Filistin’in su kaynakları tehlike altında

04 Ağustos 2025

Batı Şeria’da İsrail’in su kaynaklarına yönelik sistematik müdahalelerinin ve yerleşimcilerin saldırılarının ciddi bir su krizine yol açtığı bildirildi.

YDH- Filistin merkezli Snd News Agency’nin bildirdiğine göre, Batı Şeria’da su kaynaklarına yönelik saldırıların artması, bölgede yaklaşan bir su felaketi korkusunu tetikledi. Haberde, İsrail’in Filistinli su kaynaklarını sistematik biçimde gasp ettiği, yerleşimcilerin saldırılarının ise bu süreci daha da ağırlaştırdığı belirtildi.

Ajans, Ramallah’ın kuzeydoğusundaki Kefr Malik köyünün doğu yamaçlarında bulunan Ayn Samiyye kaynağının, son saldırıların odağında yer aldığını aktardı. Bölgenin, özellikle su kuyuları ve temel altyapı tesislerine yönelik tekrarlayan saldırılarla karşı karşıya kaldığı bildirildi. Bu durumun, Ramallah ve el-Bire vilayetindeki onlarca yerleşim birimi için ciddi bir su güvenliği tehdidi oluşturduğu vurgulandı.

Haberde, Ayn Samiyye’nin kuzeydoğu Ramallah ve el-Bire bölgesindeki en önemli yeraltı su kaynaklarından biri olduğuna dikkat çekildi. Bu bölgede yer alan çok sayıda kuyu ve su istasyonunun, geniş alanlara içme suyu sağladığı kaydedildi. Mevcut güvenlik durumu ve yerleşim faaliyetlerinin artışıyla birlikte, bu alanın giderek daha fazla tehdit altında olduğu ifade edildi.

Ajansa konuşan Kudüs Su Dairesi Halkla İlişkiler Müdürü Faris el-Maliki, kaynakta beş kuyu bulunduğunu, bu kuyuların toplamda günde 12 metreküp su ürettiğini ve doğrudan yaklaşık 65 bin kişiye hizmet verdiğini belirtti.

El-Maliki, Snd News Agency’ye yaptığı açıklamada, daha önce bazı su hatlarının kasıtlı olarak tahrip edildiğini, 4 ve 6 numaralı kuyulara bağlı ana besleme hatlarının kırıldığını, resmi uyarı tabelalarının kaldırıldığını söyledi. Ayrıca, kuyuların çevresindeki arazilere fiili el koyma girişimlerinin belgelenmiş olduğunu ifade etti.

Bu tür saldırıların su hizmetlerinin sürdürülebilirliğini ciddi şekilde tehdit ettiğini belirten el-Maliki, saldırıların devam etmesi hâlinde kuyularda meydana gelecek arızaların ya da altyapının kalıcı hasar almasının gerçek bir su krizine yol açabileceğini kaydetti.

El-Maliki, Ayn Samiyye’nin kaybedilmesinin, uluslararası hukukta güvence altına alınan “suya erişim hakkı”na doğrudan tehdit oluşturduğunu ve bölgedeki insani ve çevresel kırılganlığı artıracağını ifade etti.

Aynı haberde, mühendis ve yazar Velid el-Hudli de görüşlerine yer verilen isimler arasında yer aldı. Hudli, yerleşimcilerin saldırılarının devam etmesi halinde bölgedeki köylerin ciddi bir susuzlukla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu. Yaklaşmakta olan tehlikeye dikkat çeken Hudli, önümüzdeki günlerde yaşanabilecek su felaketine işaret etti.

Kudüs Su Dairesi’nde 30 yılı aşkın süredir görev yapmış olan Hudli, Snd News Agency’ye yaptığı açıklamada, “Filistinlilerin susuz bırakılması, işgalin öncelikli gündemlerinden biridir.” ifadelerini kullandı. Ayn Samiyye’ye yönelik saldırının, daha kapsamlı ve sistematik bir planın parçası olduğunu öne süren Hudli, bu sürecin durdurulmaması hâlinde sonuçlarının çok ağır olabileceğini belirtti.

Hudli ayrıca, Tel Aviv’in kullandığı suyun yaklaşık %70’inin Batı Şeria’daki kaynaklardan çalındığını ve bir yerleşimcinin su tüketiminin bir Filistinlinin yirmi katı olduğunu bildirdi.

Haberde Hudli’nin, bu dengesizliğin Oslo Anlaşması’na dayandığını ve su meselesinin nihai çözüme bırakılarak Filistinlilerin payının yıllar boyunca sabit kaldığını söylediği aktarıldı. Filistin nüfusunun artışına rağmen su payının artırılmamasının, su krizini daha da derinleştirdiği vurgulandı.

Hudli ayrıca, suyla ilgili her projenin uygulanabilmesi için üç kurumun onayının gerektiğini, bu kurumların sivil idare, Mekorot şirketi ve Filistin tarafını temsil eden ortak komite olduğunu belirtti. Ancak söz konusu komitenin yalnızca bir kez toplandığı ve herhangi bir su projesine onay vermediği kaydedildi.

Snd News Agency, Oslo Anlaşması’na ilişkin bir başka değerlendirmeye de haberde yer verdi. Eski Filistin Su İdaresi Başkanı Şeddad el-Uteyli, suyun İsrail tarafından Filistinliler üzerinde baskı kurma aracı olarak kullanıldığını ve Filistinlilere ayrılan miktarın kasıtlı olarak azaltıldığını ifade etti.

Uteyli, Snd News Agency’ye verdiği demeçte, Oslo Anlaşması’nın özünde mülteci meselesi, sınırlar, yerleşimler, Kudüs ve su gibi temel meseleleri nihai çözüm sürecine ertelediğini belirtti. Suyun, İsrail için ulusal güvenlik meselesi olarak görüldüğünü ve bu nedenle Filistinlilerin suya erişiminin kısıtlandığını söyledi.

Kalıcı çözümler bulunana dek, içerideki su altyapısına yönelik saldırıların durdurulması ve su tasarrufu konusunda toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini kaydeden Uteyli, bu sayede herkesin temiz ve yeterli suya ulaşabilmesinin sağlanabileceğini ifade etti.

Snd News Agency, İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem’in 2023 tarihli bir raporuna da atıfta bulundu. Rapora göre, İsrail hukuk sistemi, Batı Şeria’da Filistinliler ve yerleşimciler arasında suya erişim konusunda büyük bir eşitsizlik yaratmış durumda. Raporda, Batı Şeria’daki tüm İsraillilerin ve yerleşimcilerin her gün musluk suyu alabildiği, buna karşılık Filistinlilerin yalnızca %36’sının bu imkâna sahip olduğu bildirildi.

Ayrıca, Filistin Toprak Savunması ve Yerleşimlere Karşı Direniş Ulusal Bürosu’nun verilerine yer veren Snd News Agency, İsrail’in Batı Şeria’daki Filistin su kaynaklarının %84’ünden fazlasını kontrol ettiğini ve su kaynaklarına el koyma uygulamalarını artırarak şehir ve köylerde ağır bir su krizine neden olduğunu aktardı.

Ajans, İsrail’in Batı Şeria’da en az 500 yağmur suyu toplama kuyusunu yıktığını, bu kaynakların %52’sinin İsraillilere, %32’sinin ise yerleşimcilere tahsis edildiğini de bildirdi.