YDH- “¡Do Not Panic!” platformunun analizine göre, İngiltere’de Filistin’e destek veren aktivistler “terörist” olarak nitelendiriliyor. Platform, “Filistin Eylemi” adlı grubun terör örgütleri listesine, IŞİD ve el-Kaide ile aynı kategoride dahil edilmesinin, İngiltere’de demokrasinin ahlaki değerlerinin tamamen çarpıtılması anlamına geldiğini vurguladı.
Analizde, “İmparatorluğun suçlarına karşı direnen herkes terörist ilan ediliyor.” denildi. İmparatorluğun makinesine direnen, soykırımın karşısına cesurca dikilen herkesin terörist olarak görüldüğü ifade edildi. Ayrıca, barışçıl protesto eylemlerinde bulunanların bile terör suçlamasıyla karşı karşıya kaldığı belirtildi.
Analize göre, Filistin yanlısı bir bayrak sallamak, pankart taşımak ya da tişört giymek bile terör suçlamalarına yol açıyor. Bu suçlamalar, kişinin şiddet kullanmamasına ya da devlete teslim olmasına bakılmaksızın uygulanıyor.
“İmparatorluğun suçlarına boyun eğmek dışında terörist olmamak mümkün değil.” değerlendirmesi yapıldı.
Platform, HTŞ rejimi lideri Colani örneğini vererek, eski bir el-Kaide liderinin bile Amerika’nın en çok arananlar listesinden çıkarak ABD başkanı tarafından takdir edilmesine dikkat çekti. Bunun koşulu ise “İsrail’e iyi davranmak” olarak gösterildi.
İsrail’in, İngiliz vatandaşlarını öldürmesine rağmen İngiltere’de kınanmak yerine, yeni yasalarla bu vatandaşların terörist ilan edilmesi eleştirildi. İngiliz siyasetçilerinin bu konuda sessiz kalması ve İsrail’e karşı gösterilen protestoların kriminalize edilmesi “ahlaken iflas” olarak nitelendirildi.
Batı liberalizminin çöküşü ve sağ popülizmin yükselişi
Analizde, Batı’nın özgürlük ve demokrasi hayallerinin son bulduğu, hükümetlerin soykırımı silahlandırdığı vurgulandı. Uluslararası hukukun büyük güçler tarafından açıkça hiçe sayıldığı belirtildi. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, savaş suçlusu olarak aranmasına rağmen Avrupa hava sahalarını kullanmasının buna örnek olduğu ifade edildi.
Liberal merkez partilerin, İsrail’i savunurken aşırı sağın güçlenmesine zemin hazırladığı savunuldu. İngiltere’de Nigel Farage ve Tommy Robinson gibi figürlerin İsrail yanlısı tavırları örnek gösterildi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Netanyahu’yu “dünyanın en büyük adamı” olarak nitelemesi, İslam düşmanlığına dayalı bir ırkçılık olarak değerlendirildi.
Merkezci liberalizmin, sağ otoriterliğe kapı araladığı ve İsrail’in bunun önemli bir aracı olduğu öne sürüldü. Sağ popülizmin yükselişi, Trump’tan Farage’a kadar çeşitli figürlerle ilişkilendirildi.
Radikalleşme ve yeni alternatifler umudu
Platform, bu karanlık tablonun aynı zamanda bir “radikalleşme ve bilinçlenme” fırsatı olduğunu belirtti. Artık liberal merkez partilerin “iyi adamlar” olmadığı, sistemin gerçek yüzünün ortaya çıktığı vurgulandı.
ABD’de savaş sonrası gaziler ve ailelerinin ülkeden kitlesel şekilde gönderilmesinin, imparatorluğa hizmet edenlerin kurtulamayacağını göstermesi gerektiği ifade edildi.
“¡Do Not Panic!”e göre, Siyah ve kahverengi halkların artık “beyaz egemenlik” adına savaşmanın kendilerini kurtarmayacağı anlaşılıyor.
Solun, militarizm ve kemer sıkma politikalarına karşı birleşerek yeni siyasi hareketler oluşturması gerektiği dile getirildi. İngiltere’de Jeremy Corbyn ve sol milletvekillerinin bu yönde umut verdiği ifade edildi.
Mamdani’nin ABD’deki kampanyasının bu ateşi yakacak bir kıvılcım olması umudu dile getirildi. Son olarak, “Bu sefer teröristler kazanmalı” denilerek, sistemle mücadelede “radikal direnişin” önemine vurgu yapıldı.