Yemen Batı'yı endişelendirmeye devam ediyor: Füze teknolojisi sızdırılırsa ne olur?

30 Haziran 2025

"İran savaşından sonra ABD ve İsrail'in en belirgin endişesi, Tahran'ın İsrail'e karşı fırlattığı yeni füze teknolojisini Yemen'e ihraç etmesi ihtimali."

YDH - İran-İsrail savaşının ardından Yemen, Batı için artan bir endişe kaynağı hâline geld. En büyük korku, İran'ın gelişmiş füze teknolojisini, "hesapsız" adımlar atabileceği düşünülen Ensarullah'a aktarma ihtimali. El-Ahbar yazarı Lokman Abdullah'ın değerlendirmesine göre İsrail, Yemen'i tehdit etmesine rağmen sınırlı istihbarat ve Yemen'in korunaklı cephaneliği karşısında etkili bir askeri seçeneğe sahip değilken, Yemen olası bir savaş durumunda Babülmendeb Boğazı'nı kapatmak gibi stratejik hamlelere hazır olduğunu ilan etti.

İran-İsrail savaşı sırasında Batı'nın ve özellikle de Amerika'nın gözleri, Sanaa'nın müttefiki Tahran'ın yanında savaşa katılıp katılmayacağını ya da tarafsızlık politikası izleyip izlemeyeceğini görmek için Yemen'in bu çatışmadaki rolüne çevrildi.

Kızıldeniz'deki Yemen-ABD anlaşması bir sınava tabi tutulurken, ABD ve İngiltere'nin Yemen'in operasyonlarının yeniden başlamasından duyduğu gerçek endişeler de ortaya çıktı.

Nitekim ABD'den, Washington'un Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğini korumaya kararlı olduğunu ve Yemen ile yapılan ateşkes anlaşmasının sürdürülmesini vurgulayan siyasi açıklamalar geldi.

İran'a yönelik saldırısının ardından İsrail, kendisini muzaffer bir konumda göstermeye ve bölgedeki üstünlüğünü koruduğunu kanıtlamaya çalıştı. Savaşın durmasından sadece birkaç saat sonra Tel Aviv, Savaş Bakanı Yisrael Katz aracılığıyla Sanaa'ya sert mesajlar göndererek şu tehditte bulundu:

"İran'a yaptığımızı Husilere de yapacağız. Kırmızı çizgilerimize yaklaşan herkes, etkilerini unutamayacağı bir darbe alacaktır ve İsrail'in güvenliğine yönelik hiçbir tehdide hiçbir yerde müsamaha göstermeyeceğiz."

Tahran ile Tel Aviv arasındaki hesap henüz kapanmamışken ve her iki taraf da uygun bir anı bekleyerek kapasitelerini geliştirmeye çalışırken, İsrail'in şu an için İran ile ikinci bir çatışma turuna girebilecek durumda olmadığı görülüyor.

Ancak İsrail, Yemen'i doğu kapısında stratejik bir tehdit olarak görüyor ve bu tehdidi, özellikle İran'ın Yemen'i destekleyerek kendisine karşı bir vekalet savaşı yürüttüğü değerlendirmesi ışığında, kayıplarını telafi etmek veya en aza indirmek için askeri güç kullanarak veya kullanma tehdidinde bulunarak ele alabilir.

Bu çerçevede İsrailli yorumcular ve analistler, Katz'ın tehditleri üzerinde durarak Husilerin "direnebilecek ve savaşı sürdürebilecek tek güç" olduğunu ve İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının gücünün "güvenlik ve casusluk ihlallerine dayandığını" belirtti.

Fakat İsrail istihbarat kurumları, Yemen'in silahlanma kapasitesi hakkında son derece sınırlı bilgiye sahip. Ayrıca Yemen'in görünürde konuşlanmış mevzileri veya askeri kampları bulunmuyor; Yemen cephaneliğinin tamamı ya da büyük bölümü yeraltındaki güçlendirilmiş yerlerde saklanıyor ve B-2 hayalet uçakları da dahil olmak üzere Amerikan uçakları buralara sızmayı başaramadı.

Bu nedenle, İsrail'in Yemen'i hedef alacak herhangi bir askeri operasyonunun tek amacı, Gazze Şeridi'ne verdikleri destek nedeniyle Yemenlilere ağır bedeller ödemeleri gerektiğini hissettirmek olacaktır.

Bununla birlikte, Yemen, kendisini her yolla etkisiz hale getirmeyi sürekli planlayan hem Washington hem de Tel Aviv için giderek artan bir endişe kaynağı oluşturuyor.

İran savaşından sonra ABD ve İsrail'in en belirgin endişesi, Tahran'ın İsrail'e karşı fırlattığı yeni füze teknolojisini Yemen'e ihraç etmesi ihtimali.

Bu nedenle, Ensarullah'ın benzer füze teknolojilerine sahip olmasını veya geliştirmesini engellemek için talimatlar verildiği anlaşılıyor; zira Amerikan mantığına göre, bu teknolojilere sahip olmaları halinde bunları "hesapsız" bir şekilde kullanacaklardır.

Ensarullah'ın ek füze ve insansız hava aracı teknolojileri edinmesini engelleme meselesi, Suudi-BAE koalisyonuna bağlı Yemenli güçler tarafından bir istismar malzemesi olarak kullanıldı.

Koalisyon yanlısı hükümetin Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, Sanaa ve Tahran'a yönelik doğrudan bir kışkırtmayla İran'ı askeri sanayisinin bir kısmını Ensarullah'ın kontrolündeki topraklara taşımaya çalışmakla suçladı.

İryani, yaptığı açıklamada, Tahran'ın planının ülkenin kuzeyindeki Saada ve Hacce vilayetlerinin yanı sıra Sanaa çevresindeki bölgelerde balistik füzeler ve insansız hava araçları üretmeyi içerdiğini ve bunun Aden Körfezi'ndeki küresel deniz taşımacılığı yollarını tehlikeye atacağını söyledi.

İran savaşı boyunca ve sonrasında ABD'nin, Ensarullah'ın cephelerin birliği ilkesine, özellikle de Gazze'ye destek savaşına olan bağlılığının İran'ın yanında çatışmaya girme noktasına varmamasını sağlama konusundaki istekliliği açıkça görülüyordu. Ancak Hareketin lideri Abdulmelik el-Husi, bu iddiaları reddederek, "Yemenliler sadece İsrail'in İran'a yönelik saldırganlığını kınamakla kalmıyor, aynı zamanda bu duruşta ortaktırlar," dedi.

İran ile İsrail arasındaki gerilim "çatışma günleri" olarak adlandırılan düzeyde kalırken ve Ensarullah'ın savaşa doğrudan katılmasına gerek kalmamışken, çatışmanın açık bir savaşa dönüşmesi, Yemen'in de müdahil olacağı anlamına geliyordu.

Yemen, Babülmendeb Boğazı'nı kapatmak, Kızıldeniz'i askeri bölge ilan etmek ya da ABD'nin kırmızı çizgi olarak gördüğü ve aralarında petrol ve doğalgaz sahalarının da bulunduğu stratejik bölgeleri ele geçirmek gibi bölgesel boyutları olan iç cepheler açmak suretiyle coğrafi konumunu kullanmaya tamamen hazır olduğunu defalarca ilan etmişti.

Çeviri: YDH