YDH - İsrail ile Filistin direnişi arasındaki dolaylı müzakereler, ABD'nin tutumundaki ani değişim ve Washington ile Tel Aviv'in siyasi manevralarını yoğunlaştırmasıyla son derece hassas bir sürece girdi.
ABD ve İsrail heyetlerinin "istişare" gerekçesiyle Doha'daki görüşmelerden çekilmesine rağmen, konuya aşina pek çok kaynağa göre müzakere süreci kapanmadı. Bilakis, müzakere şartlarını iyileştirmek amacıyla sistemli baskıların uygulandığı ve kartların yeniden karıldığı yeni bir aşamaya geçildi.
Geçen perşembe akşamına kadar ABD heyeti, Hamas'ın yanıtının müzakereler için gerçek bir engel teşkil etmediğini ve üzerine inşa edilebilecek unsurlar içerdiğini değerlendiriyordu. Bu temelde, ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Doha'da yapılması planlanan yeni müzakere turuna hazırlık için Mısırlı ve Katarlı arabulucularla temaslar yürüttü.
Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında gerçekleşen üçlü görüşmenin ardından dramatik bir değişim yaşandı.
Bu görüşmeyi, söylemlerdeki sertleşme ve ABD ile İsrail heyetlerinin Doha'dan ani çekilmesi izledi. Bu hamle, sürecin sonu anlamına gelmekten çok, müzakere dengelerini İsrail lehine değiştirmeyi amaçlayan bir baskı mesajı olarak yorumlandı.
Bu nedenle Kahire ve Doha, yaşananları müzakerelerin çöküşü olarak görmüyor. Konuya aşina kaynaklara göre, mevcut engellerin daha önce aşılanlardan daha karmaşık olmaması nedeniyle, bu durumu "yeniden başlatılabilecek geçici bir askıya alma" olarak değerlendiriyorlar.
İki arabulucu başkent, "ABD'nin tutumunun özünde bir anlaşmaya varılmasına karşı olmadığını, ancak özellikle İsrail'in Gazze'den çekilme haritaları, ateşkes sonrası garantiler ve bölgeye insani yardım girişi konularında ek tavizler koparmak için en üst düzeyde baskı araçlarını kullandığını" düşünüyor.
Mısır ve Katar, dün yaptıkları ortak açıklamada, üç hafta süren müzakere turunda "bazı ilerlemeler" kaydedildiğini teyit etti.
Açıklamada, "Müzakerelerin istişare amacıyla askıya alınması bir çöküş değildir," denilerek, "müzakere sürecini bulandırmaya çalışan medya sızıntılarına itibar edilmemesi" çağrısında bulunuldu.
CNN televizyonu, arabulucuların yakın zamanda bir anlaşmaya varmanın yollarını hâlâ tartıştığını belirtirken, Kan televizyonu da konuya aşina bir İsrailli kaynağa dayanarak Hamas ile arasındaki farkların büyük olmadığını ve aşılabileceğini aktardı.
Benzer şekilde Israel Hayom gazetesi, Hamas'ın tekliflerine yönelik İsrail-ABD tepkisini doğru tahmin edemediğini, ancak müzakerelerin çökmediğini yazdı.
Habere göre, havanın yumuşaması ve karşılıklı mesajların sindirilmesinin ardından önümüzdeki günlerde muhtemel bir müzakere çıkışı bulmak için Tel Aviv'de iç istişareler yürütülüyor.
Dün ABD Başkanı Donald Trump, "Hamas'ın anlaşma istemediği" bahanesiyle İsrail'in Gazze'deki savaşı sürdürmesine yeşil ışık yaktı.
Trump, yaptığı açıklamalarda Hamas'ın "ölümü arzuladığını" iddia ederek, "Son rehinelere ulaşılması, Hamas'ın kendisini neyin beklediğini anlamasını sağlayacak ve bu yüzden anlaşma istemiyorlar. Hamas'ın bir anlaşmayı kabul etmesi çok zor, çünkü kalkanını ve örtüsünü kaybedecek," ifadelerini kullandı.
Netanyahu ise X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Washington ile esirleri geri almak ve Hamas'ın yönetimine son vermek için "alternatifleri" görüştüklerini belirtti ancak bu alternatiflerin niteliği hakkında bilgi vermedi.
Dün ilerleyen saatlerde Netanyahu, savaş ve müzakerelerdeki gelişmeleri ele almak üzere üst düzey askeri ve güvenlik yetkilileriyle daraltılmış bir güvenlik toplantısı düzenledi.
KAN'ın haberinde, "ordunun siyasi liderliğe, Hamas'ı ve halkı birlikte yıpratmak amacıyla Gazze'yi kuşatma ve bölgelere ayırma planı sunduğunu" bildirdi.
İsrail medyasındaki haberlere göre plan, "güvenlik teşkilatlarının şu ana kadarki muhalefetine rağmen, esirlerin bulunduğuna inanılan yerlerde askeri manevralar" yapılmasını da içeriyor.
Bu çerçevede Kanal 13 televizyonu, İsrail'in Gazze'de geniş çaplı askeri adımlar atmayı ve buna paralel olarak Hamas'ın yurt dışındaki liderlerine baskı uygulamayı değerlendirdiğini duyurdu.
Bu gelişmelerin ortasında, İsrailli sağcı çevreler de söylemlerini sertleştirdi. Bakan Ori Strock "doğrudan askeri çözüm" talep ederken, Bakan Itamar Ben-Gvir "yardımların durdurulması, Gazze'nin işgal edilmesi, Hamas'ın yok edilmesi, göçün ve yerleşimin teşvik edilmesi" çağrısında bulundu.
Bakan Bezalel Smotriç ise "teröristlerle müzakerelerin sona erdiğini" belirterek "zafer vaktinin" geldiğini söyledi.
Buna karşılık, esir aileleri ve muhalif şahsiyetler, "bu hedefe ulaşmanın tek yolunun hareketle doğrudan bir anlaşma olduğunu" vurguladı.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise esir ailelerinin karşısında, ülkesinin "İsrailli esirleri geri getirecek ve çatışmayı sona erdirecek bir anlaşmaya" varılması için çalışma konusundaki "mutlak" taahhüdünü yineledi.