YDH- Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü, Gazze Şeridi’ne yapılan havadan yardım bırakmalarının Filistinlilere yönelik yeni bir “aşağılamayı ve küçük düşürmeyi” temsil ettiğini bildirdi.
Örgüt, bu uygulamanın, yerleşimin yüzde 15’inden azına sıkışmış sivilleri tehlikeye attığını ve İsrail’in Gazze’deki Filistinlileri ortadan kaldırmayı amaçlayan “sistematik soykırım” çabasında, “kitlesel açlığı bir araç olarak kullanma politikasını” sürdürmeye hizmet ettiğini belirtti.
Euro-Med, aylar süren yaygın açlık sonrası yardım bırakmalarının, asgari insani ihtiyaçları karşılamadığını ve İsrail’in “kasıtlı aç bırakma” politikasının neden olduğu felaketi hafifletmediğini ifade etti. Bu uygulamanın, “açlığın silah olarak kullanılmaya devam ettiği” bir ortamda, “yardım illüzyonunu” sürdürdüğünü vurguladı.
İsrail’in onayıyla ve cumartesi akşamı gerçekleştirilen yardım bırakmalarının, gerçek bir insani tutum yansıtmadığını belirten Euro-Med, bunun uluslararası kamuoyunu yanıltmayı ve Gazze’de İsrail’in uyguladığı sistematik aç bırakma politikasının yol açtığı benzeri görülmemiş insani felaketin ciddiyetini hafif göstermeyi amaçladığını bildirdi.
Örgüt, bu felaketin; gıda, su ve ilaca erişimin engellenmesi, tedarik zincirlerinin yok edilmesi, kara yoluyla yardımların engellenmesi ve yiyecek arayan kişilere yönelik saldırıların devam etmesiyle şekillendiğini kaydetti. Bu uygulamaların, İsrail’in açlığı bir araç olarak kullanma politikasının sürdürülmesinin açık göstergesi olduğunu belirtti.
Euro-Med, yalnızca bir hafta içinde resmî olarak “açlık ve yetersiz beslenmeden” hayatını kaybeden kişi sayısının 55 olduğunu; son iki ayda ise sağlık sisteminin çöküşü ve ablukanın devamı nedeniyle yaklaşık 1.200 yaşlı insanın yeterli gıda ve tıbbi bakım göremediği için yaşamını yitirdiğini bildirdi.
Örgüt, havadan yapılan yardım bırakmalarının gerçek bir insani tepki oluşturmadığını, aksine Gazze Şeridi’ndeki “sivillere yönelik aşağılamanın yeni bir boyutu” olduğunu ifade etti. İsrail kontrolündeki Gazze İnsani Vakfı tarafından yürütülen dağıtım merkezlerinde yaşanan “kamuya açık aşağılamalar ve tekrarlanan katliamların” ardından bu durumun yaşandığını belirtti.
Euro-Med, güvenli ve organize kara koridorları açmak yerine, insanların rastgele havadan bırakılan yardımları almak için bombardıman altındaki tehlikeli bölgelere gitmeye zorlandığını ve bu durumun hem onurlarını zedelediğini hem de hayatlarını tehlikeye attığını kaydetti. Bu uygulamaların, yardımın insani niteliğini ortadan kaldırarak, “hayatta kalma hakkını aşağılayıcı bir lütfa dönüştürdüğünü” ifade etti.
İsrail’in kontrolü ve “zorunlu tahliye” emirleri sonucunda, “Gazze nüfusunun 2,3 milyonluk kesiminin yüzde 15’ten az bir alana sıkıştırıldığını” hatırlatan Euro-Med, bu durumun havadan yardım bırakmalarını “daha da tehlikeli” hale getirdiğini vurguladı.
Örgüt, havadan yapılan yardım bırakmalarının ilk kez uygulanmaya başladığı dönemde dahi, alana erişimin daha mümkün olmasına rağmen 18 Filistinlinin hayatını kaybettiğini, onlarcasının da yaralandığını hatırlattı. Dünkü yardım bırakmaları sırasında en az 11 sivilin yaralandığını ve bu yöntemin güvenli yardım erişimini sağlamakta “başarısız” olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını bildirdi.
Yardımların sık sık yoğun nüfuslu bölgelere, çadırlara, tahliye edilmiş alanlara, İsrail kontrolündeki bölgelere veya denize düştüğünü belirten Euro-Med, bunun yardım mekanizmasını “hem güvensiz hem de etkisiz” hale getirdiğini ifade etti.
Açlık nedeniyle sivillerin haftalardır yardım dağıtım güzergâhlarına ve merkezlerine gitmek zorunda kaldığını, bu yerlerin “aşağılayıcı ve ölüm tuzağı” haline geldiğini bildiren Euro-Med, insanların her gün yardım arayışına çıktığını, bu durumun “kitlesel aşağılamaya ve gıda kıtlığı nedeniyle toplum içinde gerilim ve çatışmalara” yol açtığını belirtti.
Örgüt, Gazze’deki kıtlığın yüzeysel ya da gösterişli tedbirlerle giderilemeyeceğini; bunun için ablukanın derhal kaldırılması ve düzenli, yeterli yardımın sağlanması için güvenli ve kalıcı kara koridorlarının açılması gerektiğini vurguladı. Bu yardımın, daha önce yaklaşık 400 merkez üzerinden yardım dağıtımını yöneten BM mekanizmaları aracılığıyla sağlanması gerektiğini ifade etti.
İsrail makamları tarafından kurulan Gazze İnsani Vakfı’nın çalışmalarının “derhal durdurulması” gerektiğini belirten Euro-Med, “bu kuruluşun tanınmış herhangi bir yasal veya insani çerçeveye uymadığını ve yardımı adil şekilde dağıtmak yerine İsrail’in kendi hedefleri doğrultusunda manipüle ettiğini” kaydetti. Bu sistem altında “yardım dağıtım merkezlerinin kitlesel infaz alanına dönüştüğünü ve bu süreçlerin doğrudan İsrail denetimi altında yürütüldüğünü” bildirdi.
Vakfın faaliyetlerinin sürdürülmesinin, gerçek bir insani “yardım yanıtının önünde engel oluşturduğunu” belirten Euro-Med, “yardım kanalları üzerindeki tam İsrail kontrolünün devam ettiğini” vurguladı. “Havadan yardım bırakmalarının da bu sömürgeci anlayışın bir parçası olduğunu, İsrail’in hem yardımı hem de insan onurunu bilinçli şekilde yok ettiğini” ifade etti.
Euro-Med, devletlere, Gazze’ye insani erişimin yeniden sağlanması ve yasa dışı ablukanın kaldırılması için “acilen” harekete geçme çağrısında bulundu. Açlığın önlenmesi ve yardımın ulaştırılabilmesi için BM denetiminde güvenli insani koridorların kurulması gerektiğini belirtti. Yardımın tüm bölgelere ulaşabilmesi için bağımsız uluslararası gözlemcilerin sahada görevlendirilmesini önerdi.
Euro-Med, tüm devletlerin tek tek ve ortak şekilde, Gazze’deki soykırımı durdurmak için hukuki sorumluluklarını “acilen” yerine getirmesi gerektiğini bildirdi. Bu çerçevede, İsrail’in uluslararası hukuk ve Uluslararası Adalet Divanı kararlarına uymasının sağlanması, Filistinli sivillerin korunması ve işlenen suçlar için tam hesap verilebilirliğin garanti altına alınması gerektiğini ifade etti.
Örgüt ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından İsrail başbakanı ve eski savunma bakanı hakkında çıkarılan tutuklama emirlerinin uygulanmasını ve bu kişilerin dokunulmazlık gözetilmeksizin uluslararası adalete teslim edilmesini talep etti.
Euro-Med, İsrail ve başta ABD olmak üzere en güçlü müttefiklerine yönelik “ekonomik, diplomatik ve askeri yaptırımlar” uygulanması çağrısında bulundu. Bu yaptırımların, kapsamlı silah ambargosu, siyasi, mali, askerî ve istihbarat işbirliğinin askıya alınması, sorumlu İsrailli, ABD’li ve işbirliği içindeki AB’li yetkililerin mal varlıklarının dondurulması, seyahat yasakları, askerî ve güvenlik şirketlerinin uluslararası pazarlara erişiminin kesilmesi ve İsrail’in Batı destekli suçlarını kolaylaştıran ticaret imtiyazları ile ikili anlaşmaların askıya alınmasını kapsaması gerektiğini belirtti.