YDH- Newsweek’in haberine göre, çok sayıda NATO üyesi ülkenin Ukrayna’ya ABD yapımı silahlar tedarik etme taahhüdünde bulunması, eski ABD Başkanı Donald Trump için önemli bir kazanım olarak değerlendirildi. Trump’ın hem Avrupa’ya daha fazla sorumluluk yüklemeyi hem de ABD’nin savaştaki rolünü sürdürülebilir biçimde korumayı hedefleyen yaklaşımının bu gelişmelerle birlikte “dengeye” oturduğu belirtildi.
Haberde, bu gelişmelerin, Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yönelik söylemlerini sertleştirdiği bir döneme denk geldiği ve Putin’e, çıkmaza giren barış görüşmelerinde ilerleme kaydetmesi için cuma gününe kadar süre verdiği hatırlatıldı.
Trump yönetiminin Ulusal Güvenlik Konseyi’nde görev yapmış ve halihazırda Amerikan Dış Politika Konseyi’nde kıdemli araştırmacı olan Alexander Gray, Newsweek’e yaptığı açıklamada, “Bu girişim, Ukrayna’nın Rus saldırganlığına karşı direnişini sürdürebilmesi için gerekli silahların teminini sağlarken, aynı zamanda Trump’ın diplomatik ve ekonomik baskı stratejisine zaman kazandırıyor.” dedi.
Gray ayrıca, Trump yönetiminin yalnızca Ukrayna’ya değil, aynı zamanda daha büyük jeopolitik hedeflere odaklandığını ve “ABD’nin dikkatini Hint-Pasifik’teki Çin tehdidine kaydırırken Avrupa’nın kendi bölgesinde liderlik alması gerektiğine dair gerçek bir ihtiyaç” olduğunu belirtti.
ABD silahları ve para transferi
Newsweek’in aktardığına göre, Hollanda, pazartesi günü yaptığı açıklamada, Ukrayna’ya yaklaşık 580 milyon dolar değerinde Patriot hava savunma sistemleri ve topçu ekipmanları dahil ABD yapımı silahları teslim edeceğini duyurdu.
Ertesi gün, Danimarka, Norveç ve İsveç, ABD menşeli silah sistemleri için 500 milyon dolarlık alım yapacaklarını bildirdi. Bu iki adımın, NATO liderliğindeki “Ukrayna İçin Öncelikli Talepler Listesi (PURL)” adlı yeni girişimin ilk iki aşamasını oluşturduğu belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, söz konusu adımları, Ukrayna için olduğu kadar, Trump yönetiminin transatlantik güvenlik ilişkilerini ABD lehine yeniden dengeleme hedefi açısından da önemli bulduklarını ifade etti.
Bruce, “Bu taahhütler, Başkan Trump’ın ABD savunma sanayisine milyarlarca dolarlık yatırım çekme ve Amerikalılar için istihdam yaratma hedefini gerçekleştirirken, Avrupa’nın uzun vadede kendi güvenliğini sağlayabilmesine de olanak tanıyor.” dedi.
Haberde ayrıca, geçtiğimiz ayın sonunda ABD ile Avrupa Birliği arasında imzalanan bir ticaret anlaşmasına da dikkat çekildi. Trump, bu anlaşmayla NATO üyesi olan pek çok AB ülkesinin ABD’den “yüz milyarlarca dolarlık” silah alımı yapmayı kabul ettiğini açıkladı.
Avrupa'nın stratejik savunma arayışı
Newsweek’e konuşan AB’nin ABD Büyükelçisi Jovita Neliupšienė, söz konusu silah alımlarının yalnızca Ukrayna değil, aynı zamanda AB üyesi ülkelerin kendi güvenlikleri açısından da hayati önemde olduğunu belirtti. “Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığı nedeniyle, Avrupa ülkeleri için güvenlik şu anda varoluşsal bir mesele haline geldi.” diyen Neliupšienė, ABD ile savunma sanayi işbirliğinin stratejik düzeyde büyük önem taşıdığını ifade etti.
Neliupšienė, Avrupa ülkelerinin kendi savunma sanayilerini geliştirme yönündeki çabalarını artırdıklarını, böylece daha fazla stratejik bağımsızlık ve üretim kapasitesi hedeflediklerini söyledi.
Newsweek’e göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron dahil birçok AB ve NATO lideri, Avrupa'nın savunma kapasitesini artırması gerektiği yönünde uyarılarda bulunmuştu. Bu çağrılar, Trump’ın yeniden seçilmesinin ardından daha da ivme kazandı. Trump, Avrupalı liderleri uzun süredir ABD’nin güvenlik garantilerinden faydalanmakla suçluyordu.
Haberde, Mart ayında AB’nin bu yönde attığı “emsalsiz” adıma da dikkat çekildi: Üye ülkelerin, AB kredileri dışında yaklaşık 685 milyar dolarlık yeniden silahlanma planına yatırım yapacakları açıklandı.
Trump’ın stratejisi: Hem ekonomik hem askeri kazanım
Alexander Gray, Trump yönetiminin Avrupa’nın savunma yatırımlarını sürdürmesini desteklemesi gerektiğini savunarak, “ABD yapımı sistemler, örneğin Patriotlar, hem savunma sanayimizi güçlendiriyor hem de ordularımızı daha fazla entegre ediyor.” ifadelerini kullandı. Ayrıca bu satışların, ABD açısından iç politikada da olumlu etkiler yarattığını dile getirdi.
Gray, Trump’ın ilk döneminde olduğu gibi, stratejik ve ekonomik gerekçelerle silah satışlarını küresel ortaklara teşvik etmeye devam edeceğini vurguladı.
Avrupa’nın Washington’a BAĞIMLILIĞI TARTIŞMASI
Ancak Newsweek’e göre bazı uzmanlar, ABD’den yapılan silah alımlarının, Avrupa’nın ABD’ye olan bağımlılığını daha da artırma “riski” taşıdığını savunuyor. Stimson Center’dan Emma Ashford, bu durumu “çıkmaz bir durum” olarak nitelendirerek, kısa vadede ABD silahlarının ekonomik ve askerî fayda sağlayabileceğini, ancak uzun vadede Avrupa’nın kendi savunma sanayisinin gelişmesini engelleyebileceğini ifade etti.
Ashford ayrıca, ABD kamuoyunda maliyet endişelerini azaltması ve Kongre’den ek bütçe talebi gerektirmemesi nedeniyle, bu yöntemin Trump yönetimi açısından da siyasi olarak elverişli olduğunu belirtti. Ancak bazı silah sistemlerinde, özellikle hava savunma sistemlerinde bölgesel ve küresel düzeyde somut yetersizliklerin hâlâ ciddi sorun teşkil ettiğini kaydetti.
Avrupa’nın daha fazlasını yapması gerekiyor
Newsweek’e konuşan Almanya Dış İlişkiler Konseyi Güvenlik ve Savunma Merkezi’nden Andras Rácz, Avrupa'nın kendi savunmasını inşa etmesi zaman alacağından, bu kısa vadeli çözümün “hayati” olduğunu belirtti.
Rácz, Ukrayna’nın kısa sürede düşmesi durumunda Rusya’nın Avrupa’ya saldırıya hazırlık için yıllar kazanabileceğini ifade etti. Dolayısıyla, ABD silahlarının Avrupa üzerinden Ukrayna’ya gönderilmesinin, Avrupa’nın uzun vadeli askeri kapasitesini de güçlendirdiğini savundu.
Avrupa Politika Merkezi’nden Juraj Majcin ise Newsweek’e yaptığı açıklamada, Trump’ın hem Rusya-Ukrayna savaşındaki başarısız ateşkes çabaları hem de kendi seçmen tabanı nedeniyle doğrudan askeri yardımı sınırlı tutma eğiliminde olduğunu, ancak bu yeni mekanizmayla Ukrayna’nın silahsız kalmaması için alternatif bir yol aradığını belirtti.
Trump’ın savaşı "Joe Biden’ın savaşı" olarak nitelendirmesine rağmen, Kiev’in düşmesinin tüm ABD yönetimleri için stratejik bir başarısızlık olacağını bildiğini vurguladı.
Majcin, NATO’nun yeni mekanizmasının takdir edilmesi gerektiğini ifade etmekle birlikte, bu yaklaşımın transatlantik ortaklığı pekiştirmekte yetersiz kaldığını söyledi. Avrupa’da birçok kişinin bu yaklaşımı, ABD’nin savaştan ve Avrupalı müttefiklerinden yavaşça uzaklaşmasının diplomatik bir biçimi olarak algıladığını belirtti.
Öte yandan, geçtiğimiz günlerde imzalanan AB-ABD ticaret anlaşması bağlamında, birçok Avrupalının bu anlaşmanın ABD lehine dengesiz olduğunu düşündüğünü de kaydetti.
Majcin, ABD’nin Çin ile Asya-Pasifik’te yoğunlaşmak istediği bir dönemde, Avrupalıların Trump’a Ukrayna’ya desteğin ABD’nin stratejik çıkarına olduğunu daha net anlatması gerektiğini belirtti. “ABD, gayrisafi milli hasılasının yalnızca küçük bir kısmıyla, ana rakiplerinden biri olan Rusya’nın askeri kapasitesini ciddi oranda zayıflatıyor ve aynı zamanda Çin’e güçlü bir mesaj veriyor.” dedi.