Batı medyası psikolojik savaşın bir askeridir

18 Haziran 2025

İran’a yönelik saldırganlıkta Batı medyasının rolü, sadece haber aktaran bir mecra olmanın ötesine geçmiş görünüyor. Egemen medya organlarının, İsrail’in askeri operasyonlarını meşrulaştıran bir çizgi izleyerek, çatışmanın taraflarından biri gibi hareket ettiği yönündeki eleştiriler yeniden gündemde.

YDH- Lübnan merkezli el-Ahbar gazetesi yazarlarından Nizar Nimr, Batı medyasının İsrail'in saldırılarını ve işgalini meşrulaştıran, onun psikolojik savaşının bir aracı hâline gelen bir rol üstlendiğini savunduğu analizinde, Ekim 2023’teki Aksa Tufanı’ndan bu yana İsrail’i destekleyip İran, Lübnan, Suriye ve Yemen gibi ülkeleri hedef alan saldırıları gerekçelendirdiğini ve kamuoyunu manipüle ettiğini vurguluyor.

Nimr, elimizde adeta bir Batı medyası kullanım kılavuzu bulunduğunu belirterek, bu medyanın askeri sistemden geri kalmayacak ölçüde tehlikeli bir yapının parçası olarak işlev gördüğünü vurguladı.

İşgalci varlıkların yanında yer alarak onların psikolojik savaşında bir araç olarak kendini konumlandıran Batı medyası on yıllardır sürdürmeye hevesli olduğu "tarafsız" imajına aldırmadan işlediği suçları savundu.

İsrail'in askeri eylemlerine paralel olarak şekillenen haber dili “Gerçek Vaat 3” operasyonu çerçevesinde yeniden kendini gösterdi.

İranlı yorumcular, İsrail'in Lübnan, Suriye ve Yemen'deki operasyonlarında da benzer bir medya eşgüdümünün yaşandığını hatırlatıyor.

Batı merkezli medya kuruluşlarının, operasyon başlamadan çok önce İran'a yönelik söylem düzeyinde hazırlık yaptığına dikkat çekiliyor.

Özellikle Amerikan ve Avrupa medyasında İran yönetiminin çöküşünün yakın olduğuna dair yoğun spekülasyonlara yer veriliyor.

Bu tür yayınlar, Tahran yönetimine karşı uluslararası kamuoyunu şekillendirmeyi hedefleyen psikolojik savaşın bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Batı medyasının söyleminde dikkat çeken bir başka unsur ise, İsrail’in askeri hedefleri vurduğu yönündeki ısrarlı vurgulara karşın, İran’daki sivil kayıpların sistematik biçimde görmezden gelinmesi.

İran'da bir hastane, ambulans ve devlet televizyon binasının vurulmasına dair görüntüler kamuoyuna yansımışken bile, bu eylemlerin Batı medyasında yeterince yer bulmaması tepki çekti.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, saldırı öncesi dönemde nükleer müzakerelerde başvurduğu psikolojik savaş stratejilerine yeniden yöneldiği öne sürülüyor.

Reuters ve Wall Street Journal gibi önde gelen medya kuruluşlarının, İran’ın Katar, Suudi Arabistan ve Umman aracılığıyla Washington’dan ateşkes için baskı yapılmasını istediği yönündeki iddiaları, Tahran tarafından yalanlandı.

İranlı yetkililer, sahadaki verilerin bu iddiaları desteklemediğini vurguladı.

Uzmanlara göre, psikolojik savaş artık yalnızca doğrudan savaşan taraflar arasında değil, üçüncü aktörlerin desteğiyle de yürütülüyor.

Bu bağlamda, Batı medyasının İran karşıtı söylemlerinin, askeri cephedeki gelişmelerle eşzamanlı ilerlemesi, tarafsızlık ilkesinin ciddi biçimde sorgulanmasına neden oluyor.

Öte yandan, sosyal medya üzerinden yürütülen bilgi kirliliği de dikkat çekici.

İran’a bağlı olduklarını iddia eden bazı hesaplar, Tel Aviv’deki yıkımı gösterdiği öne sürülen yapay zekâ üretimi sahte görüntüler paylaşırken, Devrim Muhafızları’na atfedilen şüpheli açıklamalarla İsrail’in yıkımının başladığı yönünde mesajlar yaydı.

İran kaynakları, bu hesapların güvenilirliğinin tartışmalı olduğunu ve muhtemelen istihbarat servisleri tarafından yönetildiğini öne sürüyor.

Tüm bu gelişmeler, Batı medyasının yalnızca bilgi aktaran değil, aynı zamanda savaşın psikolojik boyutunda aktif rol üstlenen bir aktöre dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne seriyor.