Analiz: ABD-İran karşılaşması bir satranç oyunu değil

01 Ocak 1970

Rusya Siyasi Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı Anton Khlopkov’un Ria Novosti için kaleme aldığı yazıyı arkadaşımız Furkan TORLAK çevirdi.

YDH-Rusya Siyasi Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı Anton Khlopkov’un Ria Novosti için kaleme aldığı yazıyı arkadaşımız Furkan TORLAK çevirdi.

 

ABD-İran karşılaşması bir satranç oyunu değil

 

Eğer ABD, İran’ı vurmaya karar vermişse nükleer santrallerin alt yapısı birinci dereceden hedef seçilecektir ki büyük ihtimalle de bu hedeflerin arasında İsfahan’daki nükleer tesis yer alacaktır.

 

İsfahan, İslam dünyasının en büyük kültür merkezlerinden birisi olarak tanınıyor. Şu halde tarihi eserlere verilecek zarar bu çatışmayı sadece İran-Amerikan mücadelesinin ötesine taşıyacak ve ABD-İslam dünyası çatışması başlayacak. Dolayısıyla İran’a karşı güç kullanma düşünmesi vahim olabilir ve ABD açısından son derece tehlikeli olumsuz sonuçlar yaratabilir.

 

Buna rağmen askeri darbe ihtimali eskisi gibi güçlü bir ihtimal olma özelliğini taşıyor. Geçtiğimiz yıl Washington’da İran asıllı bir Amerikan uzman ile önemli bir görüşmemiz olmuştu. Uzman, ABD ve İran başkanları arasında süren “mücadele”nin “bir satranç yarışması olmadığına”; bilakis; “önce kim geri adım atacak yarışı” olduğuna inanıyordu. Arabalarını son sürat karşılıklı olarak birbirlerine sürme iddiasında bulunan iki şoför düşünelim; hedeften ilk sapan kimse iddiayı kaybedecektir. İran ve ABD arasında yaşananlar da gerçekten buna benzer bir şey.

 

Bush ve Ahmedinecad adlı iki siyasetçi de birçok yanlış adım atıyorlar ve her ikisi de birbirlerine karşı bu adımları sıklaştırıyorlar. Şu durumda ilk olarak kim yoldan çekilirse o kaybetmiş olacak. Ancak her ikisi de yoldan çekilmezse nükleer oyunu durdurma gibi bir şansları kalmayacak ve sonuç herkes için felaket olacak.

 

İranlıların şu anda hiç kimseyi dinlemediği ve her türlü sınırı aştığı gayet açık. İranlılar uranyum zenginleştirme konusunda bile kısa vadeli yumuşaklık göstermiyorlar; oysa bu meselenin kendileri için teknolojik değil siyasi olduğunu biliyorlar. Zira Natanz tesisi durdurulsa da durdurulmasa da şu anda endüstriyel düzeyde uranyum zenginleştirebilme kapasitesine sahip değil. Bunun için binlerce merkezi itim cihazına ihtiyaç var ve İran’ın elinde bu cihazlardan en fazla 2-3 bin kadar bulunuyor. Dolayısıyla uranyum zenginleştirmeye bağlı olan amaçlar İran’ın şu anki durumu açısından gerçekçi değil.

 

Ayrıca Tahran’ın nükleer silahların yaygınlaşmasını önleme amaçlı NPT anlaşmasından da çekileceğini ilan etmesi ABD ve İsrail’in konumunu güçlendirir. Bu durumda Rusya gibi dengeli duran ve sorunun çözümü için çalışan devletlerin elinde tuttukları kanıtlar da azalmış olur.

 

Her yani uygulama ve yeni açıklama Moskova’nın işini daha da zorlaştırıyor. Bu durumda BM Güvenlik Konseyi çerçevesi de dahil, olayın çözümünde dengeli bir duruşu takip etmek çok zor.

 

İran ve ABD arasındaki “İlk geri adım atan kim olacak” oyunu uzadıkça büyük zafer ihtimali daha da azalıyor. Herhangi bir savaş durumu Amerikan Başkanı George Bush tarafından temsil edilen Cumhuriyetçilerin felaketi demek. Zira böylesi bir savaşta kazanmak mümkün değil. Bu da yeni başkanlık seçimleri döneminde Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray’ı kaybetmesi anlamına geliyor.

 

İran’ın saldırı durumunda seyirci kalmayacağı açık. Ancak karşı darbe konusunda varsayımlarda bulunmak da zor. İran füzelerinin Amerikan topraklarını vurma imkanı olmadığı zaten biliniyor. Ancak İran’ın hedef alacağı Amerikan üsleri hangileri olacak? Yahut İran füzeleri İsrail’in neresine düşecek?

 

İran’a yapılacak hava saldırısının ekolojik boyutuna ve sonuçlarına geline; bu tamamen seçilecek hedefe ve vuruş gücüne bağlı. Nükleer maddelerin bulunduğu bölgeler vurulursa sonuçlar gerçekten de tehlikeli olabilir. Sadece havaya yayılacak ışıklık Ortadoğu rüzgarlarıyla birlikte ABD müttefikleri ve ABD’nin bulunduğu üsler için de felaket demek!

 

İran’ın karşı cevap durumunda sadece klasik silahları kullanmayıp kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarını kullanma ihtimalini de unutmamak gerekiyor. Doğru, bu zayıf bir ihtimal olabilir. Ancak İran bir “keder operasyonu” anlamında böylesi bir harekete kalkışabilir. Özellikle de ABD kara harekatına başlarsa… Bu da iki otomobilin yüz yüze çarpışması gibi bir şey olur.

 

Acaba ABD, Buşehr’i vuracak mı? ABD’deki şu anki yönetime bakılırsa hiçbir şeye güvenmek mümkün değil. Sanırım İran’a darbe kesinleştiği zaman Rus vatandaşlarının bulunduğu tesislerin vurulmaması noktasında Rusya ve ABD arasında bir ortak anlayış olur. Rusya bunu bu şekilde yahut başka bir şekilde hissettirecektir. Buna karşılık ABD, İran sorunun şu boyutunun çok ötesinde bir sorunla karşı karşıya kalacaktır.