İki hadise, bir ziyaret

08 Temmuz 2025

"Pratikte Barrack'ın yaptığı, ülkesinin İsrail'in çıkarlarına ilişkin tutumu konusunda yalan söylememesi açısından iyiydi. Beyrut'taki müttefiklerinin rolüne bel bağlamadığı konusunda samimiydi ve onların adına savaşmaya ülkesinin hazır olmadığını ilan ederken pervasızdı."

YDH - ABD elçisi Tom Barrack'ın Lübnan'a yaptığı ikinci ziyaret, İran-İsrail savaşının ardından değişen bölgesel güç dengeleri zemininde gerçekleşti. Barrack, ilk ziyaretinin aksine Hizbullah'ın daha güçlü bir konumda olduğunu ve silahsızlanmayı reddettiğini bilerek geldi. Lübnanlılara net bir mesaj veren Barrack, ABD'nin onların savaşını vermeyeceğini ve geleceğin Trump-Netanyahu görüşmesine bağlı olduğunu belirtti. El-Ahbar gazetesinin genel yayın yönetmeni İbrahim el-Emin'in değerlendirmesine göre Washington, Lübnan'ın "hazır olmadığı" bahanesini kullanarak ülkeye yönelik yardımlardan kaçınmak için zemin hazırlıyor.

Tom Barrack, o yabancılardan biri. Lübnan kökenli olması ve Lübnanlılarla çalışma tecrübesi, ülkeye karşı büyük bir sevgi duyduğunu dile getirmesine olanak tanıyor.

Ancak bu sadece dışarıya karşı bir görüntü. Zira Barrack, herkesin kendisine şu anda, Lübnan veya bölgedeki hassas konularda sabiteleri olan bir Amerikan yönetiminin elçisinden başka bir şey değilmiş gibi davranmasını istiyor.

Pragmatik bir adam olduğu için Suriye dosyasında sonuç alma umuduyla büyük bir heyecan sergiliyor. Fakat Beyrut'a yaptığı ikinci ziyaretin ardından, Lübnanlılarla hem ülkesinin stratejisine uygun hem de Lübnan'ın istediklerini gerçekleştirecek bir çözüme ulaşma kabiliyetine pek de güven duymadığı görülüyor.

Barrack bizi ilk kez 19 Haziran'da ziyaret etti. Bu ziyaret, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının başlamasından altı gün sonra, ülkesinin savaşa doğrudan girmesinden ve ardından savaşın durdurulduğunun ilan edilmesinden ise altı gün önceydi.

Dün ise Beyrut'a, tam da başkanı Donald Trump'ın, bölgedeki savaşların başbakanı Benyamin Netanyahu'yu, dün gece işgal ordusuna ağır yaralar açan Gazze'deki savaşı durdurma vaktinin geldiğine ikna etmesi beklenen günde geri döndü.

Elbette Barrack'ın ilk ziyaretinde Lübnan'a ne sunduğu konusunda pek çok tartışma var (herkes Barrack'ın belgesinin metnini sızdırmamaya özen gösteriyor).

Sabah Cumhurbaşkanı Jozef Aun ile yaptığı toplantı ile Meclis Başkanı Nebih Berri, Başbakan Nevaf Selam ve diğerleriyle yaptığı görüşmeler arasında, Barrack'ın Lübnan'ın yanıt metinlerini teslim almasına gerek kalmadı.

Zira kendisi, son beş gün boyunca Lübnanlı yetkililerle koordinasyon kuran ve bilgi alışverişinde bulunan Lübnan'daki "çalışma ekipleriyle" sürekli temas hâlindeydi.

Hatta önde gelen bir şahsiyet, Barrack'ın, Cumhurbaşkanı ile toplantıya girmeden önce Lübnan'ın yanıtını okuduğunu söylüyor.

Toplantıda hazır bulunanlardan biri de Barrack'ın yanıtı okumak yerine, konuyu kısaca özetleyen Cumhurbaşkanı Aun ile uzun bir sohbete daldığına dikkat çekti.

Öğleden sonraya kadar Lübnanlılar kendi aralarında adeta yumruklaşıyordu. Aralarında, Barrack'tan masaya yumruğunu vurup İsrail savaşının yeni turunun başladığını ilan etmesini bekleyenler, karşısında, adamın Lübnan'a Washington'u memnun edecek bir çözüm bulması için ek bir fırsat vereceğini söyleyenler ve Barrack'ın açıklamalarından rahatsız olmasa da yeni bir aldatmaca endişesini üzerinden atamayan üçüncü bir grup vardı.

Peki iki ziyaret arasında ne değişti?

Birincisi: Barrack ilk geldiğinde, ülkesi ve İsrail'in İran'da büyük ve kapsamlı operasyonu tamamlayacaklarına, oradaki rejimin çökeceğine ve Hizbullah'ın direnecek ve taleplere karşı koyacak gücü kalmayacağına inanıyordu.

Amerikan ekibi ayrıca 13-15 Haziran arasında elde edilenlerin İsrail lehine bir üstünlük noktası teşkil ettiğini düşünüyordu ki bu da Barrack'ın sesini çok fazla yükseltmesini gereksiz kılmıştı.

Dün ise Barrack, İsrail, Amerika ve İran arasındaki çatışmanın sonuçlarının, yönetiminin istediği gibi olmadığını biliyordu.

Dahası, bir Amerikan kurumu, savaştan sonra "İran'ın müttefiklerinin moralinde bir artış" yaşandığından bahseden bir tavsiye raporu hazırlamıştı.

Dolayısıyla Barrack, Hizbullah'ın geçen sefer getirdiği teslimiyet belgesini imzalamayı kabul etmeyeceğini önceden biliyordu. Nitekim Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, partinin tutumu hakkındaki tartışmalara son noktayı koymadan önce, Aşura günleri boyunca neredeyse her gün bu durumu açıklamaya çalışmıştı: Silahları teslim etmek yok!

İkincisi: Barrack, yerel Lübnanlı güçlerin hiçbirine güvenmiyordu. Bu yüzden, üç lideri (Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan) Hizbullah'la yüzleşmeye teşvik etmek amacıyla üzerlerindeki baskıyı artırmaya yardımcı olabilecek bir Suudi baskısından yararlanmaya çalıştı.

Fakat Lübnan meselelerini Suudi Arabistan Yüksek Temsilcisi Yezid bin Ferhan ile koordine eden Barrack'ın, Lübnanlı siyasetçiler hakkında çok şey bildiği ve onlara mevcut durumun Amerika için bir sorun teşkil etmeyeceğini, İsrail'in Hizbullah'la olan sorununu kendi yöntemiyle çözeceğini ve geriye kalanın Lübnanlıları ilgilendiren bir sorun olduğunu ve bu konuya kimsenin müdahale etmeyeceğini açıkça söylemenin en iyisi olduğunu anladığı ortaya çıktı.

Üçüncüsü: Barrack, ülkesinin Lübnan'ın yanıtına vereceği tepkinin daha çok Trump ile Netanyahu'nun ne üzerinde anlaşacağına bağlı olduğunu biliyor.

İsrail'in yeni bir savaşa başvurmama konusunda hiçbir güvenceye sahip olmadığını söylediğinde, esasen Washington'daki toplantının bir sonraki adımın niteliğine dair işareti vereceğini ifade ediyordu.

Pratikte Barrack'ın yaptığı, ülkesinin İsrail'in çıkarlarına ilişkin tutumu konusunda yalan söylememesi açısından iyiydi. Beyrut'taki müttefiklerinin rolüne bel bağlamadığı konusunda samimiydi ve onların adına savaşmaya ülkesinin hazır olmadığını ilan ederken pervasızdı.

Fakat en tehlikelisi, bu dönemde yalnızca Suriye'ye mali yardımların ulaştırılmasıyla ilgilenen Barrack'ın, Körfez ahalisinin zaten yeterli parası olmadığını bilmesiydi.

Hatta Lübnan'a yeniden imar fonlarından pay verilmesine yönelik bir beklenti oluşmasın diye, kendisi ve bu ülkeler için en iyi bahaneyi de hazırlamıştı: Lübnan, destek almaya hazır değil!

Çeviri: YDH