tarafından uygulanan ilk deniz ablukasını başlattı. O andan itibaren Yemen, dünyanın en hayati ticaret rotalarından birini etkin şekilde tıkadı ve küresel konteyner trafiğinin üçte birini, komşu olmayan ülkeler arasındaki tüm deniz ticaretinin ise yaklaşık dörtte birini sekteye uğrattı. Ekonomik şok dalgaları anında hissedildi. Nakliye devleri, 150 yıldan fazla bir süre sonra ilk kez gemilerini Ümit Burnu etrafından yönlendirerek transit sürelerini, maliyetleri ve sigorta primlerini fırlattı.

Abluka 14 Kasım 2023’te başladığında ilk olarak sadece İsrail’e giden gemileri hedefliyordu. Başından beri Husiler, İsrail’e ekonomik baskı uygulayarak Gazze’deki soykırımı sonlandırmaya kararlıydı. ABD, Refah Koruyucusu Operasyonu (Operation Prosperity Guardian) ile yanıt verdi; 20 ülkelik koalisyonun bazı üyeleri kamuoyuna isimlerini açıklamayı reddetti. Ancak Ensarullah’ın ablukası devam etti. Stratejisi, deniz savaşında temel bir değişimi ortaya koydu: Ucuz ve yerel üretim teknoloji kullanan devlet-dışı bir aktör, tarihin en güçlü askeri ittifakını alt etmişti.

2025 başında kırılgan bir ateşkes yürürlüğe girdi ve Kızıldeniz ablukası geçici olarak kaldırıldı. Ancak Mart ayında İsrail ateşkesi bozup Gazze’deki açlık politikasını şiddetlendirince, Ensarullah deniz kuşatmasını yeniden uygulamak için hızla harekete geçti. Bu kez ABD, Yemen’e karşı tek taraflı bir bombardıman kampanyası başlattı; sadık bir küçük ortak olarak Birleşik Krallık da hemen saf tuttu.

Coğrafi darboğazların gücü

Yemen ve Cibuti arasında 32 km genişliğindeki Bab el-Mendeb Boğazı, küresel ticaretin en kritik darboğazlarından biri. Küresel ticaretin yaklaşık %12-15’i (dünya petrolünün %12’si ve konteynerle taşınan malların %30’u dahil) buradan geçiyor. Ensarullah boğazı kapattığında ekonomik etkiler muazzam oldu.

Normal koşullarda Bab el-Mendeb’deki kesintiler küresel ekonomiye yılda 23 milyar dolara mal oluyor; tam kapsamlı bir abluka sırasında bu rakam katlanıyor. Boğaza erişemeyen gemiler, Afrika’nın Ümit Burnu etrafındaki uzun ve fırtınalı rotaya yönelmek zorunda kaldı; bu da transit sürelerine haftalar ekledi ve sefer başına milyonlarca dolar yakıt maliyeti yarattı.

ABD ve müttefikleri bu sorunu sadece bombalayarak çözemezdi. Yemen’in sahil şeridini kontrol etmesi, birkaç iyi konumlandırılmış füze veya İHA’nın bile ticari denizciliği süresiz olarak caydırabileceği anlamına geliyordu.

Yerel silah üretimi ve İran desteği

Ensarullah’ın stratejisinin başarısını sadece coğrafya açıklamıyor. Son on yılda, yüzlerce kilometre uzaktaki gemileri vurabilen seyir füzeleri, balistik füzeler ve İHA’lar üreten güçlü bir yerel silah endüstrisi inşa etti.

İran bu gelişmede kritik bir rol oynadı; teknik bilgi, füze bileşenleri ve eğitim sağladı. En azından 2014’ten beri İslam Devrim Muhafızları Ordusu’nun Kudüs Gücü, hava ve deniz yoluyla Yemen’e danışman ve silah kaçırarak Ensarullah’ın Saada’da füze üretim tesisleri kurmasına yardım etti.

Ancak Yemen’in ticari teknolojiyi askeri amaçlarla uyarlama becerisi (Çin yapımı İHA’ların yeniden kullanımı gibi) en az o kadar önemliydi. Bu yerel yenilik ve yabancı destek karışımı, Ensarullah’ın çok daha zengin rakiplerine karşı asimetrik bir savaş yürütmesini sağladı.

Küresel denizciliğin kırılganlığı

ABD ve müttefiklerinin Ensarullah ablukasını durduramaması, modern denizcilik kapitalizminin verimliliğinin altındaki maliyetleri açığa çıkardı. Denizcilik endüstrisinin on yıllardır süren konsolidasyon ve ölçeklenme çabası, deniz ticaret rotalarının istikrarını zayıflattı. Bu kırılganlık, Ensarullah gibi gruplar tarafından yıkıcı etkilerle kullanıldı.

Günümüzde küresel ticaret giderek daralan bir huniden geçiyor. Son yarım yüzyılda, üç-dört denizcilik ittifakı Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika arasındaki konteyner trafiğinin %90’ını kontrol etti. Bu ittifakların filoları, on yıllar önce hayal bile edilemeyecek ultra büyük konteyner gemilerinden (ULCV) oluşuyor. 1980’lerde en büyük gemiler 4.500 konteyner taşırken, bugün tipik bir ULCV 24.000 konteyner taşıyor.

Ancak büyük ölçekli denizciliğin benimsenmesi bir bedelle geldi. Bu yeni modelin üç ana sonucu oldu:

Liman Sıkışması: ULCV’ler derin su limanları ve özel altyapı gerektiriyor; bu da dünya çapında sadece birkaç merkezin bunları idare edebileceği anlamına geliyor. Bir zamanlar yüzlerce liman küresel ticarete katılırken, şimdi Singapur, Rotterdam veya Şangay’daki bir aksama tüm dünyada şok dalgaları yaratıyor.

Verimlilik Tuzağı: Kapasiteyi maksimize etme arayışı, sistemdeki tüm boşlukları ortadan kaldırdı. Modern denizcilik, saatle ölçülen gecikmelerin haftalık arızalara yol açabileceği tam zamanında hassasiyetle işliyor. 2021’de Ever Given gemisinin Süveyş Kanalı’nı tıkaması, küresel ticaretin %12’sini altı gün boyunca felç etti.

İttifak Baskısı: Hayati rotaların neredeyse tam kontrolüyle denizcilik ittifakları, riskten kaçınma eğilimlerinin kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline geldiği bir sistem yarattı. Sigortacılar prim artışlarına direnince, ittifaklar toplu olarak rotaları değiştiriyor; Ensarullah ablukası sırasında yaptıkları gibi.

1960’lardaki konteyner devrimi, liman verimliliğini yüz kat artırarak bu sistemi mümkün kıldı. Ancak aynı zamanda şokları emen tamponları da ortadan kaldırdı. Geçmişte liman işçileri kargoyu parça parça taşıyarak doğal yedeklilik yaratıyordu. Bugün otomatik makineler saatler içinde konteyner dağlarını hareket ettiriyor, ta ki bir şey ters gidene kadar.

Ensarullah bu hesaplamayı mükemmel şekilde anlamış gibiydi. ABD Donanması’nı yenmeye gerek yoktu; sadece Kızıldeniz’in risk primlerini kârlarını aşacak hale getirmesi gerekiyordu. Refah Koruyucusu Operasyonu’nu yöneten Komutan Eric Blomberg, isteksizce itiraf etti: “Bizim [ABD] sadece bir kez hata yapmamız yeterli… Husiler’in sadece bir atışı isabet ettirmesi gerekiyor.”

Bu, 21. yüzyıl kapitalizminin paradoksu: Muazzam kârlar üreten verimlilikler aynı zamanda felaket boyutunda kırılganlıklar yaratıyor. Sistemin en büyük gücü, sıkı dokunmuş karşılıklı bağımlılığı, baskı noktalarını sömürebilen bir hareketle karşılaştığında en büyük zayıflığı haline geldi.

İsrail’in ekonomik krizi

Abluka özellikle İsrail’i sert vurdu. GSYİH’sinin yaklaşık %60’ı ticaretten geliyor ve bunun %99,6’sı (ağırlık bazında %65’i) deniz yoluyla taşınıyor. Bu, İsrail’i doğal gaz hariç ham madde, tüketim malları ve enerji kaynakları için ithalata bağımlı bir ada devleti haline getiriyor. Hayfa, Aşdod ve Eylat limanları ülkenin deniz trafiğinin %80’ini idare ediyor.

Ancak 2024 ortalarına gelindiğinde, İsrail’in Asya’ya açılan Kızıldeniz can damarı Eylat, Knesset’e resmen iflasını açıklamıştı. Gemiler yolculuk riskine girmeyi reddederek Afrika etrafındaki 11.000 deniz mili uzunluğundaki dolambaçlı rotayı seçti. Sigorta primleri %900 arttı ve Çin’den Avrupa’ya deniz taşıma maliyetleri dört katına çıktı.

İsrail’in övünen doğal gaz ihracatı bile felç oldu. Büyük tankerlerin limanlarına ulaşmasının zorluğu ve maliyeti nedeniyle İsrail, bölgesel bir sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracat merkezi olma hayalini gerçekleştiremedi.

Asimetrik çatışmada yeni bir sayfa

Ensarullah’ın Kızıldeniz ablukası sadece taktik bir başarıdan fazlasını temsil ediyor; birbirine bağlı küresel ekonominin zayıflıklarını nasıl kullanabileceklerini gösterdi. Dünyanın en kritik deniz yollarından birini sekteye uğratarak, aşırı verimli ticaret çağında sınırlı askeri kabiliyetlerin bile stratejik etkiler yaratabileceğini kanıtladı.

Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, ezici askeri güce sahip olmalarına rağmen, yalnızca gemileri değil, deniz ticaretinin ekonomik altyapısını da hedef alan bu kampanyaya karşı koymakta zorlandı. Geleneksel askeri doktrin kaba kuvvete öncelik verirken, Ensarullah sistemin yapısal zayıflıklarını -konsolide taşımacılık rotaları, “tam zamanında” lojistik ve riskten kaçınan sigorta piyasaları- ustalıkla kullandı. Sonuç: Füze saldırılarıyla çözülemeyecek bir kriz doğdu.

Bu çatışma, 21. yüzyılda gücün nasıl yansıtıldığına dair daha geniş sonuçlar doğuruyor. Artık askeri üstünlük tek başına kontrol sağlamaya yetmiyor; deniz yolları, tedarik zincirleri ve finansal sistemler gibi ekonomik baskı noktaları, geleneksel olmayan yollarla da hedef alınabiliyor. Küreselleşmenin verimliliği artırmak için geliştirdiği araçlar, aynı zamanda yeni kırılganlıklar yarattı.

Çeviri: YDH