YDH- Şimdiye kadar Felluce konusunda birçok şey söylendi. "Kuzey Irak İhvan"ı, "İttihad’ul İslami"nin resmi sitesinde Yusuf Eyyub imzasıyla yayımlanan bu yazı, Felluce olayının farklı bir boyutuna dikkat çekiyor. Yazıyı arkadaşımız Furkan Torlak çevirdi.
Felluce… Kan ve Yıkım… Ancak…
Felluce Savaşı, birçok silahlının ölümü, komutanların firarı ve daha çok masum insanların katledilmesiyle sonuçlandı. Şehir yerle bir edildi; şehir sakinleri sokakta kaldı; halk derinden yaralandı. Öte yandan Amerika, kargaşa ve kaos ortamını öne sürerek güçlerinin Irak’ta kalması gerektiğini öne sürdü.
Dökülen onca kan, gözyaşı ve yıkımdan sonra… Elde edilen, varılan yer neresiydi?! Acaba bu şehrin, daha doğrusu burada savaşanların açık seçik bir programı ve ilkesi var mıydı?
Eğer kullanılan slogan “işgalcilerin Irak’tan çıkarılması” ise bu eylemle birlikte işgalcilerin Irak’tan, en azından Felluce’den çıkarılması sağlandı mı? Yoksa tersi mi oldu?!
Yoksa slogan, “Felluce’nin bağımsızlığı” mıydı?! Peki, bu gerçekleşti mi?
Yoksa bu şehir kendilerine dışarıdan projeler çizilen, realiteden kopuk, “intiharcı” yolun takipçilerinin eline esir mi düşmüştü?!
Yoksa bu şehir siyasi ve ilmi bakımdan noksan akıllı bazı kimselerin ve kimseye göz açtırmayan eski rejimin istihbarat güçlerinin kurbanı mı olmuştu?!
Bunların hangisi doğru olursa olsun; belirli bir proje olmaksızın izlenen metot sonucu Feluce, kanlı bir katliama; eşit olmayan dengelerin hüsranla sonuçlanan savaşına sahne oldu!
Felluce savaşının sempatizanlığını yapanlar derin bir acze düştü. Bu olay üzerinden heyecan yapanlar, bu savaş üzerinden ticaret yapanlar birden bire sustular!
Biz daha önce de tekrar tekrar işgal karşısında direniş yolunun meşruiyetini vurguladık. Ancak iç sebepler ve bölgesel koşullar dolayısıyla Irak’ta silahlı direnişin başarılı olamayacağı belliydi. Şu takdirde silahlı direniş diye bir seçenek kalmadığı gibi, siyasi ve kültürel direniş dışındaki bir yolun başarılı olamayacağı da belli oldu. Daha önce de askeri çözüm önerisinin metodik bir çözüm olamayacağını söylemiş ve bu konuda birçok kişiye muhalefet etmiştik. Ancak Felluce’de olanlar ve yakın gelecekte Musul vb. yerlerde olması beklenenler kimin duruşunun doğru, kimin duruşunun da yanlış olduğunu gösterecektir.
Sonuçta yaşanan bunca acının ve sıkıntının sorumluluğunu kim üstlenecek?
Ya işgalcilerin masum insanların evlerine girmesinin; âlimleri tutuklamasının; önde gelen birçok şahsiyetin onurunun zedelemesinin; mescitlerin mahremiyetinin çiğnenmesinin sorumlusu kim olacak?
Ya masum insanların öldürülmesinin, müesseselerin havaya uçurulmasının, Iraklıların patlayıcı dolu arabalarla infilak ettirilmesinin sorumluluğunu kim üstlenecek?
Felluce’de yaşananların ve aynı sona çekilmek istenen şehirlerdeki halkımızın çektiği acının, yaşadığı kaosun sorumlusu kim olacak?
Ne aklî ne de naklî hiçbir dayanağı ve doğruluğu olmayan “intiharcı teori”, masum insanların dökülen kanına aldırmamakta; başka masum insanları da katliama, ölüme sürüklemektedir.
Masum Fellucelilerin dökülen kanı, yıkılan mescitleri ve evleri, sokakta kalmaları bizleri derinden yaralarken; ABD’nin güçlerinin askeri mantığını eleştirirken; bir çareleri olmayan Iraklı liderleri de askeri çözümlerde acele etmemeye çağırıyoruz.
Biz yıkımdan başka bir şey getirmeyen uçaklar eşliğinde “savaş sopası” kullanılarak uygulanan eylemlerin getirisinin ne olduğuna aldırmaksızın ekin ve nesli yok eden, Irak halkını derinden yaralayan müdahalelere karşıyız.
Diğer yandan bir harfle ya da bir kelimeyle de olsa bu katliama ortak olan; dengeler gözetilmeksizin bu savaşı çıkaran ve “intiharcı savaşı” başlatan herkesi bu olaydan sorumlu tutuyoruz! Bu kimseler attıkları oklarla bu acıyı tetiklemiş; atmosferi gerginleştirmiş; silahlı milislerin etrafı sarmasının ve çıkan kaosun sorumlusu olmuştur!
Evet, Irak’ın güvenliği herkesin beklentisidir. Bu noktada her güç, bu sorunun çözümüne katkıda bulunmak, getirdiği acıyı sonlandırmak zorundadır.
Geçici Irak hükümetine gelince; Irak’taki güvenlik sorununu çözmek ilk olarak bu hükümetin işidir. Hükümet elinden gelen her türlü çabayı sarf ederek yaşanan sorunları barışçıl ve siyasi yollarla çözmeye çalışmalıdır. Bu noktada başka çözümlere başvurmakta acele etmemeli, askeri çözüme başvurmada erken davranmamalıdır.
Öte yandan samimi her vatandaşımız ve tüm İslamcılar bu hedefin gerçekleştirilmesi noktasında dayanışma içerisinde olmalı, yardımlaşmalı ve elinden gelen gayreti göstermelidir.