YDH - Lübnan’da Direnişe Vefa İttifakı milletvekili Ali Mikdad, Bakanlar Kurulu’nda alınan kararın “yazıldığı mürekkebe değmeyecek” bir adım olduğunu söyledi.
Mikdad, “Lübnan, bütün kesimleri ve gruplarıyla korunmalıdır; direnişi ve bugün direnişin karşısına dikilmek istenen ordusuyla. Biz ise bu ordunun, direnişle ve halkıyla birlikte durmasını, Lübnan’ı korumasını istiyoruz,” dedi.
Mikdad, Batı Bekaa’da düzenlenen şehit Dr. Alaa Hani Haydar’ın cenazesinde yaptığı konuşmada, “Şehidimiz kalem ve tüfeği aynı anda taşıdı, direniş neslini yetiştirmeyi görev bildi, aynı zamanda mevzide mücadele etti. Bize cihadın sadece silahla değil, kalem ve kitapla da olduğunu öğretti. Biz de sana kanına sadık kalacağımıza söz veriyoruz,” ifadelerini kullandı.
Mikdad, şehidin hayatını kaybettiği sırada Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda hükümetin toplantı hâlinde olduğunu belirterek, “O an, hükümet senin öldürülmeni onaylıyordu. Ne yazık ki Bekaa’da büyük bir komutanın şehit düştüğünü duymadılar; yalnızca Amerika ve İsrail'in dayatmaları dinlediler. Ardından ilk tebrik Mordehay Adrai’den geldi. Bu karar kâğıt üzerinde kalacak,” dedi.
Mikdad, “Dün beni, üç şehit annesi aradı ve ‘Şehitlerin kanını mı satıyorsunuz?’ diye sordu. Ben de ‘Silah teslim edilsin ama bana üç oğlumu ve en yüce şehit Sayın Hasan Nasrullah’ı geri verin’ dedim. Bu, hükümete direnişin silahından vazgeçmenin imkânsız olduğunu anlatmak içindi,” diye konuştu.
Mikdad, “Ateşle oynamayın. Biz bu ülkenin güvenliği ve istikrarı için bedel ödedik. Şehit Alaa da bunun için can verdi. Bu karar kâğıt üzerinde kalsın, aileler direnişin şehitlerin kanını satmasına izin vermez. Milyonlarca insan direnişin bir parçasıdır; bu ülkede onuruna sahip çıkan her insan direnişçidir,” diye ekledi.