YDH- Çin'deki Sun Yat-Sen Üniversitesi'nde Uluslararası Çalışmalar Profesörü olan Şaher el-Şaher’e göre, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın yaptırımları kaldırma kararı yalnızca hızı ve zamanlaması açısından değil, aynı zamanda Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın video konferans yoluyla katıldığı, Suriye'de faaliyet gösteren Heyet Tahrir eş-Şam örgütünün lideri Colani ile gerçekleştirdiği görüşme açısından da şaşırtıcıydı.
Trump, Amerikan siyasi tarihinde alışılmışın dışında bir lider.
Onun liderliğinde şekillenen “Trumpçılık” akımı, öngörülemez davranış biçimleri ve esnek dış politika tercihleriyle tanımlanıyor.
Bu yaklaşımda, özellikle dış politikada “anlaşmaların dili” temel araç ve hedef olarak öne çıkıyor.
El-Şaher, ''gelişmelerin, uluslararası ilişkilerde sabitelerin ya da evrensel ilkelerin geçerliliğini yitirdiğini bir kez daha ortaya koyduğunu, devletlerin temel yönelimlerini belirleyen en güçlü unsurun ulusal çıkarlar olduğunu'' belirterek ''sabit bir politik pozisyonda ısrar etmenin, siyasi olarak "ölüm" anlamına geldiğini'' öne sürdü.
Siyaset biliminin temel tanımı olan "mümkün olanın sanatı" ifadesi, karar alma süreçlerinde esneklik ve fayda maksimizasyonunu zorunlu kılıyor.
Buna göre, siyasi aktörlerin pozisyonları çevresel koşullar ve eldeki imkânlara göre sürekli olarak şekillenmeli.
Washington Ortadoğu’dan neden uzaklaşıyor?
ABD’nin Ortadoğu’daki geleneksel çıkarları artık değişiyor. Petrol bağımlılığının azalması, İsrail’in askeri gücünün artması ve Sovyetler Birliği’nin dağılması, bölgenin stratejik önemini düşürdü.
Çin’in İran ve Suudi Arabistan arasında arabuluculuk yapması ise Washington ve Tel Aviv’de rahatsızlık yarattı.
ABD, Çin’in bölgedeki etkisini sınırlamak ve müttefiklerini yeniden kendi yörüngesine çekmek istiyor.
Trump’ın Ukrayna savaşı ve İran nükleer programı konularındaki adımları da bu stratejik çerçevenin bir parçası olarak görülüyor.
Trump’tan HTŞ'ye yaptırım esnekliği: HTŞ, ABD taleplerine yakın
Trump yönetiminin Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırma kararı, Şam’daki HTŞ rejiminin ABD'nin sekiz talebini karşılamaya açık olduğunu açıklamasının ardından geldi.
Bu talepler arasında azınlık haklarının korunması ve tüm halk kesimlerinin yönetime katılımı gibi toplumun da desteklediği başlıklar öne çıkıyor.
Ancak yabancı savaşçılar ve İsrail ile ilişkiler gibi hassas konular doğrudan görüşmeler gerektiriyor.
Şam yönetimi, yabancı savaşçıların liderlik pozisyonlarında yer almaması koşuluyla topluma entegre edilmesini öneriyor.
İsrail ile diplomatik ilişkiler içinse saldırıların durması ve daha geniş siyasi yapıların devreye girmesi gerektiği vurgulanıyor.
Suriye’nin İbrahim Anlaşmaları’na katılımı ise HTŞ rejiminin yetki sınırları nedeniyle kısa vadede mümkün görünmüyor.
Yeni Ortadoğu’nun temelleri Körfez’de atılıyor
Suudi Arabistan, İsrail ile barış anlaşması imzalama konusunda henüz istekli olmadığını ve nükleer enerji çalışmalarının İbrahim Anlaşmaları’na katılım şartına bağlanmasına karşı çıktığını açıkladı.
Trump’ın bölge ziyareti, Suudi Arabistan’ın Arap dünyasındaki liderliğini güçlendirirken, Suriye’nin Arap ve bölgesel sahnedeki konumunu yeniden şekillendirdi.
ABD Başkanı Trump, ülkesinin çıkarlarını ilerletmek amacıyla birçok uluslararası çatışmayı çözmeye çalışıyor ve bu kapsamda dünya genelinde birçok ülkeye yeni gümrük vergileri uygulayarak, özellikle Körfez ülkeleriyle ticari anlaşmalar imzalıyor.
Trump, İran ile bir anlaşma yapmayı hedefliyor ancak İsrail’in bu konudaki endişelerini ikinci planda tutuyor.
Bu süreçte Körfez ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan ve Katar’ın desteğini alıyor.
Suudi Savunma Bakanı’nın Tahran ziyareti ise bölge ülkelerinin barış ve kalkınma odaklı yeni bir Ortadoğu oluşturma iradesini yansıtıyor.
Suriye’nin istikrarlı olması gerektiği, bunun ise sadece kalkınma ve güçlü devlet desteği ile mümkün olacağı vurgulanıyor.
Suriye’de ABD’li şirketler için kapılar aralanıyor
Britanya’nın Suriye’ye ileri düzey silahlar ve elektronik teknolojiler sağlayarak terörle mücadele kapasitesini artırmayı planladığı öğrenildi. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün ise Suriye güvenlik güçlerine eğitim verme ve onları modern yöntemlerle donatma konusunda istekli olduklarını duyurdu.
HTŞ rejimi, ABD Başkanı Trump’a, kuzeydoğu Suriye’den çekilmesi karşılığında Amerikan şirketlerine petrol ve doğalgaz sahalarında yatırım yapma imkânı sundu.
HTŞ’nin destekçileri arasında yer alan Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Türkiye, ABD ile stratejik ilişkiler çerçevesinde Suriye-Amerikan ilişkilerinin geliştirilmesi için aktif çaba sarf ediyor.
ABD, İsrail’in bölgedeki üstünlüğünü desteklemeye devam ederken, Trump’ın İsrail Başbakanı Netanyahu’nun tüm taleplerini karşılamaya yanaşmadığı dikkat çekiyor.
Bu durum, nükleer görüşmelerin İsrail’in çekincelerine rağmen yeniden başlamasında açıkça ortaya çıktı.
Trump’ın Türkiye’nin Suriye’deki rolünü tanıması ise Netanyahu cephesinde memnuniyetsizlik yarattı.
Trump, Netanyahu’ya Türkiye ile mutabakata varılmasını önerirken, Türkiye’nin Suriye ordusunu yeniden yapılandırma çabaları ve bölgeye üs kurma arzusu da gündeme getirildi.
Öte yandan, Trump’ın Yemen’e yönelik savaşı durdurma kararı İsrail tarafından olumlu karşılanmazken, bölgedeki aktörlerin savaşın anlamsızlığına dair ortak kanaati bu kararın uygulanabilirliğini artırdı.
Yaptırımların kaldırılmasının etkileri somutlaşıyor
2000 yılındaki Cenevre görüşmelerinden çeyrek asır sonra, Colani ile ABD Başkanı arasında gerçekleşen tarihi görüşme, Suriye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti.
Bu görüşme, Suriye dış politikasının Batı’ya yönelerek uygulanan yaptırımları kaldırma çabalarının meyvesini vermeye başladığını gösteriyor.
Aynı zamanda, Çin heyetlerinin Şam ziyareti ve Colani ile yaptığı temaslar, Suriye’nin Doğu ile ilişkilerini güçlendirmeye devam ettiğinin önemli bir işareti olarak değerlendiriliyor.
Bu gelişmeler, yeni Suriye rejimine yönelik uluslararası ve Arap dünyasındaki güvenin artmasına yol açarken, Avrupa ülkelerinin de Suriye’ye uyguladığı yaptırımları kaldırma yönündeki adımlarını teşvik ediyor.
Yaptırımların kaldırılması, ülkeye yabancı yatırım çekme ve üretimi canlandırma açısından büyük fırsatlar sunarken, Suriyeli vatandaşların elektrik, yakıt, tıbbi malzeme gibi temel ihtiyaçlarına ulaşımını da kolaylaştıracak.
Ayrıca yaptırımların kaldırılmasının psikolojik etkisi de dikkat çekiyor; Suriye lirası dolar karşısında değer kazanırken, yabancı para talebinde önemli bir azalma yaşandı.
Ancak HTŞ rejiminin önünde hâlâ önemli engeller bulunuyor.
Yatırımcıların risk algısını azaltacak güvenli bir ortamın oluşturulması ve yatırımcı haklarını koruyan yeni yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi öncelikli hedefler arasında yer alıyor.