İsrailli üst düzey yetkili: İran istihbaratı bize zarar vermeyi başardı

07 Temmuz 2025

İsrailli üst düzey bir istihbarat yetkilisi, savaşın başlangıcından bu yana İran adına casusluk yapan 25 hücrenin çökertildiğini ve 40 İsrailli hakkında iddianame hazırlandığını açıkladı.

YDH - İsrail'in Maariv gazetesine konuşan Lahav 433 birimi Ulusal Ağır ve Uluslararası Suçlar Soruşturma Birimi'nden (Yahbal) üst düzey bir yetkili, 7 Ekim 2023'ten bu yana İran istihbaratıyla bağlantılı casusluk faaliyetlerinde ciddi bir artış yaşandığını ortaya koydu.

Komiser Sarit Peretz, bugüne kadar 25 ciddi casusluk davasının engellendiğini ve 40 İsrailli yerleşimci hakkında iddianame hazırlandığını veya hazırlanmasının beklendiğini belirtti.

Peretz, bu vakaların 17'sinin kendi birimleri tarafından, sekizinin ise diğer polis bölgelerindeki birimler tarafından soruşturulduğunu ve tümünde şüphelilerin tutuklanmasına yol açan kanıtların toplandığını ifade etti.

'Motivasyon her zaman kolay para'

Komiser Peretz, "Birimimiz bugüne kadar 17 casusluk vakasıyla ilgilendi. Savaşın patlak vermesiyle birlikte İranlılar, İsrail içinden işbirliği yapacak kişileri bulma konusunda çok büyük bir motivasyon gösterdi," dedi.

Peretz, bu olgunun ilk olarak geçen yılın temmuz ayında Beyt Şemeş'ten bir Haredi'nin yakalanmasıyla fark edildiğini, ancak asıl patlamanın çok sayıda şüphelinin İran'la bağlantı kurduğu ve iki yıl boyunca çeşitli görevler yürüttüğü bir dosya ile yaşandığını söyledi.

İran istihbaratıyla temasın genellikle sosyal medya platformları üzerinden başladığını belirten Peretz, "Bu temaslar bazen açıkça İran olduğu belli olacak şekilde, bazen de bir gazeteci, arkadaşlık veya romantik ilişki kisvesi altında gizlenerek kuruluyor. Ancak İsrailli taraf, çok kısa sürede bunun İsrail devletine zarar verme amacı güden yabancı ve düşman bir unsur olduğunu anlıyor," ifadelerini kullandı.

Peretz, casusların motivasyonunun ne olduğu sorusuna ise net bir yanıt verdi:

"Her zaman. Motivasyon para ve kolay paradır. Parayı mümkün olan en kısa sürede alma arzusundan kaynaklanıyor. Burada anonimlik unsuru var, o kişiyle yüz yüze görüşmeden para almak görünüşte daha rahat geliyor."

Ödemelerin genellikle kripto para birimleri aracılığıyla yapıldığını belirten Peretz, Lahav 433 bünyesindeki siber birimin dijital cüzdanları takip etme ve para transfer rotalarını ortaya çıkarma konusunda uzmanlaştığını ekledi.

Peretz, İran istihbaratının İsrailli casuslara verdiği görevlerin aşamalı olarak ilerlediğini anlattı.

Süreç, kimlik kartı fotoğrafı gönderme gibi basit kimlik doğrulama görevleriyle başlıyor. Ardından, güven oluşturmak için süpermarkette belirli ürünlerin veya sokakların fotoğraflarını çekme gibi görevler veriliyor ve bunlar için 50 ila 200 şekel arasında küçük ödemeler yapılıyor.

Güven tesis edildikten sonra görevlerin seviyesi artıyor. Peretz, bu aşamayı şöyle anlattı:

"İsraillilerden 'Bibi git', 'Bibi diktatör' gibi grafitiler yapmaları, para veya İsrail ordusu üniforması yakmaları isteniyor. Daha sonra bayrak veya devlet sembollerini yakma gibi görevler geliyor."

En son aşamada ise doğrudan ülke güvenliğini veya kamuya mal olmuş kişileri hedef alan görevler veriliyor.

Peretz, "Bu, 'Bana üslerin fotoğraflarını çek, stratejik bölgelerin koordinatlarını ver' şeklinde olabilir. Bazen operatör adresi verip İsrailli unsurun oraya gidip fotoğraf çekmesini istiyor," diye konuştu.

Görevler, el bombası taşıma, silah satın alma, İran'da eğitim alma teklifleri (Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden) ve alışveriş merkezleri ile hastaneler gibi kalabalık yerlerde keşif yaparak saldırı planlamaya yardımcı olacak bilgiler toplama gibi daha tehlikeli eylemlere kadar uzanıyor.

'Hasar çok büyük'

Soruşturmalar sırasında İsraillilerin bu görevleri yerine getirmeye istekli olduklarının tespit edildiğini belirten Peretz, "Son şüphelilerimiz, operatörlerinin deniz yoluyla daha kolay transfer için önerdiği Kıbrıs ve Yunanistan gibi yerlere nasıl daha ucuza gidebileceklerini araştırmaya başlamışlardı," bilgisini verdi.

Peretz, yakalanan casusların önemli zararlar vermeyi başardığını vurgulayarak, "Demir Kubbe sisteminde çalışan bir askerin, savunma sisteminin içinden bir video gönderdiği bir vakamız var. Bir başka sanık ise Hayfa limanına bakan bir daire kiralamıştı. Amacı, limana giren ve çıkan tüm gemiler hakkında tam bir bilgi akışı sağlamaktı. İranlıların niyeti, Hayfa'ya mühimmat dolu bir gemi sokmaktı. Bu insanların her birinin potansiyel zararı çılgınca," diye konuştu.

Yakalanan şüphelilerin sorgularında "bilmiyorduk" demediklerini belirten Peretz, "Bize gelen şüpheliler, 'Bu vakaları gördük, haberleri izledik, yaptığımızın bu tür şeyler olduğunu biliyoruz' diyorlar. Ancak eylemlerinin İsrail'in güvenliğine zarar vereceğini düşünmediklerini iddia ederek kendilerini uzaklaştırmaya çalışıyorlar," dedi.

Peretz, vakaların hiçbirinde belirgin bir ideolojik motivasyon tespit edilmediğini, çoğu şüphelinin ülkeyi sevdiklerini ancak kolay paranın cazibesine kapıldıklarını söylediğini ekledi.

İran'dan İsrailli casuslara aktarılan toplam paranın 800 bin ila 1 milyon şekel arasında olduğu tahmin ediliyor.